Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/7327 E. 2023/1198 K. 28.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7327
KARAR NO : 2023/1198
KARAR TARİHİ : 28.02.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen elatmanın önlenmesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karataş Sulh Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde, dava dışı Hazine adına kayıtlı bulunan 283 parselin vekil edenlerinin zilyetliğinde bulunduğunu, müvekkillerinden …’un hastalık nedeniyle yurt dışına gitmesini fırsat bilen davalılardan Nimet’in Mal Müdürlüğüne ecrimisil ödeyerek, 4070 sayılı Kanun’a dayalı olarak davacıların zilyetliğinde bulunan taşınmazı belirlenen fiyat ve ihale ile satın aldığını, müvekkillerinin 283 parselin davalı …’e yapılan satışın iptali için Adana 2. İdare Mahkemesine dava açtığını, Hazinenin 91 No.lu parselinden ifrazen gelen 283 parsele 35-40 yıldan beri ecrimisil ödemek suretiyle vekil edenlerinin zilyet olduğunu, müvekkillerin haklarının devamı ile zarar ziyanın tazmini hakkında dava haklarının saklı tutularak, haksız olarak müdahalede bulunan davalı … ve onun adına tarlaya müdahale eden davalı …’nin müdahalelerinin men’ine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, vekil edeni …’ın taşınmazla ilgisinin bulunmadığını, vekil edeni Nimet Kılavuz’un ise, dava konusu taşınmazı 25-30 yıldan bu yana zilyetliğinde bulundurduğunu, kaldı ki, Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan dava konusu 283 parsel sayılı taşınmazı Mal Müdürlüğüne müracaat ederek satın aldığını, satış parasının bir kısmının ödendiğini, o zamandan bugüne kadar da nizasız fasılasız zilyet olduklarını, davacıların zilyetliklerinin ve haklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.03.2011 tarih ve 2009/9 Esas, 2011/68 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.03.2012 tarih ve 2011/4361 Esas, 2012/1514 Karar sayılı ilâmıyla; “…Davacılardan Alaiddin ve kardeşi davalı … tarafından Hazine adına tarla niteliğiyle kayıtlı 283 parsel sayılı taşınmazın ecrimisil ödemek suretiyle tasarruf edildiği anlaşılmakta ise de; en son kullanıcının davalı … olduğu görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Dava dosyası ekinde bulunan Adana 2. İdare Mahkemesinin 29.05.2007 tarih, 2006/417 Esas, 2007/704 Karar sayılı kararıyla Danıştay 8. Dairesinin 30.01.2009 tarih 2007/5938 Esas, 2009/753 Karar sayılı kararına göre; dava konusu 50.740 m2 yüzölçümünde ve tarla niteliğindeki taşınmazın, tapulama yoluyla 04.04.1977 tarihinde Hazine adına tapuda kayıtlı bulunduğu, taşınmazın ‘…04.03.1977 tarihinden 31.12.1998 tarihine kadar Halil, Nimet, Alaiddin, Salih, Orhan ve Nursel Erol’un kullandıklarının 29.01.1990 tarihli tutanakla belirlendiği ve bu altı kişi adına takdir edilen toplam 1.007.020 TL ecrimisilin 21.06.1999 tarihinde tahsil edildiği, yine 01.01.1990-31.12.1990 dönemi için 558.100 TL ecrimisil takdir edilerek aynı tarihli makbuzla adı geçen kişilerden alındığı, Nimet Kılavuz (Erol)’un taşınmazın 25.140 m2 kısmını değil 8456 m2’lik bölümünü kullandığı…’ bu durum karşısında Nimet Erol’a yapılan satış işleminin 4070 sayılı Kanuna uygun olarak yapılmadığı ve hukuka uyarlılık görülmediğinden dava konusu işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda ayrıntıları belirtilen Adana 2. İdare Mahkemesinin iptal kararı, Danıştay 8. Dairesi tarafından onanıp, 21.12.2009 tarihinde karar düzeltme talebi reddedilerek kesinleştiğine göre, kararda yazılı bulunan ve yukarıda açıklanan maddi bulguların dikkate alınması gerekmektedir. Sözü edilen kararlara göre, dava konusu 91 nolu ana parsel ve ifrazla oluşan 283 sayılı parselde 1999 yılına kadar davacı … ile kardeşi davalı …’in ayrı ayrı 8456 m2’lik kısımları kullandıklarının kabulü gerekir. Dosya kapsamına göre, 1999 yılında Hazine tarafından dava konusu 91 parselin ihaleye çıkarıldığı ve satılamadığı, bilahare 4 yıl sonra 4070 sayılı Yasaya göre, ihale ile satış yapıldığı ve iptal edildiği hususu da gözden uzak tutulmamalıdır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 sayılı kararında aynen ‘…MK.896. (TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde, hakim, yalnız davacının gerçek ise zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz..’ denilmektedir.
Dava, zilyetliğin korunması amacıyla açıldığına ve davada mülkiyet hakkı sahibi Hazine taraf bulunmadığına göre yanlar arasındaki uyuşmazlığın TMK.nun 973 ve devamı maddelerine göre üstün zilyedin saptanarak çözümlenmesi gerekmektedir..” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2014 tarih ve 2012/109 Esas, 2014/96 Karar sayılı kararı ile dava konusu 283 parsel sayılı taşınmazda 17.284 m2 yönünden davanın kısmen kabulü ile davacının zilyetliğinin korunmasına ve iadesine, fazla isteğin reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.02.2016 tarih ve 2014/16890 Esas, 2016/1777 Karar sayılı ilâmıyla “…kısmen kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün dava konusu 283 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki konumu, sınırları ve koordinatlarını gösterir biçimde düzenlenmiş kroki esas alınarak, taşınmaz ile ilgili infazda duraksama oluşturmayacak şekilde, hüküm kurulmalıdır…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

D. İlk Derece Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince, davacıların dava konusu parselin bilirkişi raporundaki krokide A harfi ile belirtilen kısmında üstün zilyet oldukları ve bu kısma davalılar tarafından tecavüz edildiği gerekçesiyle dava konusu 129 ada 4 parselde A hafi ile gösterilen 16.249,47 m²’lik kısmında davacının zilyetliğinin korunmasına ve iadesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili;
1. Dava konusu taşınmaz üzerinde davacıların hiçbir zaman zilyet olmadığını,

2. Davacılardan Süheyla’nın diğer davacının eşi olup, dava konusu taşınmaz ile bir ilgisinin bulunmadığını ve onun yönünden davanın reddi gerektiğini,

3. Davalılardan Hayati’nin de diğer davalının damadı olup, taşınmaz ile bir ilgisinin bulunmadığını ve onun yönünden de davanın reddi gerektiğini,
4. Davacılar hakkında 3091 sayılı Yasa gereğince üç kez men kararı verilerek taşınmazın Hazineye teslim edildiğini,

5. Vekil edenlerinin zilyetliğinin mahkeme kararı ile tespit edildiğini,

6. Mahallinde 2013 ve 2017 yıllarında yapılan keşif ile dava konusu taşınmazın kullanılmadığı ve üzerinde 1,5 metre uzunluğunda yabani otlar olduğunun belirlendiğini,

7. 2014 yılından bugüne değin yerin Osman Şimşek tarafından kullanılarak ecrimisil bedelinin de onun tarafından ödendiğini,

8. Davanın konusuz kaldığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, TMK’nun 981 ve devamı maddeleri gereğince zilyetliğin korunması isteğine ilişkin olup, uyuşmazlık, davanın kısmen kabul kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
a. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK’nın 683 üncü maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi salt zilyetliğe dayanan kişiler ise, TMK’nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK’nın 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur.

b. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih ve 1946/6 Esas, 1946/12 Karar sayılı kararında aynen “…MK.896. (TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz…” denilmektedir.

c. Zilyetlik davalarının en belirgin özelliği yukarıya alınan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı gibi davada hakkın tartışma konusu olmaması ve davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun için de bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar, sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaktır. Bu karar, diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz, üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz. Zilyet davaları sonunda verilen mahkeme kararları tamamen geçici bir etkiye sahip olup, mülkiyet sorunu çözümlenmediğinden mülkiyet yönünden kesin hüküm teşkil etmezler (Yargıtay HGK.nun 12.5.1982 gün 1979/8-589 Esas, 1982/482 Karan).

3. Değerlendirme
a. Dava konusu eski 283 ( yeni 129 ada 4 ) parsel sayılı taşınmaz, tapuda 24.498,57 m2 miktarı ve tarla vasfı ile Hazine adına kayıtlı olup, dava konusu edilen yer bu taşınmazın 16.249,47 m2 miktarlı bölümüdür.

b. Temyizen incelenen Karataş Sulh Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

HUMK’un 440/III-1, 2, 3 ve 4 üncü bentleri gereğince ilâma karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

28.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.