Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/3604 E. 2012/815 K. 14.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/3604
KARAR NO : 2012/815
KARAR TARİHİ : 14.02.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

…, … ve … ile Hazine ve Şemsettin Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Özalp Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.03.2011 gün ve 136/150 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuksal nedenine dayanarak dava dilekçesinde sınırlarını açıkladıkları bir parça taşınmazın adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar Hazine ve Köy Tüzel Kişiliğine dava dilekçesi yöntemine uygun olarak tebliğ edildiği halde yargılama oturumlarına katılmamış ve davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davacılar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; 523, 512, 521, 524 ve 527 sayılı parseller arasında kalan 14.991,31 m2 yerin davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, dava konusu taşınmazın bulunduğu köydeki kadastro çalışmaları 25.03.1988 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava, 07.08.2008 tarihinde açılmıştır. Kural olarak, kadastroda tespit dışı bırakılan bir yer için tespit dışı bırakma işlemiyle davanın açıldığı tarihe kadar zilyetlikle kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre dolmuştur. Ne var ki, dosya içeriğinden nizalı taşınmazın ne niteliği ile tespit harici bırakıldığı anlaşılmamaktadır. Bu nedenle, arazinin niteliği konusunda duraksama söz konusudur. Bir arazinin kullanım süresi, niteliği ve zilyetlik süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının davanın açıldığı 2008 tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için 2008 olan dava tarihine göre, 20-30 yıl öncesine (1978-1988) ait stereoskopik hava fotoğraflarının istenilmesi ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülebilmesi, taşınmazın sınırlarının açıkça belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılması mümkündür. Mahkemece, uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi ve taşınmazın niteliği ile bu şekilde özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olup olmadığının tespiti için gerekli hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Mahkemece, dava tarihine göre en az 20-30 yıl öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının bulunup bulunmadığının usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Komutanlığı’ndan getirtilmesi, yapılacak keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin, ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Bundan ayrı, mahkemece, davada tanık dinlemeksizin, keşifte mahalli bilirkişilerin zilyetlik konusunda verdiği bilgi ile yetinilerek hüküm kurulmuştur. Bu tür davalarda iktisabı sağlayan zilyetliğin ispatı gerekir. Zilyetlik maddi olaylardan sayıldığından tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (3402 s.K.K.m. 14/1) 6100 sayılı HMK.nun 266 (HUMK.nun 275) maddesinde hangi amaçla bilirkişilerin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bunun dışında, tanık sözleri ile tespiti gereken bir yön için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilemez. Zilyetliğin ilk önce tanık sözleri ile tespiti şarttır. Bu yapılmadıkça mahalli bilirkişi sözleri tek başına davada hüküm vermeye yeterli olamaz. Mahalli bilirkişinin zilyetlik konusundaki sözleri ancak, zilyetliğin tespiti maksadı ile dinlenilen tanıkların sözlerinin doğruluğunu gösteren bir bilgi olarak gözönünde tutulabilir. Bu itibarla, zilyetlik olaylarının açıklandığı gibi tanık sözleri ile ispat edilebileceğinin gözönünde tutulması, davacıların 13.10.2008 tarihli dilekçe ile tanıklarını liste halinde mahkemeye bildirdikleri ve açıkça tanık delilinden vazgeçmedikleri gözetilerek, belirlenen yerel bilirkişi listesinde yer alan kişiler ile taraf tanıklarının HMK.nun 240, 243 ve 259. maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılarak, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. (HUMK.259) maddeleri hükümleri uyarınca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1. (HUMK.265) maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, bu şekilde taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması, bunlardan ayrı nizalı yere komşu 512, 521, 523, 524, 527, 530, 531 ve 532 sayılı parsellerin kadastro tutanak ve ekleri ile varsa kadastro sırasında bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, yukarıda açıklandığı biçimde teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, komşu kayıt ve belgelerin dava konusu yeri ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle dava konusu yerin hangi tarihte ve ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının Kadastro Müdürlüğü’nden sorulması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekir. Mahkemece, eksik araştırma ve inceleme ile ve sadece yerel bilirkişi sözleri ile yetinilip, uyuşmazlığın esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle davalı Hazine temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile eksik araştırma ve incelemeyle kurulan, usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.