Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/3609 E. 2011/3993 K. 07.07.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/3609
KARAR NO : 2011/3993
KARAR TARİHİ : 07.07.2011

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın önlenmesi ve ecrimisil

… ile Aynur Büyükalaca aralarındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 06.04.2009 gün ve 132/297 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … dava dilekçesinde; davalı … ile evli olduğunu, ….Aile Mahkemesinin 2004/624 Esas ve 2006/56 Karar sayılı dava dosyası ile boşanmalarına karar verildiğini ve boşanma kararının kesinleştiğini, tüm uyarılara karşın…Mahallesi, 3190 Sok. 15 nolu ortak konutu terk etmediğini, evinin zilyetliğinin kendisinde olduğunu, bu hakkının korunması gerektiğini, eve ait emlak vergisinin kendisi tarafından ödendiğini, elektrik ve su faturalarının adına çıktığını, davalının haksız olarak evi işgal ettiğini, 04.12.2007 tarihinde çekilen ihtarnamenin 12.12.2007 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, haksız işgalini sürdürdüğünü açıklayarak kendisine ait olduğu sabit olan evini haksız yere işgal eden ve böylece davalı tarafından yapılan müdahalenin önlenmesine ve zilyetliğinin korunmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 7.000 TL haksız işgal tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı 19.06.2008 tarihli yargılama oturumunda; davayı kabul etmediğini, mülkiyetin kendisine ait olduğunu iddia eden davacıyla evli iken, evi birlikte yaptıklarını, annesinden kalan tarlayı satıp elde edilen parayı evin yapımında harcadığını, ayrıca altınlarını bozdurduğunu, davacıyla 33 yıl evli kaldıklarını, daha sonra boşandıklarını, kendisine 100 YTL nafaka bağlandığını, kızıyla birlikte bu evde oturduklarını, haksız işgalci olmadıklarını, bu parayla geçindiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu evin davacının zilyetliğinde bulunduğu, davalının davacıdan olan müşterek çocuklarıyla birlikte dava konusu evde oturdukları, evin evlilik birliği sırasında yapıldığı gerekçesiyle müdahalenin önlenmesi davasının kabulüne, haksız işgal tazminatı niteliğinde bulunan ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi üzerine hükmün kabule ilişkin bölümü (müdahalenin önlenmesi davası) davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; TMK.nun 683.maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gereken müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil niteliğinde haksız işgal tazminatına karar verilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya arasında bulunan …Aile Mahkemesine ait 2004/624 Esas ve 2006/56 Karar sayılı boşanma davasına ilişkin kararın Yargıtay denetiminden geçerek 22.10.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren davacıyla davalının yasal olarak boşandıklarının kabulü gerekir. Bu tarihten itibaren kural olarak, davalının dava konusu taşınmazda oturmaya devam etmesi haksız işgal niteliğindedir. Ne var ki, davalı 19.06.2008 tarihli yargılama oturumunda; 33 yıl evli kaldıklarını, evlilik birliği içerisinde bu evi birlikte yaptıklarını, annesine ait tarlayı satarak ve altınlarını bozdurarak elde ettiği paraları evin yapımına harcadığını bildirmiş, temyiz dilekçesinde de aynı hususlar ile benzer konulara değinilmiştir”. Mahkemece, 19.06.2008 ve 13.10.2008 tarihli yargılama oturumu ara kararları ile taraflara delillerini dosyaya sunmaları için süre ve imkan tanınmıştır. Davalı … 07.06.2008 havale tarihli dilekçesiyle tanıklarını bildirmesine karşın mahkemece gerekçe gösterilmeksizin tanıklar dinlenilmemiş, davacı tarafından sunulan su, elektrik faturaları ile emlak vergisi makbuzlarına dayanılarak müdahalenin önlenmesi davasının kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davacının savunması üzerinde mahkemece, durulmadığı saptanmıştır. Dava dilekçesinde her ne kadar zilyetliğin korunmasından söz edilmiş ise de, temyiz dilekçesinde de açıkça görüldüğü üzere dava konusu yapılan evin gecekondu olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın zeminle bir ilgisi bulunmamaktadır. Gecekondunun üzerine oturduğu zemin yani arsa Hazineye ait bulunmaktadır.
Saptanan bu durum karşısında davanın gecekondunun üzerine oturduğu zeminle ilgisi bir bulunmadığından TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmesi ve değerlendirilmesi olanağı bulunmamaktadır. Davacı, dava konusu gecekonduyu birlikte yaptıklarını, annesine ait tarlayı satarak ve kendisine ait bulunan altınları bozdurmak suretiyle elde ettiği paraları gecekondunun yapımına harcadığını, ayrıca çalışarak evin yapımına katkıda bulunduğunu belirttiğine göre, davanın bir yerde ayni hakka (mülkiyet hakkına) ilişkin bir dava olarak nitelendirilmesi ve uyuşmazlığın TMK.nun 683.maddesi çerçevesinde değerlendirilip çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu nitelendirmeye göre uyuşmazlık çözümlenmediği sürece davalının haksız işgalci durumunda olduğunun kabulüne olanak yoktur. TMK.nun 6. maddesi uyarınca herkes iddia ve savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Bu bakımdan öncelikle bu nitelendirme gözönünde bulundurularak iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, davacının gösterdiği tanıklarının HUMK.nun 258.maddesi gereğince keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeleri, özellikle savunma gözetilerek taraf tanıklarına bu konuda sorular yöneltilmek suretiyle savunmanın doğru olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında aykırılık bulunduğu takdirde HUMK.nun 265.maddesi gereğince bu aykırılığın giderilmesi gerekir.
Öte yandan, davalı iddianın aksine evi birlikte yaptıkları yönünde savunma getirdiği, delil listesini süresinde verdiği ve tanıklarını da bildirdiği halde mahkemece bu husus üzerinde durulmaması 1982 sayılı Anayasanın 36.maddesi kapsamında savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında iddia ve savunma çerçevesinde toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre müdahalenin önlenmesi konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın zilyetliğin korunması davası olduğu kabul edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 07.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.