YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1062
KARAR NO : 2023/1919
KARAR TARİHİ : 03.04.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından Dairemizce verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, dava konusu 510 parsel sayılı, kamu orta malı nitelikli taşınmaza 20 yıl önce müvekkili kurumca cenaze yıkama evi yaptırıldığını, zilyetliğinin davacıya ait olduğunu ileri sürerek muhdesatın davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli ve 2015/323 Esas, 2016/252 Karar sayılı kararıyla; davaya konu muhdesatın bulunduğu 510 No.lu parselin kadastro çalışmalarında mera niteliği ile sınırlandırıldığı, meraların niteliği gereği başka bir tasarrufa konu olmayacakları, Mera Kanunu ile meraların işgalinin de suç sayıldığı gözetildiğinden meralar üzerindeki muhdesatlara hukuken değer verilemeyeceğinden açılanan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 11.06.2020 tarih ve 2016/13932 Esas, 2020/3313 Karar sayılı ilamında; İlk Derece Mahkemesince, yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda davacının tespitini istediği muhdesatın mera niteliğinde olan 510 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer aldığının, yukarıda açıklandığı üzere Devletin hüküm ve tasarrufunda olan bu taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesatlara hukuken değer verilemeyeceğinin dikkate alınması, özellikle yukarıda yazılı mülkiyet hakkının ihlali bakımından da inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak, davalı mülkiyet sahibi Hazinenin, davacının bu haksız kullanımına karşı suskunluk ve eylemsizliği var ise bunun davacıyı meşru bir beklenti içerisine sokup sokmayacağının ortaya konulması, talebe konu muhdesatın niteliklerinin de gözetilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafından dava konusu taşınmazda Belediye yazı cevabından da anlaşılacağı üzere 1985-1986 yıllarında cenaze evinin inşa edildiği, 2016 tarihli inşaat bilirkişi raporuna göre ise yapının yaklaşık 25-30 yaşlarında olduğu ancak keşif mahkeme gözleminde binanın metruk vaziyette olduğunun gözlemlendiği, davacı tanık beyanında da 1985-1986 yıllarında yapılan bu binanın cenaze yıkama ve taziye evi olarak kullanılması için yapılmasına karşın hiç kullanılmadığını ve önce askerlerin ev olarak kullandığı daha sonra da taşlarıyla duvar örüldüğü beyanı karşısında yukarıda izah edildiği gibi davacının önemli bir ekonomik menfaatinin bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi Anayasa Mahkemesi kararına konu olayda olduğu üzere uzun yıllar boyunca kullanıldığını gösteren olgu olmadığı ve bu nedenle de kullanılmayan metruk bir binadan kaynaklanan önemli bir ekonomik değerden söz edilemeyeceği, kullanımda iken müdahale sonucu kullanılamaz hale gelen bir binanın söz konusu olmadığı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19 uncu maddesine eklenen ek fıkra ile muhdesat aidiyeti hususunda dava açma hakkı tanınmış ise de devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamuya ait mera niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyeceği, bu nedenle bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesatlara da hukuki değer verilemeyeceği göz önünde bulundurulduğunda kanunilik ilkesinin somut olayda yer bulduğu, talebe konu muhdesatın nitelikleri gözetildiğinde idarenin eylemsizliğinin davacıyı meşru bir beklenti içerisine sokmadığı, taşınmazın vasfının değiştiği ve ham toprak vasfıyla tapuya kaydedildiği anlaşılmış ancak dava tarihi ve tespiti istenen muhdesatın yapıldığı tarih de gözetildiğinde taşınmazın mera vasfında olduğunun açık olduğu ve bu hususun davanın esasını etkilemediği dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuş
Dairemizin 19.09.2022 tarih ve 2022/2523 Esas, 2022/5253 Karar sayılı ilamında; bozmaya uyulduğu halde gereklerinin yerine getirilmediği belirtilerek karar bozulmuştur.
VI. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davalı vekili karar düzeltme dilekçesinde; mahkeme kararının bozmaya uygun olarak verildiğinden kararın onanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muhdesat aidiyetinin tespitine ilişkin davada, yeterli araştırma yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ( 1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 684 üncü, 718 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dairemizin 19.09.2022 tarih ve 2022/2523 Esas, 2022/5253 Karar sayılı ilamı ile; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde gereklerinin yerine getirilmediği belirtilerek bozma kararı verilmiş ise de; bozma sonrasında yeteri kadar araştırma ve inceleme yapıldığı, tüm bu araştırma ve incelemelerin mahkeme gerekçesinde (IV-B bölümde) ayrıntılı şekilde değerlendirildiği, gerekçede değerlendirme yapılan husular dışında başkaca araştırılması gereken bir husus kalmadığı anlaşılmıştır.
2. Açıklanan nedenlerle her ne kadar hükmün temyiz incelemesi sonucunda Dairemizin 19.09.2022 tarih ve 2022/2523 Esas, 2022/5253 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş ise de; yazılı sebeple onanması gerekirken maddi hata nedeniyle bozulduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin bozma ilamı kaldırılarak yukarıda belirtilen gerekçe ile hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile 19.09.2022 tarih ve 2022/2523 Esas, 2022/5253 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan hükmün ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.