Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2010/4722 E. 2011/2040 K. 11.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4722
KARAR NO : 2011/2040
KARAR TARİHİ : 11.04.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

… ile Hazine ve Oğuzlar Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.11.2009 gün ve 281/348 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, 30-40 seneyi aşkın kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevki ve sınırları yazılı kadastroca tespit dışı bırakılan dava konusu yerin vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davacının 1998-1999 döneminde bu yer için Hazineye işgal tazminatı ödediğini, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı uyarınca davacı yararına kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile teknik bilirkişinin 18.10.2006 tarihli raporunda A harfi ile gösterilen bahçe vasıflı 2240,98 m2’lik yerin davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının açmış olduğu tescil davasının reddine ilişkin önceki hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 17.3.2008 tarih, 1187 Esas ve 1405 Karar sayılı ilamı ile özet olarak “…..Dava konusu taşınmaz bölümünün 1984 yılında yapılan kadastro çalışmalarında Kızılırmak metrukatı niteliğiyle tespit dışı bırakıldığı, tespit dışı bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar koşullarına uygun olarak davacı tarafından tasarruf edildiği belirlenmiş ise de davalı Hazine vekilinin cevap dilekçesinde bildirdiği İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/47 Esas numaralı dava dosyasının getirtilerek nazara alınmadığı, aynı yer hakkında daha önce dava açılıp açılmadığının araştırılmadığı, açılmış ise böyle bir davanın 19.1.2007 tarih 1/1 sayılı YİBK. uyarınca çekişme yaratıp yaratmadığı hususlarının gözönünde tutularak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekçesiyle….” bozma sevk edilmiş mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, bozma ilamında belirtilen İskilip Asliye Hukuk Mahkemesine ait 1998/47 Esas numarasında kayıtlı dava dosyasında dava konusu edilen taşınmaz ile eldeki dava konusu taşınmazların farklı olduğu, bundan ayrı davacı tarafından Oğuzlar Asliye Hukuk Mahkemesinde 11.10.1999 tarihinde 1999/45 Esas numaralı dava dosyasında aynı yere yönelik açmış olduğu zilyetliğin tespiti isteğine ilişkin davanın da kabulüne karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiğinin belirlendiği bu bakımdan davacı yararına kazanma koşullarının oluştuğu açıklanmak suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmüne esas aldığı Oğuzlar Asliye Hukuk Mahkemesine ait 7.12.1999 tarihli, 1999/45- 69 Esas ve Karar sayılı ilamı, taşınmaz üzerindeki davacının zilyetliğinin tespitine ilişkin olmayıp, taşınmaz üzerindeki muhtesatın (muhtelif yaş ve miktarda meyve ağaçları) davacının zilyetliğinde olduğunun tespitine ilişkindir. Böyle bir karar taşınmazın davacı adına tescili için yeterli değildir. Dava konusu taşınmaz Kızılırmak kıyısında bulunmaktadır. Kızılırmak nehri ile Delice ırmağının birleştiği nokta ile Karadeniz arasındaki kesimde kıyı kenar çizgisi araştırmasının Kıyı Kanununun ve eki hükümleri gereğince yöntemine uygun bir biçimde yapılması gerektiği halde mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak öncelikli iş; dava konusu taşınmazın, Kıyı Kanununun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 4. maddesinde belirtilen Kızılırmak nehri ile Delice ırmağının birleştiği nokta ile Karadeniz arasındaki kesimde kalıp kalmadığını belirlemek olmalıdır. Taşınmaz, belirtilen bu alanda kalıyor ise öncelikle idarece çizilmiş bir kıyı kenar çizgisinin olup olmadığının ilgili Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünden sorulması, varsa onaylı harita getirtilerek keşifte uygulanması, buna göre taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, aksi takdirde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 28.11.1997 gün 1996/5 Esas, 1997/3 Karar sayılı kararında açıklandığı gibi idarece 3621 sayılı Kanunun 9. maddesi uyarınca düzenlenmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünden sorup belirlemek, kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgelerin kroki ve haritası ile birlikte getirtip mahallinde yapılacak keşifte uygulatmak, idare tarafından belirlenen bir kıyı kenar çizgisi bulunmadığı takdirde mahkemece 3621 sayılı Kanunun 9. maddesindeki açıklamalara uygun olarak bir jeolog veya jeoloji mühendisi, bir kadastro veya harita mühendisi ile bir ziraat mühendisinden oluşacak üç kişilik bir heyetle keşif yapılıp kıyı kenar çizgisi uygulamasını yaptırmak, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığını belirlemek olmalıdır. Bundan ayrı, taşınmaz kıyı kenar çizgisi dışında ise yine aynı bilirkişiler marifetiyle Kızılırmak nehri ile kuzeyde bulunan Karaviran çayının aktif yatağı veya devamında yer alan etki ve taşkın alanında kalan yerlerden olup olmadığının saptanması gerekir. Uyuşmazlık konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıkça belirlenmesi, kıyı kenar çizgisi içerisinde ve nehrin aktif yatağı ve etki alanında kalmadığı anlaşıldığı takdirde, imar-ihya koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti, yasal araştırma ve incelemelerin tamamlanması, dosya kapsamı ve toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve HUMK. nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 11.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.