Yargıtay Kararı 8. Ceza Dairesi 2020/7492 E. 2023/5619 K. 04.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/7492
KARAR NO : 2023/5619
KARAR TARİHİ : 04.07.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan usul hükümlerine göre temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, temyiz isteklerinin süresinde olduğu ve reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.09.2014 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 13.01.2015 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
3. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14.01.2015 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
4. Birleştirilerek görülen davalarda Bayburt Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli kararı ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dört kez 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Sanığın temyiz isteği; kararın hukuka aykırı olduğuna, bozulması gerektiğine ilişkindir.
2. Katılan … vekilinin temyiz isteği; katılma talepleri kabul edilmesine rağmen lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Dava konusu olay; mağdur çocukların biyolojik babası olduğunu iddia eden ancak suç tarihlerinde resmi kayıtlarda mağdurların babası olarak yer almayan ve lehine bir velayet hakkı tesis edilmemiş olan sanık …’in mağdur çocukları alıp kendi yanında tutma şeklinde gerçekleştirdiği eylemleri ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği iddiasına ilişkindir.

IV. GEREKÇE
A. Katılan … vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinde, ailenin huzur ve refahı ile özellikle anne ve çocukların korunmasına yönelik olarak her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma görevinin Devlete ait olduğu, aile ve çocukların korunması hakkının Anayasa ile güvence altına alındığı, 6284 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi nedeniyle açılan davalara katılabileceği, ancak Bakanlığın davaya katılmasının doğrudan Anayasa ve Kanun’dan kaynaklanan koruma görevine ilişkin olup Bakanlığa yüklenen bir kamu görevi olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 237 inci ve devamı maddelerindeki katılma hakkına ilişkin suçtan doğrudan zarar görme şartının katılan Bakanlık için söz konusu olmadığı gözetilerek, katılan Bakanlık vekilinin, kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin temyiz gerekçesi yerinde görülmemiştir.
B. Sanık …’ın temyiz isteminin incelenmesinde;
1.Sanık hakkında 31.10.2014 ve 01.11.2014 tarihli eylemlere ilişkin kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde,
a. Dosya içeriğine göre; birleştirilmesine karar verilen Erzincan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/111 Esas – 2015/91 Karar sayılı dosyasına konu olayın tarihinin 31.10.2014 olması, inceleme konusu iş bu dosyaya konu olayın tarihinin ise 01.11.2014 olması, iddianame içeriklerinde benzer vakıalardan bahsedilmesi ve Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13.01.2015 …, 2015/37 Esas sayılı iddianamenin tanzimi ile her iki suç yönünden hukuksal kesintinin gerçekleşmesi karşısında, belirtilen tarihlerde gerçekleşen olayların aynı olay olup olmadığı mahkemece kesin şekilde saptandıktan sonra sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde ayrı ayrı hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
Kabul ve uygulamaya göre de;
b. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 234 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması hâlinde” denilerek, suçun failinin, velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya baba olabileceği gibi ana ve babanın da dahil olduğu üçüncü derece dahil kan hısımları da olabileceği düzenlenmiştir.

Olay tarihinde, sanığın gayri resmi olarak birlikte yaşadığı mağdur …’tan doğmuş olan ve aralarında suç tarihi itibari ile velayet ilişkisi bulunmasa da kan hısımlığı bulunan ve temyiz aşamasında dosyaya sunulan Bayburt Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.10.2019 tarihli kararıyla mağdur çocuklar … ve …’un babaları olduğuna hükmedilen sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 234 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında tanımlanan çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
2. 08.04.2014 tarihli eyleme ilişkin kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde,
a. Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.09.2014 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un, 109 uncu maddesinin birinci fıkrası, 43 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması talebiyle dava açıldığı halde 5271 sayılı Kanun’un 226 ncı maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden sanığın iki kez kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırı bulunmuştur.
b. Suç tarihi 08.04.2014 olduğu halde gerekçeli karar başlığında ve hüküm fıkrasında suç tarihinin 08.04.2011 olarak gösterilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Kabul ve uygulamaya göre de;
c. 5237 sayılı Kanun’un 234 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması hâlinde” denilerek, suçun failinin, velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya baba olabileceği gibi ana ve babanın da dahil olduğu üçüncü derece dahil kan hısımları da olabileceği düzenlenmiştir.
Olay tarihinde, sanığın, gayri resmi olarak birlikte yaşadığı mağdur …’tan doğmuş olan ve aralarında suç tarihi itibari ile velayet ilişkisi bulunmasa da kan hısımlığı bulunan ve temyiz aşamasında dosyaya sunulan Bayburt Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.10.2019 tarihli kararıyla mağdur çocuklar … ve …’un babaları olduğuna hükmedilen sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 234 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında tanımlanan çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenler dışında başkaca yönleri incelenmeyen Bayburt Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 tarih ve 2015/44 Esas, 2016/161 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden, hükümlerin, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 321 inci maddesi gereği, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.07.2023 tarihinde karar verildi.