Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/3176 E. 2011/4094 K. 11.07.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/3176
KARAR NO : 2011/4094
KARAR TARİHİ : 11.07.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ile … ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.02.2003 gün ve 260/18 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan Ünal Dadalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, davalıların miras bırakanları üzerinde kayıtlı 282 ada 3 parseli 14.09.1969 tarihli senetle bir kısım mirasçılardan satın ve devralındığını, satın alma tarihinden tespit tarihine kadar kesintisiz kullanıldığını açıklayarak tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili ile davalı … yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuşlar, diğer davalılar yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak taraf teşkili yapıldıktan sonra davanın kabulüne, 283 ada 3 parselin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm davalılardan … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarla niteliğindeki, 1764 m2 yüzölçüme sahip dava konusu 282 ada 3 parsel,1938 tarih 786 sayılı vergi kaydı kapsamında kaldığı 2 parselle birlikte …ve … tarafından kullanıldığı, taşınmazın 40-45 yıl kadar önce ifraz edilerek 2 parselin …, 3 parselin ise … tarafından tasarruf edildiği, … mirasçılarının kendilerine isabet eden 282 ada 3 parseli 14.09.1969 tarihinde …’a satarak devrettikleri, …’ya isabet eden 2 parselin ise mirasçılar arasında yapılan taksim sonunda İsmail Dadalı’ya düştüğü ancak tarafların mirasçılık belgesi ibraz etmedikleri gerekçesiyle 23.12.1983 tarihinde 1/2 paylı olarak ölü …ve … adına tespit edilmiş, tutanağın 18.07.1986 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; miras payının devri sözleşmesine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili dava konusu parselin 14.09.1969 tarihli senetle önceki maliklerin mirasçılarından satın ve devraldığını ileri sürerek talepte bulunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taşınmazın davalıların miras bırakanı … ve …’dan kaldığı hususunda duraksama bulunmamaktadır. Dosyadaki mirasçılık belgesine göre taşınmazın maliklerinden … 15.03.1926 tarihinde, … ise 10.06.1331 (1915) tarihinde ölmüştür. Taşınmazın önceki malikleri 743 sayılı TKM.nun yürürlüğe girdiği 4 Ekim 1926 tarihinde önce öldüğüne göre 4722 sayılı Kanunun 17. maddesi gereğince olaya Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması gerekir. Dolayısı ile önceki maliklerin terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine değil müşterek mülkiyet hükümlerine tabidir.1983 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın …ve … adına tespit edilmiş olması terekenin elbirliği mülkiyeti şeklinde olduğunu göstermez. Paylı mülkiyette, taşınmaz kim yada kimler tarafından tasarruf ediliyorsa onun mülkiyetinde sayılır. Böyle bir mülkiyet tipinde, bir veya bir kaç mirasçı tarafından taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır. İlkesi uygulanmaz. O halde; dava konusu taşınmazın 14.09.1969 satış tarihinden önce satıcılar tarafından kullanılıp kullanılmadığının saptanması önem kazanmaktadır. Mahkemece, uzun süreli kullanımın taksime karine oluşturduğu görüşünden hareketle yazılı şekilde karar verilmiş ise de satış tarihi ile tespit tarihi arasında yaklaşık 14 yıllık bir süre geçmiş olup bu sürenin taksime karine oluşturduğu kabul edilemez. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre ortalama bir insan ömrü kadar uzun süreli kullanım taksime karine olarak kabul edilmektedir. Somut olayda; satıcılar ve davacı tarafından taksime karine oluşturabilecek kadar uzun süreli tasarruf edildiği hususu yeterince açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu nedenle yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Mahkemece, HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri uyarınca taşınmaz başında yeniden keşif yapılmak suretiyle yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazın satış tarihinden önce kimler tarafından kullanıldığı, satıcıların zilyetliği altında bulunup bulunmadığı, kimler tarafından tasarruf edildiği usulüne uygun olarak araştırılması, tanık beyanları arasında çelişki çıkması halinde usulüne uygun olarak giderilmeye çalışılması, (HUMK.nun 265) dava konusu taşınmazın satıcıların tasarrufu altında olduğunun belirlenmesi halinde, miras bırakanların ölüm tarihine göre terekelerinin müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olduğu kabul edilmesi gerektiğinden davacının eklemeli zilyetlik yolu ile taşınmazı 60-70 yıldan fazla süre kullandığı dikkate alınarak satış ve uzun süreli kullanıma değer verilmesi,aksi takdirde tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 28,35 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 11.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.