Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/1234 E. 2011/5368 K. 24.10.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1234
KARAR NO : 2011/5368
KARAR TARİHİ : 24.10.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

Davacı-karşı davalı Hazine ile davalı-karşı davacı …, davalı … aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair …Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 03.06.2010 gün ve 670/446 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde, mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşlık niteliğindeki taşınmazın, 1979 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tapulama dışı bırakıldığını, dava konusu yerin …oğlu ..tarafından işgal edildiğini, 1.1.2001– 31.12.2005 tarihleri arasında … adına ecrimisil tahakkuk ettirildiğini, buna ilişkin belgelerin ekli olduğunu açıklayarak dava konusu yerin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiş, birleşen … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/4073 Esas ve 2006/335 Karar sayılı dosyasının davacısı … vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın 30 yılı aşkın bir süreden beri zilyet ve tasarrufunda olduğunu, yaklaşık 100 dönüm civarında bulunduğunu, tüm teknik imkanları kullanarak taşları temizlemek suretiyle vekil edeninin imar ve ihya ettiğini açıklayarak dava konusu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davanın davalısı Kaşıklı köyü tüzel kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Birleşen dosyanın davalısı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “…davacı Hazinenin açmış olduğu davanın reddine, teknik bilirkişiler Abdurrahim Kılınçarslan ve …’ın 26.2.2007 tarihli raporuna ekli krokide A harfiyle gösterilen 32226.66 ve aynı bilirkişilere ait krokide B harfiyle işaretli 64880,50 m2′ lik taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile davacı … adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-birleşen davanın davalısı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Hazine tarafından açılan tescil davası ile birleşen davanın davacısı tarafından TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak açılan tescil isteğine ilişkin davadır.
Mahkemece, birleşen davanın iki parça taşınmaz bakımından kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dairenin 9.7.2009 gün ve 2009/1989 Esas, 2009/3763 Karar sayılı bozma ilamına uyulmakla taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar. Bu bakımdan uyulan bozma ilamı çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması zorunludur. Daire bozma ilamında, “..taşınmazın niteliği konusunda duraksama bulunduğuna, bu nedenle hava fotoğraflarından yararlanılarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması gerektiğine, bundan ayrı davacı …’in 1970 doğumlu olduğuna, yerel bilirkişinin ise, davacının 1963 yılında taşlık niteliğindeki taşınmazı temizlemeye başladığını bildirdiğine göre, 1970 doğumlu olan bir kişinin 1963 yılında taşınmazı imar ve ihya etmesinin düşünülemeyeceğine..” değinilmiştir. Mahkemece, bozma sonrası yapılan araştırma ve incelemede; dava konusu yerlerin davacının babasından kalan yerler olduğu ve babası … Özel tarafından imar ve ihya edildiği, imar ve ihyanın 1980 yılında tamamladığı, zilyetliğini 1986 yılında davacı oğluna devrettiği belirlenmiştir. Ancak, babadan davacıya yapılan intikal şekli üzerinde durulmamış, bu konuda herhangi bir araştırma ve inceleme de yapılmamıştır.
Öyle ise, öncelikle dava konusu taşınmaz bölümlerinin davacının babasından davacıya satış, bağış ya da miras paylaşımı sonucu (baba sağ değil ise) davacıya intikal edip etmediği üzerinde durulması, bu konuda yeniden yapılacak keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, dava konusu yerler satış, bağış ya da miras paylaşımı sonucu davacıya intikal etmiş veya davacı tek mirasçı ise, davanın bu haliyle yürütülmesi, davacının babası ölü ise veraset belgesinin alınarak dosya arasına konulması, şayet satış, bağış ya da miras paylaşımı sonucu davacıya düşen yerler olmadığının belirlenmesi halinde ve davacının babası da sağ değil ölmüş ise (dosyadaki bilgilerden sağ olup olmadığı anlaşılamamaktadır) terekesinin TMK. nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunun kabulü gerekir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK. nun 702. maddesi gereğince elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup, tüm mirasçıların birlikte katılımıyla üçüncü kişilere karşı davanın açılması gerekir. Somut olayda, dava konusu taşınmazların tereke malı olduğunun anlaşılması halinde davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve yetkisinin bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesi, aksi halde aşağıda belirtilecek eksikliklerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
10.4.2010 tarihinde yapılan keşifte; hava fotoğrafları dosya arasında bulunmamakla birlikte, harita mühendisi aracılığıyla 1954 ve 1984 tarihli hava fotoğraflarının uygulandığı anlaşılmaktadır. Dava tarihi 18.7.2006 olduğuna göre, bu tarihten en az 20 yıl öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş (1975 – 1986 arası) hava fotoğraflarının getirtilerek uygulanması gerekir. 1954 tarihli hava fotoğrafları çok eski olup olayın çözümünde göz önünde tutulamaz. 1984 yılına ait fotoğraf ise, bir tane olup sadece uzman bilirkişi harita mühendisinin, krokisinde A harfiyle gösterilen yer bakımından incelendiği görülmektedir. Yargıtay uygulaması gereğince iki ayrı zamanda çekilen hava fotoğraflarının uygulanması ile yapılan inceleme sonucu alınacak raporlar değerlendirmeye alınmaktadır. Bu bakımdan bir adet fotoğrafla sonuca ulaşmak olanaklı görülmemektedir.
Bundan ayrı, bozma sonrası yapılan keşifte dinlenen uzman bilirkişi Yrd. Doç. Dr. …’in sunduğu raporda kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin kuru tarım arazisi niteliğinde olduğunu açıklamış, bozma öncesi dinlenen uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi …tarafından sunulan 15.11.2006 tarihli raporda da, taşınmazların ikinci sınıf kuru tarım arazisi niteliğinde bulunduğunu belirtmiş, 25.3.2007 tarihinde dosyaya konulan ziraat mühendisi …’un raporunda ise, “sulu tarıma orta derecede uygun ikinci sınıf tarım arazisi olduğu” açıklanmıştır. Açıklanan uzman zirai bilirkişilerin raporları arasında görüldüğü gibi taşınmazın kuru veya sulu tarım arazisi olduğu yönünde açık bir çelişki görülmektedir. …raporunda taşınmaz bölümlerinde pamuk ekili olduğunu açıkladığına göre, sulu tarım arazisi niteliğinde olması gerekir. Bu raporda kendi içerisinde çelişkilidir. Yine jeoloji mühendisi Beşir Yazar ve Yrd. Doç. Dr. …’in birlikte sundukları tarihsiz ve havalesiz raporda da dava konusu taşınmaz bölümlerinin su tutma kapasitesi orta derecede, sulu tarıma uygun olduğu ve bölgeye uyumlu her türlü bitkinin yetiştirilebileceği, erezyon ve drenaj tehlikesinin olmadığı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, Yrd. Doç. Dr. …’in imzasını taşıyan iki rapor arasında da kuru-sulu yönünde açık bir çelişki görülmektedir. Bu, bilirkişilerin görevli ve sorumlu oldukları işe gerekli özeni göstermediğinden kaynaklandığı açıktır. Bu tür raporlarla sonuca ulaşmak olanaklı değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıkça bir kişinin aynı kadastro çalışma alanı içinde belgesizden edinebileceği sulu arazi miktarı 40, kuru tarım arazi miktarı ise 100 dönümden fazla olamaz. Gerek bilirkişiler ve gerekse mahkeme, kanunun bu hükmünü açıkça göz ardı ettikleri anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece yapılacak iş; az yukarıda da açıklandığı üzere davanın açıldığı 18.7.2006 tarihinden en az 20 yıl öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş (1975 – 1986 yılları) hava fotoğraflarının bulundukları yerlerden getirtilerek yeniden yapılacak keşifte daha önce götürülmeyen başka bir jeodezi ve fotogrometri uzmanı aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre krokide A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin imar ve ihya edilip edilmedikleri, kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadıkları ya da hangi nitelikte bulundukları hususunda uzman bilirkişiden Yargıtay ve tarafların denetimine açık gerekçeli ve karşılaştırmalı rapor alınması, önceki bilirkişilerin raporlarına hangi yönde katılıp katılmadığının da raporda açıklanmasının istenilmesi, daha önce götürülmeyen Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Kürsüsünde görevli 3 uzman bilirkişi aracılığıyla kabulüne karar verilen taşınmaz bölümleriyle çevresindeki taşınmazların toprak yapısı birlikte incelenerek dava konusu taşınmazların kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı, hangi tarihten beri imar ve ihya edilerek kullanıldığı, kuru veya sulu tarım arazisi olup olmadıkları, Devletçe sulanan yerlerden mi, yoksa mevcut yer altı veya yer üstü kaynak sularından yararlanılarak sulanan yerlerden bulunup bulunmadığı, daha önce rapor veren uzman bilirkişi ziraat mühendislerinin raporları da göz önünde tutularak ve karşılaştırılarak gerekçeli ve denetime açık rapor sunmalarının istenmesi, teknik bilirkişi Addurrahim Kılınçarslan ve Vahid Hazar’ın 26.2.2007 tarihli raporunda açıklanan 2006/489 Esas sayılı dosyanın hangi mahkemeye ait olduğunun mahkemece belirlenmesi, ondan sonra mahkemesinden veya bulunduğu yerden getirtilerek keşifte ve değerlendirmede göz önünde tutulması, açıklanan tüm konulardaki duraksamaların giderilmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.