YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/6702
KARAR NO : 2011/4101
KARAR TARİHİ : 12.07.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
… ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19.1.2010 gün ve 767-17 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 580 ada 52 parselin evvelinde tarafların murisi …’ya aitken ölümü ile kalan miras mallarının davacı ve davalı arasında eşit olarak taksim yapıldığını, ancak, davalıya yaklaşık 3 dekar fazla yer tescil edildiğini açıklayarak 3 dekar yere ait davalı tapusunun iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, paylaşımın eşit olması hususunda anlaştıklarını doğrulamış, ancak davacının kendisine düşen bir kısım yeri sattığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 580 ada 52 parselin 32696 m2 olduğu ve eşit taksime göre taraflara 16346’şar m2 yer düşmesi gerektiği, taksim sonunda davacının 13029,98 m2, davalının ise 19154,79 m2 yer aldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairenin 2009/3690 Esas 2009/4149 Karar sayılı ilamı ile bozma sevk edilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda taşınmazların eşit taksim edildiği, davacının taksimden kendisine kalan bir kısım taşınmazları taksim sonrasında başka kişilere sattığı gerekçesi ile davacının davasının reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairenin bozma ilamında “…… tarafından dava dışı gerçek kişilere satılan taşınmazların toplamının 11502,69 m2 olduğu ve bu miktarın da davacıya taksim sonunda verilen 13029,98 m2 miktara eklendiğinde eşit miktarda taksim bir yana davacı lehine fazla miktarda yer verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davacının satarak üçüncü kişilere devrettiği taşınmazların miktarı dikkate alınmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır…” şeklinde gerekçe ile bozma sevk edilmiştir. Kural olarak Yargıtay bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğar. Ancak, dosya kapsamı, toplanan deliller, dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ve tutanak ile eksikten dosya arasına getirtilen komşu parsellere ait tapu kayıtları ile dayanak hüküm dosyalarına göre 580 ada 53, 55, 56 ve 57 nolu parsellerin de öncesi tarafların murisi …’ya ait iken ölümü ile taksim sonunda davacı …’ya kaldığı, … tarafından dava dışı gerçek kişilere satıldıkları ve bu kişilerin açtıkları tescil davaları sonunda tapuya tescil edildiklerinin kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Yine … tarafından 4.000 m2 miktarındaki taşınmazın da dava dışı İbrahim Kaya’ya satılarak kullanımına devredildiği açıktır. Ancak, bunların dışında dava konusu 580 ada 52 parselin ilk olarak 32.696,71 m2 olduğu ve bu miktarın içinde sadece davacının sattığı 4.000 m2 yerin bulunduğu, bu parselde davalı …’nun payının ise 28195/32195 iken bundan 6000/32195 payın dava dışı … oğlu …’ya 16.8.2000 tarihinde sattığı, İsmet üzerinde 22195/32195 payın kaldığı,daha sonra taşınmazda imar uygulamasının yapıldığı, imar parselleri içinde …’ya ait parsellerin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bozmada taksim sonunda davalıya düşen bölümden dava dışı …’ya satılan kısmın dikkate alınmadığı, bu sebeple taksimin eşit olarak kabul edildiği dikkate alındığında davalı lehine usuli kazanılmış hakkın doğduğundan söz edilemez. Her ne kadar, uyulan bozma ilamında maddi hata nedeniyle bu husus belirtilmemiş, yazılı şekilde bozma sevk edilmiş, karar düzeltme isteğinde bulunulmamış ve mahkemece de bozmaya uyularak karar verilmiş ise de, maddi hataya dayalı bozma ilamı nedeniyle, davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşmaz. Çünkü maddi hata usulü kazanılmış hakkın istisnalarından birini oluşturmaktadır. …’ya satılan kısım da dikkate alındığında davacıya taksim sonunda verilen yerin eşit olmadığı ve davalı lehine yaklaşık 6000 m2 civarında bir fazlalık olduğu, davacının davasında haklı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, bu miktar ve taksimin eşit olduğunun taraflar arasında kabul edildiği de gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Ancak, davacının isteğinin 3 dönüm olmasına rağmen mahkemece ilk hükümde davacı lehine verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmemesi sebebiyle ilk hükümde verilen parseller ve miktarlar bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Mahkemece yapılması gereken iş; az yukarıdaki açıklamalara göre tarafların da kabulünde olduğu üzere aralarında eşit şekilde yapılması gereken taksimde eşitliğe uyulmaması sebebiyle davacının davasında haklı olduğu, ilk kararın davacı tarafından temyiz edilmemesi sebebiyle davalı lehine usuli kazanılmış hakkın da doğduğu gözetilerek ilk hükümde belirtildiği şekilde davalı … adına tapuda kayıtlı 1205 ada 1 ve 2 parseller ile 1207 ada 1 parsel bakımından davanın kabulüne karar vermek olmalıdır. Maddi hataya dayalı bozma ilamı doğrultusunda yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile usul ve kanuna uygun görülmeyen hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 12.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.