Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2010/543 E. 2010/3038 K. 07.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/543
KARAR NO : 2010/3038
KARAR TARİHİ : 07.06.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

… ile Hazine, … Köyü Tüzel Kişiliği ve … aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ankara 13.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.09.2009 gün ve 193/275 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı … vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı vekili, mevkii ve sınırları dava dilekçesinde açıklanan ve içerisinde iki ev, bir kömürlük, bir ahır ile samanlığın bulunduğu alanın 1970 yılından itibaren vekil edeninin zilyetliği altında bulunduğunu, imar ve ihyanın tamamlandığını açıklayarak bu yerin müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı … tüzel kişiliğine dava dilekçesi yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmesine karşın oturumlara katılmamış ve yanıt vermemiştir.
Davalı … vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar Hazine vekili ile Belediye Başkanlığı vekili, son oturumda dava konusu yerlerin kendi idareleri adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, 2.7.2008 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide C harfiyle gösterilen 415 m2’lik yerin son parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı raporda A ve B harfleriyle gösterilen kısımların Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davacı, davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde arazi kadastrosunun 1955-1956 yıllarında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut fen bilirkişisi raporuna göre dava konusu yerin tapulama çalışmalarında “hali arazi” niteliğiyle tescil harici bırakıldığı yazılı olmasına karşın; bir diğer raporda bu yerin kadastroda “ekilemez arazi” niteliğiyle tescil harici bırakıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Mahallinde refakate alınan bilirkişiler huzuruyla keşif yapılmış olup, karara esas alınan fenni bilirkişi raporuna göre, krokide C harfiyle işaretli 415 m2’lik alan içerisinde 1970’li yıllarda inşa edilen bir adet ağıl’ın (hayvan barınağının) bulunduğu, aynı krokide A ve B harfleriyle gösterilen alanlarda ise, 1980’li yıllardan sonra inşa edildiği anlaşılan ev, garaj, ahır, samanlık vs. nin yer aldığı belirlenmiştir. Aynı keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları özetle; dava konusu yerin önceleri köy boşluğu iken davacının babası tarafından 1973 yılında bu yere bir adet ağıl inşa edildiğini, 1977 yılında bir adet ev yapıldığını, takip eden senelerde ise ahır, samanlık vs. inşa edildiğini, babasının ölümünden sonra davacının sahiplendiğini ve taksimde davacıya özgülendiğini söylemişlerdir. Uzman bilirkişi raporları kapsamlarına göre, ağıl dışındaki tüm yapıların 1980 yılından sonra inşa edildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan tüm bu olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık arazi kadastrosunda “ekilemez arazi” ya da “hali” olarak tescil harici bırakılan bir yerin zilyetlik ve imar – ihya koşuluyla kazanılıp kazanılamayacağında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak; zilyetlik kavramı içerisinde imar – ihya da söz konusudur. Ancak, kadastroda “hali” arazi niteliğiyle tescil harici bırakılan yerler için imar ve ihya koşulunun aranmayacağı tartışmasızdır. Buna karşın “ekilemez arazi” niteliğiyle tescil dışı bırakılan yer için mutlak suretle imar ve ihya koşulunun aranması zorunludur. Bunun için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi hükmü gereğince yoğun emek ve para sarf edilerek böyle bir yerin tarıma elverişli hale getirilmesi gerekir. Zilyetliğin başlangıcı ise imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesap edilmelidir. Somut olaya gelince; dava konusu yerin gerek eldeki dosyadan, gerekse Dairenin incelemesinden geçen aynı köyden gelen diğer dosyaların kapsamlarına göre, kadastroda “ekilemez arazi” niteliğiyle tescil harici bırakıldıkları anlaşılmaktadır. Ancak, dosyada mevcut bilirkişiler raporları kapsamlarına göre, özellikle karara esas alınan krokide A ve B harfleriyle işaretli bölümlerde imar ve ihyanın tamamlanmadığı tartışmasızdır. Bunun haricinde Dairenin ve HGK. nun yerleşmiş içtihatlarına göre, salt ev, ağıl, samanlık, ahır vs. inşa etmek zilyetlikle kazanmak için yeterli olmadığı gibi imar ve ihya da sayılmaz. Yani inşaat yapmak imar ve ihya olarak değerlendirilemez. Böyle bir yere güçlendirme amacı dışında iş makineleriyle toprak taşınarak o yerin imar ve ihya edildiğinden de söz edilemez.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilen ve karara ekli krokide C harfiyle özgülenen bölüm için de davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır. Davalıların, özellikle de Hazine vekilinin bu bölüme ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Hükmün bu kısmı bozulmalıdır. Buna karşın, davanın reddine karar verilen ve krokide A ve B harfleriyle özgülenen yerlerle ilgili hüküm sonucu itibariyle doğru olup, onanması gerektiğinden davacının ve belediye başkanlığının kararın bu bölümüne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
Netice olarak; yerel mahkeme hükmünün redle ilgili ve A ve B harfleriyle özgülenen bölümü doğru olduğundan hükmün bu bölümünün ONANMASINA, buna yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, kabule ilişkin bölümüyle ilgili karar usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı Hazine ve Belediye vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün (C) harfiyle gösterilen kısmının HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 39,15 TL’nın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve 56,30 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalı … Başkanlığına iadesine 07.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.