YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6767
KARAR NO : 2023/1000
KARAR TARİHİ : 20.02.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davasında davanın hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddine dair verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 14. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, asıl ve birleştirilen davada muris ….’ın Samsun 3. Noterliği’nin 03.07.1974 tarihli “Gayrimenkul zilyetliğinin satış teslim ve tesellümüne ait senet” ile Niyazi Zar ve …’dan dava konusu yeri satın aldığını, satış tarihinden beri kullandıklarını ve kadastro tespitinde 91 parsel olarak kaydedilen taşınmazın tapusunun iptali ile murisin mirasçıları adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Bir kısım davalılar, zamanaşımının geçtiğini, dava konusu yerin vergilerini kendilerinin ödediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.06.2016 tarihli ve 2014/338 Esas, 2016/142 Karar sayılı kararıyla; asıl ve birleştirilen davanın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak açıldığı ve 3402 sayılı Yasa’nın 12 nci maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin 21.06.2016 tarihli ve 2014/338 Esas, 2016/142 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 16.09.2020 tarihli ve 2016/16485 Esas, 2020/5014 Karar sayılı ilamında; “…dava konusu yapılan 91 parsel sayılı taşınmazın tespiti 13.05.1974 tarihinde yapılmıştır. Davacının murisi ile davalıların murisleri arasında tutanak kesinleşmeden 03.07.1974 tarihinde dayanılan noter sözleşmesi yapılmış ve taşınmaz satın alana teslim edilmiştir. Kadastro tutanağı ise 25.09.1974 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda, tespitten sonra yapılan hukuki işleme dayanılarak açılan davada 3402 sayılı Yasa’nın 12-3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulama yeri bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırma yapılarak, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm deliller toplanarak bir karar verilmesi gerekirken davanın hakdüşürücü süreden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak, 08.09.2022 tarihli, 2021/207 Esas, 2022/421 Karar sayılı kararı ile; asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; satış vaadi sözleşmesinde imzası bulunmayan kayıt maliklerinin de paylarının iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca davacıların kadastro tespit tutanağına itiraz ve askı süresi içerisinde dava ve talep hakları bulunmakta iken bu hususta herhangi bir itiraz ve davaları bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, uyuşmazlık satış vaadi sözleşmesinin taraflara etkisi ve geçerliliğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Kaynağını Borçlar Kanunu’nun 22 nci maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu’nun 213 üncü maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 706 ncı ve Noterlik Kanunu’nun 89 uncu maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanunu’nun 716 ncı maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
3. Değerlendirme
03.07.1974 tarihli “Gayrimenkul zilyetliğinin satış teslim ve tesellümüne ait senet” sözleşmesinde vaad borçluları Niyazi Zar ile …’dır. Dolayısıyla sözleşmeye dayalı iptal ve tescil istemi ancak bu kişilere karşı, hayatta değil iseler de mirasçılarına karşı yöneltilebilir. Eldeki davada, vaad borçluları yargılama sırasında hayatta olmadıklarından ve tapu kaydında da paylarının mirasçılarına intikalen geçtiği anlaşıldığından, dava ancak sözleşmenin tarafı olan Niyazi ve Muzaffer mirasçılarına yöneltilebilecekken, mahkemece tapu kayıt maliklerinden olup da sözleşmede taraf olmayan diğer kişilerin de davalı olarak davaya eklenmesi ve aleyhlerine hüküm verilmesi doğru görülmemiştir. Sözleşmede taraf olmayan ve vaad borçluları mirasçıları da olmayan tapu kayıt maliklerinin taraf sıfatlarının olmadığı gözetilmeden verilen tapu iptal ve tescil kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Yukarıda açıklanan nedenlerle, bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
20.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.