Yargıtay Kararı 8. Ceza Dairesi 2023/1142 E. 2023/4548 K. 12.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1142
KARAR NO : 2023/4548
KARAR TARİHİ : 12.06.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Nazilli Cumhuriyet Başsavcılığının 30.11.2014 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve cinsel taciz suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 109 uncu maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (f) bendi, beşinci fıkrası ve aynı Kanun’un 105 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca dava açılmıştır.
2. Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.09.2015 tarihli kararı ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve cinsel taciz suçlarından 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararları verilmiştir.
3. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 15.09.2022 tarihli kararı ile anılan kararın, sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 109 uncu maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (f) bendi ve beşinci fıkrasında düzenlenen suçu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
4. Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2022 tarihli kararı ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 109 uncu maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (f) bendi, beşinci fıkrası uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteği;
1. Alt sınırdan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna,
2. Vekalet ücretine hükmedilmediğine, ilişkindir.
B. Sanık müdafiinin temyiz isteği;
1. Mağdurun beyanındaki çelişkiler giderilmeden bu beyanlara dayalı hüküm kurulduğuna,
2. Takdiri indirim nedenlerinin ve etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmadığına, ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Dava konusu olay, sanığın henüz on beş yaşını doldurmamış katılanı cinsel amaçlı hürriyetinden alıkoyduğu iddiasına ilişkindir.
2. a) Katılan kollukta, aile içi tartışmalardan dolayı evden ayrılıp Büşra isimli bir arkadaşı ile buluştuğunu, Büşra’nın kendisini götürdüğü evden ayrıldıktan sonra Serkan olarak bildiği bir şahsın gelip kendisine tecavüz ettiğini, iki gün boyunca bu şahsın istismarına maruz kaldıktan sonra adını Sibel olarak bildiği bir bayanın gelip kendisini gönderdiğini, dedesini telefonla aradığını, telefonu kapalı olduğundan ağlamaya başladığı sırada daha önceden tanımadığı sanığın yanına gelip ne olduğunu sorduğunu, kalacak yeri olmayınca evine götürdüğünü, sabah olunca babasını aradığını ancak sanığın yanında kalmasını söylediğini, başına gelenleri anlatınca sanığın kendisini hastaneye götürdüğünü, hastanede muayene olduktan sonra “üzülme diktiririz, temiz bir kız olursun” şeklinde bir söylemde bulunduğunu,
b) Katılan savcılıkta, ailesi ile tartıştığı için adını Serkan olarak bildiği O.Ü. ile buluştuğunu, ardından bir arkadaşının evine gittiğini, ancak babası istemediğinden sanığın yanına gitmeye karar verdiğini, sanığın ormanlık bir alanda birkaç adamla alkol alıp piknik yaptığını görünce gitmek istediğini söylediğini, o sırada O.Ü.’nün kendisini aradığını, çağırınca onun yanına gittiğini, O.Ü.’nün kendisine bir otel odasında cinsel istismarda bulunduğunu, Sibel isimli bir bayanın yardımıyla buradan kurtulup tekrar sanığın yanına gittiğini, sanık … yanında yaşlı bir adamla birlikte tanımadığı bir eve gittiğini, ikisi başka bir odaya geçtiğini ve sanığın kendisini de yanlarına çağırdığını, ancak gitmediğini, bir süre sonra sanığın yanına gelip “niye gelmedin, adam bize para veriyor” dediğini, kollukta sanığın “ismimi verme” dediği ve O.Ü.’nün de kardeşini kaçırmakla tehdit ettiği için olayları farklı anlattığını, doğrusunun bu şekilde olduğunu belirtmiş ve kovuşturma aşamasında talimat yoluyla alınan ifadesinde de belirtilen olayı tekrarlayarak sanığın doğru ifade vermesi halinde kendisini öldürmekle tehdit ettiğini beyan ettiği belirlenmiştir.

3. Sanık savunmasında, katılan ile daha önceden bir tanışıklığının olmadığını, otogarda gördüğünü, gece vakti olması ve kimsesi olmaması nedeniyle evine götürdüğünü, başka bir eve götürmediğini ifade etmiştir.
4. Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 11.03.2015 tarihli raporu ile mağdurun, olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini etkileyecek mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliğinin saptanmadığı, mağdurda travma sonrası stres bozukluğu ve majör depresyon denilen psikiyatrik bozuklukların tespit edildiği, ancak beyanlarına itibar edilebileceği belirlenmiştir.

IV. GEREKÇE
A. Alt Sınırdan Hüküm Kurulduğuna Yönelik;
Sanık hakkında atılı suçtan hüküm kurulurken “suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanığın kastının ağırlığı, amaç ve saiki” nazara alınarak temel cezanın alt sınırdan belirlenmesinde hukuka aykırılık görülmemiş ve katılan Bakanlık vekilinin bu hususa temyiz sebebi reddedilmiştir.
B. Takdiri indirim nedenlerinin ve etkin pişmanlık hükümleri;
a) Yargıtay Ceza Kurulunun 31.01.2012 tarihli ve 2011/4-77 Esas, 2012/4 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, “ceza hukukumuz, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin bir olayda var olup olmadığını ve nelerin cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenleri olarak kabul edilebileceği konularını, hâkimin mutlak takdirine bırakmış olup, nelerin bu kavrama gireceğini sınırlayıcı biçimde sayıp göstermeyerek ‘serbest takdir’ sistemini benimsemiştir. Serbest takdir sisteminde, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin varlığını kabul ve değerlendirme yetkisi, tamamen hâkime ait bir haktır. Takdir sübjektif bir değerlendirme olduğuna göre, bunu davayı yöneten hâkimden daha iyi bulup çıkaracak bir kimse olamaz. Zira suç, suçlu ve bununla ilgili her türlü delille, özellikle tanıklarla karşı karşıya olan, duruşmayı yönetmekle bunlarla doğrudan doğruya temas halinde bulunan hâkimin, ilgili davada cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin var olup olmadığını en iyi şekilde değerlendireceğinin kabulü gerektiği gibi, dosya kapsamına göre, makul olmayan veya yerinde kullanılmayan hâkimin bu husustaki takdir hakkının Yargıtay tarafından denetleneceği de kuşkusuzdur. Bu hak kullanılırken gösterilen gerekçenin makul olması, hukuk kurallarını zedelemeyecek, yasaların maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları rahatsız etmeyecek bir nitelik taşıması gerekir.” Somut olayda, “sanığın yargılama aşamasında suçu inkara yönelik savunmaları ve suçtan pişmanlık duyduğu halinin gözlemlenmemesi” nazara alınarak sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin uygulanmamasında bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafiinin bu hususa ilişkin temyiz sebebi reddedilmiştir.
b) Sanığın, cinsel amaçlı alıkoyduğu katılanı hastaneye götürüp muayene ettirmesi sırasında yaşının küçük olduğunun tespiti üzerine olayın kolluğa intikal etmesi ile olayla ilgili soruşturma başlatıldığı ve kendi özgür iradesi ile serbestçe hareket etme hakkı olmayan katılana yönelik eyleme ilişkin 5237 sayılı Kanun’un 110 uncu maddesinde düzenlenen “kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma” koşulunun oluşmadığının anlaşılması karşısında, sanık müdafiinin bu hususa ilişkin temyiz sebebi reddedilmiştir.
C. Vekalet Ücretine Hükmedildiğine Yönelik;
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine göre ailenin huzur ve refahı ile özellikle anne ve çocukların korunmasına yönelik olarak her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma görevi Devlete aittir.

Aile ve çocukların korunması hakkının Anayasa ile güvence altına alındığı, 6284 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi nedeniyle açılan davalara katılabileceği anlaşılmış ise de, Bakanlığın davaya katılması doğrudan Anayasa ve Kanundan kaynaklanan koruma görevine ilişkindir.
5271 sayılı Kanun’un 237 nci ve devamı maddelerindeki katılma hakkına ilişkin suçtan doğrudan zarar görme şartının katılan Bakanlık için söz konusu olmadığı gözetilerek yapılan değerlendirmede, katılan … vekilinin vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğine dair temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
D. Suçun Sübutuna Yönelik;
1. Mağdurun kolluktaki ifadesinden farklı olarak savcılıkta ve kovuşturma aşamasında sanığın eylemine dair anlatımlarının birbiri ile tutarlı olduğu ve baskı görmesi nedeniyle kollukta farklı şekilde beyanda bulunduğunu ifade etmesi, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu raporu ile her ne kadar mağdurda yaşamış olduğu bir takım olaylar nedeniyle psikiyatrik bozukluk olduğu tespit edilmiş ise de, beyanlarına itibar edilebilir olduğunun belirlenmesi karşısında, Mahkemece sanık hakkında kurulan hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2022 tarihli kararında katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafiince ileri sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2023 tarihinde karar verildi.