Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/1481 E. 2011/2111 K. 12.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1481
KARAR NO : 2011/2111
KARAR TARİHİ : 12.04.2011

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

…ile … ve …, dahili davalılar … ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Selim Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 27.10.2009 gün ve 153/184 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan … vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı …, dedesinden babasına ve babasından da kendisine her türlü hak ve menfaatleriyle intikal eden, ancak kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespit ve tescil edilen 113 ada 42 ve 43 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … adına tapuda kayıtlı taşınmaz bulunmadığını belirterek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı …’e dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış, herhangi bir cevapta vermemiştir.
Mahkemece, 113 ada 43 ve 150 sayılı parseller hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, aynı ada 149 sayılı parsel bakımından açılan davanın kabulüne, tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmişse de dava koşulu yerine getirilmediği gibi yapılan araştırma ve inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 113 ada 42 sayılı parsel 24.07.1996 tarihinde tarla niteliğiyle davalı …’ın miras bırakanı …, aynı ada 43 sayılı parsel ise aynı tarihte … adına tespit ve tescil edilmiş olup, kadastro tutanakları 09.05.1997 tarihinde kesinleşmiştir. … adına tespit ve tescil edilen 113 ada 42 sayılı parsel tapu kaydında bulunan bilgiye göre ifraz sonucu 113 ada 149 ve 150 sayılı parsellere ayrılmıştır. Yapılan keşifte 113 ada 149 sayılı parselin dava konusu yer olduğu davacı tarafından bildirilmiştir. Dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, dava konusu 113 ada 149 sayılı parselin davacının babasından kaldığını bildirmişler ve paylaşımdan söz etmemişlerdir. Keşifle belirlenen dava konusu parsel dava dilekçesinde yer alan 113 ada 42 sayılı parselden gelmiş olması ve yine Sulhattin’in babası Allahverdi adına tapuda kayıtlı bulunması nedeniyle davalı yönünden husumet ve dava koşulu bakımından herhangi bir eksiklik söz konusu değildir. Kayıt maliki Allahverdi 02.04.1978 tarihinde ölmüştür. Tüm mirasçıları davalı safında davada yer almışlardır.
Ne var ki, dava konusu taşınmaz davacının babasından kaldığına, yerel bilirkişi ve tanıklar paylaşımdan söz etmediklerine ve davacının babası … 1936 yılında öldüğüne göre terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Terekeye dahil bir taşınmaz üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. Dava da bir tasarrufi işlem olduğundan TMK.nun 702.maddesi uyarınca tüm mirasçıların üçüncü kişilere karşı birlikte dava açmaları gerekir. Yani dava açmakta oybirliği aranır. Terekeye dahil bir taşınmaz için bir mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve yetkileri yoktur. Bu nedenle, davacının babasına ait veraset belgesinin alınıp dosyaya sunması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, alınacak veraset belgesine göre davacı dışında başka bir mirasçının bulunmaması ya da bağış, satış veya paylaşım sonucu taşınmazın davacıya düştüğünün anlaşılması halinde davanın bulunduğu haliyle yürütülmesinin düşünülmesi, satış, bağış ve paylaşımın olmaması ve aynı zamanda başka mirasçılarının bulunması halinde ise davacı sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesi gereğince davetiye ile keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi gereğince uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte dinlenmeleri, mahkemece taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınmadığından bu hususun göz önünde bulundurulması, gerekli süre ve imkanın sağlanması taşınmazın satış, bağış veya paylaşım sonucu davacıya düşüp düşmediğinin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, bu şekilde davacıya kaldığının saptanması halinde davanın kabulüne karar verilmesi, başka mirasçıların bulunması veya satış, bağış ve paylaşımın söz konusu olmaması halinde ise davanın reddinin düşünülmesi, böylece toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı … vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılardan …’a iadesine 12.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.