Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2010/4954 E. 2011/2073 K. 11.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4954
KARAR NO : 2011/2073
KARAR TARİHİ : 11.04.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Mera sınırlandırılmasının iptali ile tescil

… ve müşterekleri ile Hazine ve Akpınar Belediye Başkanlığı aralarındaki mera sınırlandırılmasının iptali ile tescil davasının kabulüne dair 11.11.2009 gün ve 58/268 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar Hazine temsilcisi ile davalı … temsilcisi taraflarından süresine istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacılar … ve arkadaşları vekili, miras yoluyla intikal ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedenlerine dayanarak 207 ada 1, 2, 3, 4 ve 5 parsellere ait mera sınırlandırmalarının iptaliyle 207 ada 1 parselin vekil edeni Yusuf, 207 ada 2 parselin vekil edeni Mehmet, 207 ada 3 parselin vekil edeni Ahmet, 207 ada 4 parselin vekil edeni …ve aynı ada 5 parselin de vekil edeni … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, dava konusu taşınmazların kadim mera olduğunu ve zilyetlik yoluyla kazanılamayacağını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi ile davalı … temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan mera sınırlandırılmasının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.
Dava konusu 207 ada 1, 2, 3, 4 ve 5 parsellere ait kadastro tutanaklarına göre senetsizden, kadimden beri mera olarak kullanıldığı ve 20 yılı aşkın zamandan beri davacıların işgalinde olduğu gerekçesiyle 3402 sayılı Kanunun 16. maddesi uyarınca, 07.05.1998 tarihinde orta malı “Mera” niteliğiyle sınırlandırıldıkları ve itiraz edilmeden 08.09.1998 tarihinde kesinleştikleri anlaşılmaktadır.4342 sayılı Mera Kanununun 3/d maddesine göre, “Mera: Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri,” ifade etmektedir.
Aynı Kanunun 4. maddesine göre de; “Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Komisyonun henüz görevine başlamadığı yerlerde, evvelce çeşitli kanunlar uyarınca yapılmış olan tahsislere ve teessüs etmiş teamüllere göre; mera, yaylak ve kışlakların köy veya belediye halkı tarafından kullanılmasına devam olunur. Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz …”
Mahkemece, zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; ulaşılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.Yerel bilirkişi ve tanıklar, dava konusu taşınmazların davacılar ve miras bırakanı tarafından tarım arazisi olarak kullanıldığını ileri sürmeleri üzerine mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Profösör Dr. …ve Yardımcı Doçent Dr. … ile … tarafından birlikte hazırlanan 29.01.2009 tarihli rapor ve ek raporlara göre; … dava konusu taşınmazların toprak yapısının 7. sınıf arazileri içermekte olduğu, oldukça dik eğim, yetersiz toprak derinliği, şiddetli erezyon riski bulunduğu ve mevcut uygulamaların devam etmesi halinde ise, doğa tahribatına neden olacağı, söz konusu alanın orman kadastrosu kapsamına alınmaması, bu alanın orman dışı olduğunu göstermediği bilakis bu alanın orman içi ve orman arası mera alanı olduğu, mera komisyonu tarafından da mera alanı olarak tespit edildiği ve bu tespitin doğru olduğu, sonuç olarak etrafı tamamen orman alanı ile kaplı olan dava konusu alanın mutlak mera arazisi olduğu ve işlemeli tarıma uygun olmadığı anlaşılmıştır. Görüldüğü gibi orman ile mer’a iç içe olup bir bütünlük oluşturmuştur. Bu açıklamalar karşısında bilimsel verilere dayalı olarak düzenlenen ziraatçi uzman bilirkişi heyet raporu üstün tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, takdiri delil niteliğindeki yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru ve isabetli görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi ile davalı … temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 101,25 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden Belediye Başkanlığına iadesine 11.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.