Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/6795 E. 2023/684 K. 07.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6795
KARAR NO : 2023/684
KARAR TARİHİ : 07.02.2023

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen inanç sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, ikinci kademede temliken tescil, mümkün olmadığı taktirde muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 1285 numaralı parselin tapuda davacının kardeşinin eşi davalı … adına kayıtlı olduğunu, bu taşınmazın davacı ile davalı arasında davacının annesi adına kayıtlı iken paylaştırıldığını, davacı tarafından ev yapıldığını, davalıyla 06.08.2015 tarihinde protokol yapıldığı halde davalının tapunun yarı hissesinin davacıya devrine yanaşmadığını belirterek dava konusu taşınmazın taşınmaz üzerindeki davacıya ait ev ile birlikte davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tescilini, olmazsa temliken tescile karar verilmesini, bunun da mümkün olmaması halinde muhdesatın aidiyetinin tespitini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.02.2019 tarihli ve 2018/370 Esas, 2019/65 Karar sayılı kararıyla; tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkin davanın reddine, iki katlı evin davacı tarafından yapıldığının tespitine ve tapuya şerhine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.05.2019 tarihli ve 2019/397 Esas, 2019/408 Karar sayılı kararıyla; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak tapu iptali ve tescile ilişkin davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 14.02.2022 tarihli ve 2021/8375 Esas, 2022/982 Karar sayılı ilamında; “… mahallinde yapılan uygulama neticesinde rapor veren teknik bilirkişilerden 5403 sayılı Yasa uyarınca taşınmazın niteliği ve bu doğrultuda pay devrinin mümkün olup olmadığı konusunda görüşleri alınmadan ve taşınmazın Bakanlıkça belirlenen tarımsal niteliği Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulmadan sonuca gidilmiştir. Öncelikle taşınmazın Bakanlıkça belirlenen tarımsal niteliğinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulup görüşünün alınması, bu konuda daha önceden rapor düzenleyen teknik bilirkişilerden de ek rapor alınmak suretiyle dava konusu yerin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 5578 sayılı Kanunla değişik 8 inci maddesi doğrultusunda niteliğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın ifrazının ya da paylı olarak bölünmesinin mümkün olmadığı, temliken tescil talebinin yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki veya onun mirasçılarına karşı açılacak davada ileri sürülebilecek kişisel bir hak olduğu ve muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil davasının reddine, davacının terditli temliken tescil isteğinin ve muhdesatın aidiyetinin tespiti ve beyanlar hanesine şerh verilmesine ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Taraflar arasında dava konusu taşınmazın kullanım şekline ilişkin olarak 06/08/2015 tarihli protokol hazırlamış olup, protokolün taraflarca imza altına alındığını,

2. İnanç sözleşmesinin yazılı bir şekilde ispatlandığını,

3. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu geçmişe yürütülerek inanç sözleşmesi gereğince taşınmazın vasfının araştırılmasının hukuken mümkün olmadığını ve işlemin yapıldığı tarihte ilgili Kanunun yürürlükte olmadığını,

4. Yargıtay bozma ilamında bilirkişilerden bu konuda ek rapor alınması gerektiği belirtilmesine rağmen istinaf incelemesinde bilirkişilerden ek rapor alınmadığını,

5. İstinaf incelemesinde sadece İlçe Tarım Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı gibi İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından, taşınmazın fiili durumu ve niteliği, taşınmaz başına fiilen gidilip araştırılmadan cevap verildiğini,

6. Dava konusu taşınmazın tarım arazisi vasfında olmayıp arsa vasfında olduğunu,

7. Taşınmazın tüm belediye hizmetlerinden yararlanıp kırsal yerleşim alanı sınırında kaldığını,

8. Pamukova Belediye Başkanlığının başvurumuza verdiği cevap dikkate alınmadığı gibi bu konuda bir araştırmada yapılmadığını,

9. Dava konusu taşınmazın köy yerleşik alan içerisine alınma taleplerinin belediye tarafından kabul edilerek işlem sırası alındığını,

10. Mahkemece, Pamukova Belediye Başkanlığı işleminin bekletici mesele yapılması gerektiğini,

11. Temliken tescil taleplerinin şartları oluşmasına rağmen talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını,

12. Davalı asilin, taşınmaz ikiye bölündükten ve davacı müvekkilim tarafından kendi kısmına ev yapıldıktan sonra taşınmazın kendisine devredildiğini açıkça beyan ettiğini,

13. Taleplerinin muhdesatın aidiyetine ilişkin olmayıp, evin vekil edeni tarafından yapıldığı kabul edilmesi nedeniyle bu durumun şerhler hanesine hükmen yazılması isteminden ibaret olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, ikinci kademede temliken tescil, mümkün olmadığı taktirde muhdesatın aidiyetinin tespiti istemlerine ilişkindir. Uyuşmazlık, davanın reddi kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek amacıyla yeniden bazı düzenlemeler yapılmıştır. (30.4.2014-6537/1. m)

2. Kanun’un “Tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi” başlıklı 8 inci maddesi gereğince tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılmıştır. (31.01.2007-5578/2. m)

3. Yapılan düzenlemelerle, asgari tarımsal arazi büyüklüğüne erişmiş tarımsal arazilerin bölünemez eşya niteliği kazanmış olacağı, asgari tarımsal arazi büyüklüğünün mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemeyeceği, ifraz edilemeyeceği, hisselendirilemeyeceği, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedinin artırılamayacağı hüküm altına alınmıştır. (30/4/2014-6537/4.m)

4. Kanun’un 3 üncü maddesinde; mutlak tarım arazisi, özel ürün arazisi, dikili tarım arazisi, marjinal tarım arazisi, asgari tarımsal arazi büyüklüğü ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü ayrı ayrı tanımlanmıştır. (30.4.2014-6537/3.m)

5. Paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti şeklinde birlikte mülkiyetin söz konusu olduğu tarım arazilerinde satışa konu edilemeyen yerlerin satış vaatlerine de konu olamayacağı kuşkusuzdur.

6. Asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin üzerinde olan tarım arazileri yukarıda belirtilen miktarların altında ifraz edilmemek şartıyla oranına bakılmaksızın hisseli olarak satılabilir.

7. Temliken tescil isteme hakkı ancak yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki veya onun mirasçılarına karşı açılacak davada ileri sürülebilecek bir kişisel haktır. Bu nedenle, malzeme sahibinin, arsa malikine karşı haiz olduğu dava hakkı bu konu üzerinde dava açılmadan ve karar alınmadan arsanın mülkiyetinin başkasına geçmesi halinde yeni malike karşı ileri sürülmez malzeme sahibi yeni malikten tazminat dahi isteyemez.

8. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 sayılı HMK’nın 106/2. m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir. (HMK 114/1-h, 115. m)

3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.