Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/1636 E. 2011/6219 K. 24.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1636
KARAR NO : 2011/6219
KARAR TARİHİ : 24.11.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

… ile Hazine ve Mülkören Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 01.11.2010 gün ve 358/271 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı …, dava dilekçesinde mevki ve sınırlarını bildirdiği bir parça taşınmaza 50-60 yıldan beri malik sıfatıyla zilyed olduğunu bildirerek, adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olup olmadığının ve zilyetlikle kazanma koşullarının bulunup bulunmadığının araştırılarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … Köyü Tüzel Kişiliği temsilcisi; açılan davaya bir diyeceklerinin bulunmadığını, taşınmazın davacının kullanımında olduğunu bildirmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüyle 112 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının malik hanesindeki 209/ 600 hissesine karşılık gelen teknik bilirkişinin 28.05.2010 tarihli raporunda A harfi ile gösterilen 9.115,22 m2 lik yerin davacı … adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz tapulama çalışmaları sırasında devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu açıklanarak tespit dışı bırakılmıştır. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesini müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür.
Mahkemece kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede tarafların delillerini sunmaları için mahkemece kendilerine süre ve imkan tanındığı ancak 23.05.2008 ve 14.05.2010 tarihli keşiflerde re’sen dinlenen Yerel Bilirkişi beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğu saptanmıştır. Zilyetlik maddi olaylardan olup 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. fıkrası uyarınca yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Bu bakımdan yerel bilirkişi beyanı ile yetinilerek hüküm verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan sonraki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit dışı bırakılma tarihi olan 1975 yılından sonra dava (04.10.2006) tarihine göre 20-25 yıl öncesine ait (1975-1986 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş iki adet stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması, ilgili birimlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirleneceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılması mümkündür. Mahkemece 1985 yılına ait hava fotoğrafının uygulaması yapılmışsa da bu konuda uzman jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiden faydalanılmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş, mahallinde yapılacak keşifte hazır bulunacak, jeodezi ve fotogrametri mühendisinden yararlanarak 1985 ve getirtilecek olan ikinci hava fotoğrafı ile birlikte stereoskopik hava fotoğrafından istifade ile stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılması, belirlenen yerel bilirkişi listesinde yer alan kişiler ile taraf tanıklarının …nun 240, 243 ve 259. maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılarak, keşifte dinlenilmesi, beyanlar arasında aykırılık bulunduğu taktirde aynı Kanunun 261. maddesi uyarınca aykırılığın giderilerek ve taşınmazın niteliğinin, kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilemez. İmar ve ihyanın tamamlandığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin hesaplanması düşünülmelidir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.