Yargıtay Kararı 8. Ceza Dairesi 2014/38456 E. 2015/12941 K. 03.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/38456
KARAR NO : 2015/12941
KARAR TARİHİ : 03.03.2015

Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakkı olmayan yere tecavüz
HÜKÜM : Hükümlülük ve erteleme

Gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Köy boşluğuna tecavüz suçundan açılan davada suçtan doğrudan zarar görmeyen Maliye Hazinesinin davaya katılma ve hükmü temyiz hakkı bulunmadığından; Maliye Hazinesi vekilinin temyiz isteğinin CMUK.nun 317. maddesi gereğince oyçokluğuyla (REDDİNE),

2- Sanığın temyiz talebinin incelemesine gelince;

Oluşa, dosya kapsamına, mahkemece yapılan keşfe, alınan bilirkişi raporlarına ve sanığın savunmasına göre; mahkemenin delilleri takdir ve değerlendir- mesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Sanığa yüklenen suçun kesintisiz suçlardan olması nedeniyle, suç tarihinin hukuki kesintinin gerçekleştiği 11.11.2010 iddianame tarihi olacağı gözetilmeden, gerek- çeli karar başlığında 27.08.2010 olarak yazılmasının mahalinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, suçun sabit olmadığına yönelik temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün (ONANMASINA), 03.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

KISMİ KARŞI DÜŞÜNCE:

Sanık …hakkında,…Köyü köy boşluğuna tecavüz etmesi nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154/2-1. maddesinden cezalandı- rılması için dava açılmıştır.

Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda sanığın 5237 sayılı TCK.nun 154/2-1, 62/1, 52/2, 51/1-3. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine karar verilmiştir.

Mahkemenin mahkumiyete ilişkin kararı, süresi içerisinde sanık ile Ma- liye Hazinesi vekili tarafından katılan sıfatıyla temyiz edilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 715. maddesinde yararı kamuya ait malların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bu malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tâbi olduğu belir- tilmiştir.

Anılan kanuni düzenleme uyarınca köy boşluğu kamu malı olup en genel tanımıyla kamu malları, Devletin özel mülkiyetindeki malları, kamunun yararlanmasına tahsis edilen hizmet malları ile kamunun ortak kullanımına ve yararlanmasına açık olan orta malları ve sahipsiz malları ifade eder (Sadık Kırbaş, Devlet Malları, Birlik Yayınevi, Ankara,s.4). Yararlanma, tahsis şekli, mahiyet gibi ölçütler çerçevesinde kamu malları sahipsiz malları, hizmet malları, orta malı, vakıf malları, eski eserler gibi çeşitli sınıflandırmalara tâbi tutulmaktadır. Bu ayrım içerisinde köy boşluğu kamu orta malları kapsamında yer almaktadır. Orta mallarının bir kısmından yapılan tahsise göre toplumun belirli bir kesimi yararlanırken meralar buna örnektir bir kısmından ise yol ve meydanlar gibi mahiyetleri itibariyle herkes yararlanmaktadır.

442 sayılı Köy Kanununun 2. maddesinde; orta mallarının köyü oluşturan
unsurlardan biri olduğu, 8. maddesinde köy orta mallarının Devlet malı gibi korunacağı, bu türlü mallara el uzatanların Devlet malına el uzatanlar gibi cezalandırılacağı,

3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanunun 3. maddesinde; köye ait taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde köy halkından herhangi birinin de yetkili makama başvuruda bulu- nabilineceği, anılan kanunun uygulama şekli ve esaslarına dair yönetmeliğin 46. madde sinde ise köy tüzel kişiliğine ait mer’a, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallara yapılan ilk tecavüz ve müdahaleler 3091 sayılı Kanuna göre önlenmekle birlikte, tecavüz veya müdahalede bulunanlar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesi uyarınca cezai işlem yapılmak üzere durumun valilik ve kaymakamlıkça Cumhuriyet Savcılığına bildirileceği,

Düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere köy boşluğu üzerinde Devletin ve köy tüzel kişiliğinin müşterek hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Köyler köy boşluğunun kullanma hakkının sahibi, Devlet ise bu mülkün sahibidir. Köy boşluğunun sahibi olduğundan özel hukukta köy boşluğunun aynına ilişkin bir dava Hazine taraf olmadan görülemeyecektir. Hazinenin köy boşluğuyla ilgili aidiyet, tapu iptal, el atmanın önlenmesi, kâl, sökme, ecrimisil ve tazminat davası açma hakkı olduğu gibi, köy boşluğuna tevacüz eden veya amaç dışı kullanan köyün kendisi ise Hazine mülkiyet sahibi olarak köy tüzelkişiliğine karşı da dava açabilecektir.

Bu şekilde köy boşluğunun hukuki durumu, Hazine ve köy tüzel kişiliğinin köy boşluğu üzerinde sahip olduğu hakkın hukuki niteliği ortaya konulduktan sonra, köy boşluğuna tecavüz suçu üzerinde de durulacak olursa;

Köy boşluğuna tecavüz suçu, hakkı olmayan yere tecavüz suçunun bir türü olarak 765 sayılı Kanunun 513. maddesi ile buna benzer biçimde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 2. fıkrası; “Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır” hükmünü taşımaktadır.

Suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler; köy boşluğunu kısmen veya tamamen zapt etme veya üzerinde tasarrufta bulunma ya da sürüp ekmektir.
Zapt etme; taşınmazdan başkalarının kısmen veya tamamen yararlanmasını engellemek, taşınmazı fiilen el altında tutmaktır. Tasarruf etmek ise, taşınmazın devamlı bir biçimde kullanılması olup kısa süreli tasarruflar, kanunun aradığı anlamda tasarruf değildir. Öte yandan sürüp ekmek de, taşınmaz üzerinde tasarruf etme şekillerinden biridir.

Suçla korunan hukuki yarar köy boşluğunun mülkiyet ve ortak kullanım hakkının korunmasıdır. Bu suçla köy boşluğuna vâki tecavüz eylemlerinin herhangi bir şikayet ve başvuru şartına bağlı olmaksızın etkin bir biçimde yaptırım altına alınması ve bu suretle köy boşluğunun korunması amaçlanmıştır.

Suçun mağduru köy boşluğundan yararlanma hakkı olan herkestir. Köy boşluğunun kullanma hakkı sahibi köy tüzel kişiliği ve köy boşluğunun sahibi Hazine de suçtan zarar görendir.

Mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu kavramları ile kamu davasına katılma kurumu üzerinde durulacak olunursa;

5271 sayılı CMK’nun 237 maddesinin 1. fıkrasında; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar…….şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde belirtilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınır- landırılmamıştır.

Malen sorumlu; işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.

Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilecektir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir. (Mehmet Emin Artuk – Ahmet Gökcen – A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s.444; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2010, s. 197 – 199; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2012, s.105 – 107; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan–Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Ankara, 2010, 6. cilt, s.7702-7703)

Kamu davasına katılmak için aranan “suçtan zarar görme” kavramı kanunda açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında bu kavram “suçtan doğrudan zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında sayın çoğunluğun temyiz isteminin reddine ilişkin 1 nolu kararı yerinde olmayıp, köy boşluğuna tecavüz suçunda korunan hukuki yarar köy boşluğunun mülkiyet ve ortak kullanım hakkı olup, suçun mağduru köy boşluğundan yararlanma hakkı olan herkestir. Köy boşluğunun kullanma hakkı sahibi köy tüzel kişiliği ile köy boşluğunun sahibi Hazinenin ise suçtan zarar gören konumunda olduğu gözönüne alındığında, sahibi olup üzerinde sınırlı da olsa tasarruf, denetleme ve koruma yetkisi bulunan Hazinenin köy boşluğuna tecavüz suçlarında doğrudan zarar gördüğü ve buna bağlı olarak davaya katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunduğu gözetilerek, dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılması yerine, Maliye Hazinesinin davaya katılma hakkı bulunmadığından temyiz isteminin reddine ilişkin sayın çoğunluğun 1 nolu kararına katılmıyorum. 03.03.2015