YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/15103
KARAR NO : 2020/10104
KARAR TARİHİ : 19.02.2020
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma
Gereği görüşülüp düşünüldü:
… Kriminal Polis Laboratuvarı nezdinde görev yapan sanıklardan …’ın belge inceleme uzmanı, sanık …’nin ise inceleme teknisyeni olduğu, CMK.nın 63/1.maddesinde “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet Savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin istemi üzerine karar verilebilir…” şeklinde belirtildiği üzere çözümü teknik ve uzmanlık gerektiren bir hususta sanıkların bilgilerine başvurulduğu ancak sanıkların bu doğrultuda bir inceleme gerçekleştirdiklerine ilişkin veriler ile tespitler içermeyen ve bilimsel dayanaktan yoksun şekilde “…Tetkike konu 25.02.2008 vade tarihli “65.000” TL’lik senet üzerinde UV-IR ışık kaynakları ve optik cihazlar yardımıyla yapılan inceleme neticesinde, söz konusu senet üzerinde tahrifat yapıldığını gösterir nitelikte herhangi bir bulgu tespit edilememiştir…” şeklinde ve kesin yargı içeren bir rapor düzenledikleri anlaşılmıştır. Halbuki Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 03.09.2012 tarihli raporunda adli belge inceleme cihazları ve optik aletler kullanılmak suretiyle bilimsel veriler ve tekniklere uygun olarak “…Miktarın rakam ile belirtildiği bölümde baş taraftaki “6” rakamının kendisinden sonra gelen “5” rakamını ezdiği, ebat ve konum bakımından kendisinden sonra gelen rakamlardan farklılık gösterdiğinin saptandığından…” şeklindeki ifade ile senet üzerinde sonradan tahrifat yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Dairemizce çıplak gözle yapılan gözlemde dahi senetteki “6” rakamının diğer rakamlardan farklı olarak yazıldığı hususunda bir düşünce oluşmuştur. Sonuç olarak alanında uzman olan sanıkların, CMK.nın 63. maddesi gereğince kendilerine inceleme için tevdi edilen senet üzerinde uzmanlık alanlarına ilişkin özel teknikler, gerekli cihazlar kullanılarak ve yapılan inceleme tekniği de belirtilmek suretiyle bir kanaate ulaşmaları ve sonucunu rapora bağlamaları; eğer bir kanaate ulaşamamış iseler veya bazı hususlar şüpheli kalmış ise bu durumu da raporlarında belirterek yargılama makamının değerlendirmesine sunmaları gerekir iken açıklanan hususlardan yoksun bir şekilde Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 03.09.2012 tarihli raporunda ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilen olgular da irdelenmeksizin teknik ve bilimsel gerçekliklere aykırı davranılarak bilirkişi raporu düzenlemek suretiyle TCK.nın 276. maddesinde tanımlanan gerçeğe aykırı bilirkişilik ve tercümanlık yapma suçunu işledikleri anlaşılmakla atılı suçtan sanıkların mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.02.2020 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
“Adliyeye Karşı işlenen Suçlar” başlığı altında düzenlenen “gerçeğe aykırı bilirkişilik” suçunda korunan hukuki yarar, adliyenin güvenilirliği olup, bu düzenlemeyle, aynı zamanda adil yargılanma hakkı güvence altına alınmaktadır.
Suç tipi “fikri sahtecilik” niteliğinde olup genel-özel norm ilişkisi nedeniyle TCK.nın 276. maddesinde uygulama alanı bulmaktadır.
Suçun hareket unsuru “gerçeğe aykırı görüş bildirmek” olup, manevi unsuru da kasttır. Sanığın bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı görüş bildirmesi halinde suç oluşacaktır. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle hatalı tespitler, bazı hususları gözden kaçırma ve mesleki deneyimsizlikten kaynaklanan yanlışlıklar, hata ve taksir kavramları içerisinde değerlendirilip, bunlardan doğan gerçeğe aykırı bilirkişi görüşleri söz konusu olursa, suçun manevi unsuru oluşmayacaktır. Gerçeğe aykırı görüş bildirmek, bilirkişinin bilerek ve isteyerek yanlış, yanıltıcı, gerçeği yansıtmayan hususları raporunda yansıtması ve bu doğrultuda mütalaada bulunmasıdır.
Sanıkların Kriminal Polis Laboratuvarında görevli polis memurları olup, Alanya Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan bir soruşturma kapsamında, kendilerinden sahteciliğe konu bir senette yer alan “65.000” rakamında bulunan “6” rakamının sonradan eklenip eklenmediği konusunda görüş istenmiştir. Bilirkişi olan sanıklar yaptıkları inceleme sonucunda, senette sahtecilik yapılmadığı kanaatini bildirir rapor sunmuşlar, ancak aynı senet üzerinde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince yapılan incelemede “ 6” rakamının sonradan eklendiği yönünde görüş bildirilmiştir. Bu nedenle sanıkların atılı suçu işlediklerinden bahisle, mahkemece haklarında verilen beraat kararlarının bozulmasına karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamından, sanıkların düzenledikleri raporla, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen rapor arasında çelişki olduğu anlaşılmış ise de, sanıklara sorulan hususun sadece “6” rakamının sonradan eklenip eklenmediğiyle sınırlı olması, oysa Adli Tıp Kurumunca senedin tamamı üzerinde ve dosyanın tamamı incelenerek görüş bildirilmesi, raporun düzenlenmesinde teknik veriler esas alınmakla birlikte sonuçta kanaatin sübjektif değerlendirmeye dayanması göz önüne alındığında, sanıkların kasten gerçeği yansıtmayan görüş bildirdiklerine ilişkin mahkumiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı bir kanıt bulunmaması karşısında mahkemenin sanıkların beraatleri yönündeki kararlarının yerinde olduğu görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz. 19.02.2020