Yargıtay Kararı 8. Ceza Dairesi 2021/16134 E. 2023/8654 K. 08.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/16134
KARAR NO : 2023/8654
KARAR TARİHİ : 08.11.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/4554 E., 2019/2156 K.
SUÇ : Köy tüzel kişiliğine ait veya köylünün ortak yararlanmasındaki taşınmazlara tecavüz
HÜKÜM : Hükmün düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Esastan reddi ile hükmün onanması

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Muratlı Cumhuriyet Başsavcılığının, 22.06.2016 tarihli iddianamesiyle, sanık hakkında köy tüzel kişiliğine ait veya köylünün ortak yararlanmasındaki taşınmazlara tecavüz suçundan cezalandırılması için dava açılmıştır.
2. Muratlı Asliye Ceza Mahkemesinin 25.09.2018 tarihli kararı ile sanığın köy tüzel kişiliğine ait veya köylünün ortak yararlanmasındaki taşınmazlara tecavüz etme suçundan 5 ay hapis cezası ve 1.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen hapis cezasının; Türk Ceza Kanununun 50/1 (b) maddesi gereği takdiren suçtan önceki hale getirilmesi suretiyle zararın giderilmesi tedbirine çevrilmesine karar verilmiştir.
3. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin, 04.07.2019 tarihli kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün kaldırılarak hüküm fıkrasına “sanığın eyleminde üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından CMK 223/2-a maddesi gereği beraatine” ibarelerinin eklenmesi suretiyle, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Belediye vekilinin temyiz istemi, sanık tarafından sit alanına yaklaşma mesafesinin ihlal edildiğine, atılı suçun oluştuğunun sabit olduğuna ve re’sen gözetilecek nedenlerle kararın bozulması gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Dava konusu olay … A.Ş. isimli şirketin yetkilisi olan sanığın, … Köyü … ve … Mevkii 118 ada 38 ve 41 parsel numaralı birinci derece arkeolojik sit alanına yol açmak suretiyle tecavüzde bulunduğu iddiasına ilişkindir.
2. Sanık hakkında 3091 sayılı Kanun uyarınca aynı yerle ilgili Muratlı Kaymakamlığı’nın 15.01.2015 ve 09.03.2016 tarihli kararları ile men kararı verilmiş, 15.03.2016 tarihli infaz tutanağı dosyasında mevcut olup Kaymakamlıkça Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulmuştur.
3. Tapu Müdürlüğünce suça konu … mahallesi 118 ada, 38 ve 41 parsel numaralı taşınmazların davalı olup tapu kaydının bulunmadığı, mezkur taşınmazların birinci derece arkeolojik sit alanı olduğu hususları Mahkemeye bildirilmiştir.
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü;
İlk Derece Mahkemesince icra edilen keşif ve 13.03.2017 tarihli ve 11.05.2018 tarihli bilirkişi raporlarıyla ait alanına yaklaşma mesafesinin ihlal edildiğinin tespit edildiği, sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit olduğundan mahkumiyetine karar verilmiştir.
B.Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü;
Bölge Adliye Mahkemesince “sanık hakkında yapılan yargılama, toplanıp karar yerinde gösterilen deliller incelendiğinde suça konu yerin dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre TCK’nun 154/2 maddesinde sayılan köy tüzel kişiliğine ait, öteden beri köylünün kullanımına bırakılmış mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallardan (ve nitelik itibarı ile bunlara benzer yerlerden) olmadığı, yerin mülkiyetinin birden çok taraf arasında birden çok davaya konu olduğu, karar gerekçesinde suça konu yolun sit alanına yakınlığı nedeni ile mahkumiyete hükmedildiği dosya kapsamından anlaşılmakla; davaya konu yerin yasa metninde sayılan özellikleri haiz olmamasına rağmen sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasının kanuna aykırı olduğu” belirtilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılmak suretiyle sanığın beraatine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
1. Sanık savunması, tapu kaydı, bilirkişi raporları, Kaymakamlık soruşturma dosyası ve tüm dava dosyası kapsamından suça konu taşınmazların suç tarihi itibariyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 154 üncü maddesi ikinci fıkrasında yer alan köy tüzel kişiliğine ait, öteden beri köylünün ortak kullanımına bırakılmış mera, harman yeri, yol ve sulak gibi yerlerden olmadığı, bu nedenle 5237 sayılı Kanun’un 154 üncü maddesi ikinci fıkrası hükmünün uygulama alanı bulunmadığı, ancak sanık hakkında 3091 sayılı Kanun uyarınca aynı yere ilişkin iki ayrı men kararı verildiği anlaşıldığından 15.01.2015 tarihli men kararının infaz tutanağının dosyada bulunmadığı da gözetilerek bu infaz evrakının araştırılarak sonucuna göre 3091 sayılı Kanun’un 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine aykırılık hükümlerine göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
2.Açıklanan bozma sebebine göre de,
Dairemizin 2020/2463 Esas sayılı dosyasında 01.10.2020 tarihli kararla, somut norm denetimi yoluyla iptal istemli başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas, 2021/4 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddesinin “01.01.2020 tarihi itibariyle… hükme bağlanmış ve kesinleşmiş dosyalarda …. basit yargılama usulü uygulanmaz” bölümündeki hükme bağlanmış” ibaresinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38 inci maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38 inci maddesinde suçun kanuniliği ve cezanın kanuniliği güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7 nci maddesinin birinci fıkrasında da aynı güvencelere yer verilerek “lehe kanunun uygulanması ilkesi” benimsenmiştir.
Maddi ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün “hükme bağlanmış dosyalarda” uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin (d) bendindeki “hükme bağlanmış” ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe hükümler içeren 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanması imkanının doğması ve bu konuda mahkemesince yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle katılan Belediye vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin, 04.07.2019 tarihli kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca takdîren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.11.2023 tarihinde karar verildi.