Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/7408 E. 2023/3462 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7408
KARAR NO : 2023/3462
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2008/3 E., 2021/7 K.
KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen İl Mera Tahsis Komisyonu kararının iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Yargıtay 8. Hukuk Dairesince hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davacılar … ve müşterekleri vekili tarafından duruşma istemli olarak, davacılar … ve … tarafından duruşmasız temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 20.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belirlenen günde duruşmalı temyiz eden bir kısım davacılar vekili Av. …, davacı asil … ve duruşmasız temyiz eden davacı … ile karşı taraftan davalı Hazine vekili Av…… geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosya ve içeriğindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar … ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde özetle; uzun yıllar müvekkilleri ve öncesinde miras bırakanları tarafından tarım arazisi olarak kullanılan taşınmaz bölümlerinin, Antalya Valiliği İl Tarım Müdürlüğü Mera Tahsis Komisyonunun 03.11.2006 tarihinde Valilik tarafından onaylanan kararı ile mera olarak, İbradi ilçesinin Ormana Beldesi ve Başlar Köyü’nün ortak kullanımına tahsis edildiğini, tahsis kararının 2003 yılında taşınmazların kullanımı hususunda her iki köy halkı arasında uyuşmazlık çıkması üzerine alınmış olduğunu, ancak bir kısım müvekkillerinin söz konusu taşınmaz bölümlerinden bir kısmına ilişkin tapu kayıtları ile vergi ve tahrir kayıtları bulunduğu gibi bu bölümlerin, uzun yıllar müvekkilleri ve öncesinde miras bırakanlarının zilyetliğinde olup tarımsal amaçlı kullanıldığını; arpa, buğday, nohut ve benzeri nitelikte hububat ekilip biçildiğini, 2003 yılındaki olaydan sonra Kaymakamlık tarafından taşınmazların tarımsal amaçlı kullanılmasının engellendiğini ileri sürerek, 03.11.2006 tarihli İl Mera Tahsis Komisyonu kararının iptalini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı … dava dilekçesinde özetle; İl Mera Komisyonunun 03.11.2016 tarihli kararı ile mera olarak ortak kullanıma tahsis edilen taşınmaz bölümlerinin bir kısmının, gerek kendisi gerekse miras bırakanları tarafından uzun yıllar tarımsal amaçlı kullanıldığı gibi iki adet eski tapu kaydının da bulunduğunu ileri sürerek, Mera Komisyon kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

3. Davacı … dava dilekçesinde özetle; İl Mera Komisyonunun 03.11.2006 tarihli kararı ile mera olarak Ormana Beldesi ve Başlar Köyü’nün ortak kullanımına tahsis edilen taşınmaz bölümlerinden bir kısmı üzerinde uzun yıllar tarımsal faaliyette bulunduğunu, öncesinde de mirasbırakanları tarafından ekilip biçildiğini ileri sürerek Mera Komisyon kararının iptalini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … İl Tarım Müdürlüğünü temsilen Hazine vekili, dava konusu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan orta malı niteliğindeki mera arazisi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.05.2007 tarihli ve 2007/79 Esas, 84 Karar; 2007/81 Esas, 86 Karar; 2007/83 Esas, 88 Karar; 2007/84 Esas, 89 Karar; 2007/85 Esas, 90 Karar; 2007/87 Esas, 92 Karar; 2007/88 Esas, 93 Karar; 2007/90 Esas, 95 Karar, 2007/91 Esas, 96 Karar, 2007/93 Esas, 98 Karar; 2007/97 Esas, 102 Karar, 2007/99 Esas, 105 Karar, 2007/100 Esas, 106 Karar; 2007/101 Esas, 101 Karar, 2007/102 Esas, 107 Karar, 2007/103 Esas, 108 Karar, 2007/104 Esas, 109 Karar sayılı kararlarıyla; davalı … İl Tarım Müdürlüğü Mera Tahsis Komisyonunun husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararlarına karşı bir kısım davacılar vekili ile davacılar … ve … temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 15.10.2007 tarihli ve 2007/5132 Esas, 5462 Karar, 2007/5133 Esas, 5461 Karar, 2007/5134 Esas, 5465 Karar, 2007/5135 Esas, 5473 Karar, 2007/5136 Esas, 5468 Karar, 2007/5137 Esas, 5463 Karar, 2007/5138 Esas, 5470 Karar 2007/5139 Esas, 5471 Karar, 2007/5140 Esas, 5466 Karar, 2007/5141 Esas, 5469 Karar, 2007/5142 Esas, 5467 Karar, 2007/5143 Esas, 5460 Karar, 2007/5144 Esas, 5464 Karar, 2007/5145 Esas, 5472 Karar, 2007/5146 Esas, 5474 Karar sayılı ilamları ile özetle; “askı ilan süresi içerisinde açılan iş bu davaların Mera Komisyonuna yöneltilmesinin temsilcide hata mahiyetinde olduğu; Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre, temsilcide hata halinde davanın reddinin gerekmeyip, davanın gerçek hasıma yöneltilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve daha sonra iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamına uyularak taraf teşkilinin sağlandığı, davalı … Belediyesi vekilinin, davanın müvekkili yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiği; davalı … Belediyesi ile İbradi Belediyesi temsilcilerinin de davanın reddini savunduğu belirtilerek, her bir davacının ayrı ayrı açmış olduğu davalar iş bu 2008/3 Esas sayılı dava ile birleştirilmiş; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle yapılan yargılama sonunda;

2. Hukuki nitelikleri itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan meraların özel mülkiyete konu olamayacakları; bu nedenle, mülkiyeti Devlete ait olan yerlere ilişkin davaların, Hazine ile meranın sınırları içinde bulunduğu ve yararlanma hakkı olan köy tüzel kişilikleri ve belediyeler tarafından açılabileceği,

3. Somut olayda ise mahalle halkından olan gerçek kişiler tarafından, mahallenin menfaati ileri sürülerek dava açıldığı, ancak ilgili mahalleden bazı kişilerin mahallenin menfaatini ileri sürerek, mahalle adına veya mahalle halkını temsilen dava açma yetkilerinin bulunmadığı (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2016/6245 E. 2018/8364 K. ve 2012/10764 E. 2012/13143 K. sayılı ilamlarının bu doğrultuda olduğu) gerekçe gösterilerek, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı bir kısım davacılar vekili duruşma istemli olarak, davacılar … ve … duruşmasız temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar … ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle;

1.1. Davacı müvekkilleri …, …, … ve …’nun karar tarihinden önce öldüklerini, ancak taraf teşkili sağlanmadan karar verildiğini;

1.2. Mahallenin menfaatini ileri sürerek mahalle adına ya da mahalle halkını temsilen dava açmadıklarını, müvekkillerinin bir kısmının mülkiyet hakkına, bir kısmının ise zilyetlik hakkına dayalı olarak iş bu davayı açmış olup davada husumet ehliyetlerinin bulunduğunu, ayrıca hukuki yararlarının da mevcut olduğunu;
1.3. Mahkeme kararı ile Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini; yapılan keşif ve bilirkişi incelemesine göre, dava konusu taşınmaz bölümlerinin uzun yıllar tarla olarak kullanıldığının tespit edildiğini, İl Mera Komisyonunun tahsis kararı ile uzun zamandır zilyetliklerinde bulunan bu kısımlar üzerindeki haklarının ellerinden alındığını,

1.4. 6360 sayılı Yasa uyarınca kapatılan ve mahalle olarak İbradi Belediyesine bağlanan Ormana Beldesinin davalı olarak gösterilmesinin hatalı olduğu gibi lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacılar … ve … ayrı ayrı sundukları temyiz dilekçelerinde özetle; bir kısım davacılar vekilinin temyiz itirazlarını tekrar ederek, hükmün bozulmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, İl Mera Tahsis Komisyonu kararının iptali istemine ilişkin görülen davada, davacı tarafın aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun “Dava Şartları” başlıklı 114 üncü. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendine göre davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115 inci maddesinde ise “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine verir.” hükmü bulunmaktadır.

2. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 438 inci maddesinin son fıkrası.

3. Değerlendirme
1. Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması anlamına gelir. Davacının, dava tarihi itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı; hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır. Hukuki yarar, 6100 sayılı Kanun’un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi gereğince dava şartlarından olup davacının, dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan, olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle menfaate, davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı da denilmektedir (Emel Hanağası: Davada Menfaat, Ankara 2009, s. 19-21)

2. 6100 sayılı Kanun’un 114 üncü maddesinin gerekçesinde de “… Maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde ise davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmasının bir dava şartı olduğu hususu açıkça vurgulanmıştır. Burada sözü edilen hukukî yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukukî korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukukî yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir…” yönünde açıklamalara yer verilmiştir.

3. Bir davada menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle, bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylelikle kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (Hakan Pekcanıtez; Medeni Usul Hukuku, C.II, İstanbul 2017, s. 946-949).

4. Yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; her ne kadar mahalle halkından olan davacılar tarafından, mahallenin menfaati ileri sürülerek dava açıldığı, ancak davacıların aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de davacı tarafça, mahallenin menfaatine dayalı olarak değil, kendi menfaatleri doğrultusunda ve tapu kayıtları ile zilyetliğe dayalı olarak iş bu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir.

5. Ne var ki, davacı tarafça, salt İl Mera Komisyon kararının iptaline karar verilmesi talep edilmiş olup, tapu iptali ve tescil isteminde bulunulmadığından, davacıların bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.

6. O halde mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle aktif husumet ehliyeti bulunmadığından söz edilerek reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de davanın reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438 inci maddesinin son fıkrası gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

1. Davacılar … ve müşterekleri vekili ile davacılar … ve …’nin temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Temyiz olunan hükmün gerekçesinin yukarıda (3) numaralı paragrafın 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 No.lu bentlerinde belirtildiği şekilde DEĞİŞTİRİLEREK ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Yargıtay duruşma vekalet ücreti 8.400,00 TL’nin davacılardan alınarak davalı Maliye Hazinesine verilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.