Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/20 E. 2011/3978 K. 05.07.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/20
KARAR NO : 2011/3978
KARAR TARİHİ : 05.07.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

… ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair …Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.10.2010 gün ve 1100/1230 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı … vekili, 137 ada 11 parselin öncesinin dedesine ait iken ölümüyle babasına ondan da vekil edenine kaldığını, eklemeli yirmi yılı aşkın süreden beri zilyet olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarruf altındaki taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek davanın reddine kar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle 137 ada 11 parsel sayılı taşınmazın 24.9.2010 tarihli krokide B harfi ile gösterilen 9.024,09 m2’lik bölümünün iptaliyle davacı adına tesciline, A harfi ile gösterilen 536,95 m2’lik kısmına ilişkin davanın ise reddine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacı … vekili, dava dilekçesinde çekişme konusu taşınmazın dedesinden babasına, ondan da davacıya kaldığını ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuş ise de; keşif ve yargılama oturumlarında dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları, taşınmazın önceden davacının kayınpederine ait iken ölümü ile mirasçıları tarafından davacıya bağışlandığını bildirmişler, yine bir kısım tanıklar davacının bağımsız zilyetlik süresinin 10 yıl, bir kısmı ise 25-30 yıl olduğunu açıklamışlardır. Görüldüğü gibi, dava dilekçesindeki açıklamalar ile yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri birbirini doğrulamamaktadır. Diğer yandan, jeolog bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, uyuşmazlık konusu taşınmazın …’nin aktif yatağı ya da etki alanında kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması bakımından yetersizdir. Noksan soruşturmayla yetinilerek karar verilemez.
Hal böyle olunca, mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerde yeniden keşif yapılarak, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 253 ve 258. maddeleri hükmü uyarınca mümkün olduğunda keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmaları, 259. maddesi uyarınca taşınmaz başında yapılacak keşif yerinde dinlenilerek, taşınmazın öncesinin ne ve kime ait olduğunun, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığının, halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiğinin, zilyetliğin el değiştirmesi söz konusu ise hukuki nedeni ve tarihinin, kendilerinden sorulup belirlenmesine çalışılması, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 265. maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması gerekir.
Bundan ayrı, bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespit öncesi geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tespit tarihinden geriye doğru olmak üzere ilki 20 – 25 yıl öncesine ait (1984– 1989 yılları arası) diğeri daha eski tarihli stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Kaldı ki, mahkemece, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisi aracılığıyla iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak, taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman kullanmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve yerel bilirkişi sözleri bilimsel yönteme göre hazırlanan uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, bu yolla taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun olarak zilyetliğin başlandığı tarih belirlenmelidir.
Az yukarıda da açıklandığı gibi, jeolog bilirkişi tarafından düzenlenen rapor hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu nedenle, yapılacak keşfe başka bir jeolog bilirkişi götürülerek, hakkında kabul kararı verilen 137 ada 11 parselin B harfi ile gösterilen bölümünün …nin aktif yatağında ya da etki alanında kalıp kalmadığı, aradaki yatay mesafenin, kot farkının, toprak yapısının duraksamaya yer vermeyecek ve taraflar, mahkeme ile Yargıtay’ın denetimine açık şekilde bilimsel gerekçelere dayalı rapor düzenletilmelidir.
Tüm bu eksiklikler giderildikten sonra oluşacak duruma ve toplanacak delillere göre istek hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün kabule ilişkin bölümünün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.