Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2023/1812 E. 2023/3298 K. 12.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1812
KARAR NO : 2023/3298
KARAR TARİHİ : 12.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ecrimisil davasında davanın kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, tarafların murisi …..’ya ait 487 ada 7 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın davalı tarafından kullanıldığını belirterek, davalıya gönderdiği ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 20.02.2012 tarihinden 11.06.2014 tarihine kadar fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL ecrimisilin tahsilini talep etmiş, bilahare taleplerini 7.678,13 TL’ye yükseltmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2016 tarih ve 2014/368 Esas, 2016/125 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2016 tarih ve 2014/368 Esas, 2016/125 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.11.2020 tarih ve 2018/5907 Esas, 2020/6806 Karar sayılı ilâmında; “dava konusu edilen yapıda dairelerin kimler tarafından kullanıldığı, davalının hangi bölüm veya bölümleri kullandığı hususları tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmemiştir.

Öte yandan; davalı 3. kat ve çatı katının kendisi tarafından yapıldığını iddia etmiştir. Bu hususlar tanıklardan açıkça sorulup, çelişkiler giderilmemiştir. Ayrıca raporda dava konusu yapıya ilişkin yapı tatil tutanağı tutulduğu belirtilmesine rağmen, bu tutanak dosyaya getirilerek incelenmemiştir.

Bundan ayrı; davalının yalnızca kendi kullandığı bölümlere ilişkin olarak ecrimisil sorumluluğunun gündeme geleceği, reşit oğulları tarafından kullanılan kısımlardan sorumlu tutulamayacağı açıktır. Bu bağlamda, davalının kullandığı bölümlerin tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davalının kullandığı yerin sadece 3. kat olduğu ve bu katın davalı tarafından yapıldığı ispatlandığı takdirde, davalının ecrimisilden sorumlu tutulamayacağı açıktır.

3. Kabule göre de; hükme esas alınan raporda, ilk dönem ecrimisil bedeli belirlenip buna %10 oranında artış uygulanarak ilerleyen dönemler ecrimisil bedeli belirlendiği oysaki Yargıtayın ve Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre kira geliri üzerinden ecrimisil talebi olduğu takdirde; çekişmeye konu taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenip, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği açıktır.

Diğer yandan; kabule göre hangi dönem için, ne kadar alacağa, hangi tarihten itibaren faiz uygulanacağı belirtilmeksizin, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hesaplanan ecrimisile dönem sonu itibarıyla yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında delil avansının verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığından bahisle keşif deliline dayanmaktan vazgeçtiği kabul edilip, eldeki delil durumuna göre ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; delil avansını yatırmak üzere müvekkiline ulaşamadığını, daha sonra ulaştığında her ne kadar kesin süreyi kaçırmış olsalar da duruşma günü öncesinde eksikliğin tamamlandığını, davayı uzatmaya yönelik bir durum olmadığından yatırılan avansın kabul edilip delillerin toplanması gerektiğini, davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın reddi kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasındadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 6100 sayılı Kanun’un 324 üncü maddesi.

3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 324 üncü maddesi hükmünde taraflardan her birinin dinlenmesini talep ettiği tanık ve bilirkişi ücretini ve diğer yargılama giderlerini karşılamak zorunda olduğu, hâkim tarafından belirlenecek süre içinde gerekli giderler mahkeme veznesine yatırılmadığı takdirde, onunla ilgili delillere dayanılmaktan vazgeçilmiş sayılacağı açıklanmıştır. Bu hükmün amacı, verilen ara kararlarının ciddiyet ve özenle yerine getirilmesini sağlamak, bu yolla davaların uzun süre elde kalmasını önlemektir.

2. Hâkim tarafından verilen kesin süre içinde gereken giderleri vermeyen taraf sadece gider yapılmasını gerektiren işlemin yapılması isteminden vazgeçmiş sayılır. Davadaki bütün istemlerinden vazgeçmiş sayılamaz. Bu olgunun sonucu olarak da verilen kesin süre içinde gereğinin yapılmaması hâlinde gider yapılmasını gerektiren işlemin niteliği ve davanın sonucuna etkisi gözetilerek mevcut delillere göre karar verilir. Kesin süreye uymamanın doğurduğu bu ağır sonuç gözetildiğinde, kesin süreden söz edilebilmesi için ara kararında yapılması gereken işlerin neler olduğunun kuşkuya yer vermeyecek biçimde tam olarak açıklanması, yatırılması istenilen giderlerin miktarının ara kararında ayrıntılı olarak gösterilmesi, verilen sürenin giderin temin edilip yatırılabilmesi için makul ve yeterli uzunlukta olması, gider yatırılmamasının sonuçlarının taraflara açıkça anlatılması ve tarafların bu konuda uyarılması zorunludur.

3. Eldeki davada keşif giderleri yatırılmadığından bahisle kesin süre sonuçlarının uygulanabilmesi için öncelikle uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için taşınmaz başında keşif yapılmasının zorunlu olması, dava dosyasının keşfe hazır hâle getirilmesi, ispat yükü kendi üzerinde olan tarafa keşif giderlerini mahkeme veznesine depo etmesi için makul ve yeterli uzunlukta kesin süre verilmesi, verilen kesin süre içinde kabul edilebilir yasal bir mazeret olmaksızın keşif giderlerinin mahkeme veznesine yatırılmamış olması gerekir. Taraflara tanıklarını taşınmaz başında hazır etmeleri gibi bir zorunluluk yüklenemeyeceğinden keşif kararı verilmesi hâlinde keşif gün ve saati ile hazır bulunacakları yerin taraf tanıklarına ve bilirkişilere davetiye ile bildirilmesi zorunludur.

4. Hâl böyle olunca mahkemece öncelikle mahkeme heyeti yolluğu, bilirkişi ve tanıklara ödenecek ücret ve davetiye giderleri ile araç ücretinin tespit edilmesi, davetiye tebliğinin zaman alacağı da gözetilerek davetiye giderlerini yatırması için verilecek sürenin diğer giderlerin yatırılması için verilecek süreden daha kısa belirlenmesi, ispat yükü üzerinde olan tarafa belirlenen mahkeme heyeti yolluğunu, araç ücretini, bilirkişiler ve tanık ücretlerini, bilirkişi ve tanıklar adına çıkartılacak davetiye giderlerini, karşı tarafa da dinletmek istediği tanıkları için belirlenen ücret ve davetiye giderlerini mahkeme veznesine yatırmaları için kesin süre verilmesi, davetiye giderlerinin yatırılması hâlinde öncelikle bilirkişi ve tanıklar adına davetiye çıkartılması gerektiği kuşkusuzdur.

5. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında mahkemece 17.03.2022 günlü oturumda taşınmaz başında keşif yapılmasına karar verilerek 22.04.2022 günü keşif günü olarak belirlenmiş, keşif giderlerini mahkeme veznesine depo etmesi için davacı tarafa keşif gününden 1 hafta öncesine kadar kesin süre verilmiştir. Ne var ki, tanıklara ödenecek ücret ve bunlara çıkartılacak davetiye giderleri belirlenmemiş, bu giderlerin yatırılması için taraflara kesin süre verilmediği gibi, keşif gününden 1 hafta öncesine kadar verilen kesin sürenin 15.04.2022 tarihinde dolduğu gözetildiğinde mahalli bilirkişi ve tespit bilirkişilerine keşif gününü bildirir davetiye tebliğinin de mümkün olmadığı kuşkusuzdur.

6. Hâl böyle olunca Mahkemece verilen kesin sürenin usule uygun olmadığı, böyle bir ara karara dayanarak, davada kesin süre sonuçlarının uygulanamayacağı gözetilerek yeni bir keşif günü belirlenmesi, davacı tarafa keşif giderlerini depo etmesi için yeniden ve az yukarıda açıklanan yöntemine uygun biçimde kesin süre verilmesi, keşif giderleri yine yatırılmadığı taktirde şimdiki gibi hüküm kurulması, keşif giderleri yatırıldığı taktirde taşınmaz başında keşif yapılarak iddia ve savunma doğrultusunda delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken açıklanan bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz görülmüştür.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

12.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.