Yargıtay Kararı 8. Ceza Dairesi 2023/3369 E. 2023/9701 K. 06.12.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/3369
KARAR NO : 2023/9701
KARAR TARİHİ : 06.12.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2022/1428 E. 2022/2272 K.
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz başvurusunun esastan reddi ile hükmün onanması

Dairemizin 30.05.2023 tarihli ve 2023/960 Esas, 2023/3875 Karar sayılı kararında, sanık … yönünden bir karar verilmediğine dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.09.2023 tarihli ve 2023/78522 numaralı tebliğnamesine ilişkin karar düzeltme istemi yerinde görülmüş olduğundan talebin kabulü ile;
Sanık hakkında bozma üzerine verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Rize Cumhuriyet Başsavcılığının 12.03.2015 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 109 uncu maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) bendi ve 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava açılmıştır.

2. Rize 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.09.2017 tarihli kararı ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 109 uncu maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (f) bentleri, 62 nci maddesi ve 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
3. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 26.04.2019 tarihli kararı ile sanık hakkında hükmolunan cezadan etkin pişmanlık hükümleri gereği 1/3 oranında indirim yapılarak sanığın sonuç olarak 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılması şeklinde hükmün düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
4. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 01.06.2022 tarihli kararı ile sanık hakkında kurulan hükmün “mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın” ve “kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma” koşullarının oluşmadığı gözetilmeden, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 110 uncu maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması ve kabule göre de sonuç olarak fazla ceza tayin edilmesi nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
5. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 23.11.2022 tarihli kararı ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 109 uncu maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (f) bentleri, 62 nci maddesi ve 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteği;
1. Cezanın alt sınırdan tayin edildiğine,
2. Takdiri indirim nedenlerinin uygulanmaması gerektiğine,
3. Vekalet ücreti yönünden karar verilmediğine, ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
1. Dava konusu olay, sanığın mağduru beş, yedi ve dokuz yaşındaki üç çocuğuyla birlikte diğer sanıklar ile birlikte cebir ve tehdit kullanarak hürriyetinden alıkoyduğu iddiasına ilişkindir.
2. Mağdur … aşamalarda, sanık … ile bir süredir gayriresmi olarak birlikte yaşadığını, ancak yaşadıkları sorunlar nedeniyle sanık … ile ayrı yaşadığını ve hakkında tedbir kararı uygulandığını, olay günü çocukları ile birlikte havuz çıkışında kızının arkadaşı olan sanık …’in gelip kendilerini evlerine götürmek isteyince kabul ettiğini, yoldayken sanık …’in birine telefon açıp “poşet elimde hurdacıların oraya gel vereceğim” deyip kapatmasının ardından Hurdacılar denilen yere gittiklerinde sanık …’in araçtan inip şoför koltuğuna sanık …’un aracın arka tarafına da sanık …’ın bindiğini, çığlıklar attığı sırada sanık …’ın boğazını sıktığını ve çenesine yumruk attığını, kızları ve kendisini öldürmekle tehdit ettiğini, defalarca araçtan inmek istemelerine rağmen izin vermediklerini, bir süre bu şekilde ilerledikten sonra arkalarında polisler olduğunu fark edince Güneysu istikametinde trafik ışıklarının 200 metre ilerisinde kendilerini araçtan indirdiklerini ifade ettiği belirlenmiştir.
3. Mağdur çocuklar …, … ve …, önce kendi rızaları ile bindikleri araçtan …’in “birşey alacağım” deyip indikten sonra sanıklar … ve … binince öldürmekle tehdit edip inmek istedikleri halde indirmediklerini, polis sesleri gelince kendilerini bıraktıklarını ifade ettikleri belirlenmiştir.
4. 08.03.2015 tarihli tutanak ile sonu 886 rakam grubu ile biten plakalı bir aracın bir bayan şahsı zorla araca bindirmek suretiyle Güneysu istikametine doğru götürdüğü yönündeki ihbar üzerine trafik ışıklarına gidildiğinde mağdur …’ın kolluk görevlilerinin yanına giderek kendisini zorla araca bindiren şahıslardan sanık …’un polislerin kendilerini takip ettiğini öğrenince “polis ile uğraşamayız” diyerek araçtan indirdiklerini ifade ettiği belirlenmiştir.
5. Rize Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 11.03.2015 tarihli raporu ile mağdur …’ın dudağında sıyrık, baş boyunda ağrı olarak tarif edilen yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirlenmiştir.
6. 09.03.2015 tarihli teşhis tutanağı ile mağdur …, kendisini araca bindiren şahsın sanık … olduğunu, daha sonra araca binen şahsın ise sanık … olduğuna dair kesin ve net teşhiste bulunduğu belirlenmiştir.

IV. GEREKÇE
A. Takdiri indirim nedenlerinin uygulanmaması gerektiğine yönelik;
Yargıtay Ceza Kurulunun 31.01.2012 tarihli ve 2011/4-77 Esas, 2012/4 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, “ceza hukukumuz, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin bir olayda var olup olmadığını ve nelerin cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenleri olarak kabul edilebileceği konularını, hâkimin mutlak takdirine bırakmış olup, nelerin bu kavrama gireceğini sınırlayıcı biçimde sayıp göstermeyerek ‘serbest takdir’ sistemini benimsemiştir. Serbest takdir sisteminde, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin varlığını kabul ve değerlendirme yetkisi, tamamen hâkime ait bir haktır. Takdir sübjektif bir değerlendirme olduğuna göre, bunu davayı yöneten hâkimden daha iyi bulup çıkaracak bir kimse olamaz. Zira suç, suçlu ve bununla ilgili her türlü delille, özellikle tanıklarla karşı karşıya olan, duruşmayı yönetmekle bunlarla doğrudan doğruya temas halinde bulunan hâkimin, ilgili davada cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin var olup olmadığını en iyi şekilde değerlendireceğinin kabulü gerektiği gibi, dosya kapsamına göre, makul olmayan veya yerinde kullanılmayan hâkimin bu husustaki takdir hakkının Yargıtay tarafından denetleneceği de kuşkusuzdur. Bu hak kullanılırken gösterilen gerekçenin makul olması, hukuk kurallarını zedelemeyecek, yasaların maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları rahatsız etmeyecek bir nitelik taşıması gerekir.” Somut olayda, “sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri” göz önünde bulundurularak sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Vekalet ücretine yönelik;
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine göre ailenin huzur ve refahı ile özellikle anne ve çocukların korunmasına yönelik olarak her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma görevi Devlete aittir.
Aile ve çocukların korunması hakkının Anayasa ile güvence altına alındığı, 6284 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi nedeniyle açılan davalara katılabileceği anlaşılmış ise de, Bakanlığın davaya katılması doğrudan Anayasa ve Kanundan kaynaklanan koruma görevine ilişkindir.
5271 sayılı Kanun’un 237 nci ve devamı maddelerindeki katılma hakkına ilişkin suçtan doğrudan zarar görme şartının katılan Bakanlık için söz konusu olmadığı gözetilerek yapılan değerlendirmede, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğine dair temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 23.11.2022 tarihli kararında katılan Bakanlık vekili tarafından ileri sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Rize 3. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2023 tarihinde karar verildi.