Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/6505 E. 2023/1962 K. 04.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6505
KARAR NO : 2023/1962
KARAR TARİHİ : 04.04.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/1 E., 2021/452 K.
KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında görülen harici satıma ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 724 üncü maddesine dayalı temliken tescil, olmadığı taktirde tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Davacılar vekili dava dilekçesinde; kadastro tespiti 07.12.1973 tarihinde, 04.01.1952 tarihli ve 4 sıra No.lu eski tapu kaydına istinaden davalıların murisi … adına yapılan tarla vasfındaki 17.675 m2 yüz ölçümlü ve 2447 parsel sayılı taşınmazın, 15.11.1974 tarihinde tespit gibi tapuya tescil edildiğini; …’ün taşınmazdaki 1.120 m2 bölümü 6.000 ETL bedelle bir kısım müvekkillerinin murisi …’a 27.12.1973 tarihli; 1.500 m2 bölümü 30.000 ETL bedelle müvekkili …’a 26.02.1976 tarihli; 1.500 m2 bölümü 30.000 ETL bedelle bir kısım müvekkillerinin murisi …’e 6.4.1976 tarihli; 500 m2 bölümü 20.000 ETL bedelle bir kısım müvekkillerinin murisi …’e 14.04.1976 tarihli; 1.500 m2 bölümü 35.000 ETL bedelle müvekkili …’e 16.04.1976 tarihli; 640 m2 bölümü 6.000 ETL bedelle müvekkili … ve dava dışı …’a müştereken 27.12.1973 tarihli; 3.000 m2 bölümü 100.000 ETL bedelle dava dışı ,,,,,’a tarihsiz; 700 m2 bölümü 15.000 ETL bedelle dava dışı Ahmet Karadağ’a tarihsiz; 1.000 m2 bölümü 25.000 ETL bedelle dava dışı …’e 19.8.1977 tarihli ve 1.500 m2 bölümü 30.000 ETL bedelle dava dışı Adem Demet’e 2.2.1977 tarihli harici satım sözleşmeleri ile zilyetlikleriyle birlikte devrettiğini,

2. …’un …’den aldığı hissenin tamamını kardeşi …’a 14.09.1995 tarihli, ….un da 3.000 m2 bölümü 100.000 ETL bedelle ….’e 03.10.1979 tarihli; ….l’in de 3.000 m2 bölümü 30.000.000 ETL bedelle çocukları davacılar… …..’a 04.09.1990 tarihli; ….’ın da 700 m2 bölümü 255.000 ETL bedelle davacı …’e 15.06.1978 tarihli; …’in de 1.000 m2 bölümü 60.000 ETL bedelle oğlu davacı …’ya 01.04.1983 tarihli;…….mirasçıları ….. ve ….’in de 1.500 m2 bölümü 9.000.000.000 ETL bedelle davacı …’a 14.01.2003 tarihli harici satım sözleşmeleri ile devrettiğini,

3. Taşınmazın satım tarihinden beri davacıların zilyetliği altında bulunduğunu, davacılar lehine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 ve 724 üncü maddeleri ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesindeki şartların gerçekleştiğini ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı tapunun iptali ile davacılar adına tescilini; olmadığı takdirde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre satım bedelleri ile yapı bedellerinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

4. Yargılama sırasında tapudaki diğer paydaşlar …. ve …..’a dava ihbar edilmiş; ayrıca davacı …, 3.6.2008 tarihli zilyetlik devir ve satış sözleşmesi ile 3.000 m2’lik bölümdeki 1/3 payını 25.000,00 TL bedelle kardeşi davacı … Demirel’e devretmiştir.

II. CEVAP
1.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; harici satım sözleşmelerine değer verilemeyeceğini, temliken tescil şartlarının da oluşmadığını, zilyetliğin iade edilmemesi nedeniyle davacı tarafın tazminat talep etme hakkının da bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. İhbar olunanlar, fiilen kendilerine ait olan bölüm dışındaki alana yönelik davaya bir itirazlarının olmadığını bildirmişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 10.03.2016 tarihli ve 2007/227 Esas 2016/133 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile harici senet bedelleri olan toplam 61.054,40 TL ve harici satış senediyle satın alınan yerlere yapılan yapılara ilişkin 441.331,18 TL yapı bedelinin davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 tarihli ve 2019/2538 Esas, 2020/6642 Karar sayılı bozma ilamı ile özetle; “davacıların vekilinin dava dilekçesinde, davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle harici satım sözleşmelerinde satın alınan yer kadar davacılar adına pay şeklinde tescilini, olmadığı takdirde harici satım bedelleriyle taşınmaz üzerindeki yapı bedellerinin davalılardan tahsilini talep ettiği; ancak mahkemece, tapu iptali ve tescil istemiyle ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden, harici satım bedelleri ile yapı bedelleri hakkında hüküm kurulduğu; buna göre, davacılar vekilinin ilk talebi olan tapu iptali ve tescil talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verildikten sonra terditli talepleri hakkında hüküm verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacılar … mirasçıları ile … yönünden yapılan harici satış sözleşmelerinin, öncesi tapuya kayıtlı olmayan taşınmazın kadastro tespitinden sonra ancak tespitin kesinleşmesinden önce yapılmış olduğundan, menkul hükmüne tabi olan taşınmazın devrinin resmi şekilde olmasının aranmayacağı, harici satış sonrası zilyetliğin devrinin gerçekleştiği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davasının kabulüne ve fen bilirkişisi raporunda (B) harfi ile gösterilen 975,53 m2’lik kısmın davalılar …, …, … adına olan tapu kaydının iptali ile davacı … adına tesciline; fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 1.753,07 m2lik kısmın davalılar …, …, … adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar……adına Dikili Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/311 Esas 2004/285 Karar sayılı veraset ilamındaki mirasçılık payları oranında tesciline;

2. Davacılar …, …, …, …, …, … mirasçıları (….. …), … mirasçıları (…..) ve … mirasçıları (……) yönünden tapu iptal tescil talepli davanın, taşınmazın 15.11.1974 tarihinden beri tapulu olup, bu tarihten sonra yapılan harici satış sözleşmelerine değer verilemeyeceği gerekçesiyle reddine;

3. Alacak talepleri yönünden ise geçersiz sözleşmeye göre bir bedel ödenmiş ise de 10.07.1940 tarihli ve 1939/2 E. 1940/77 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, tarafların kanıtlaması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme uyarınca isteyebileceği, herkesin aldığını iade etmekle yükümlü olduğu, bu iade yükümlülüğünün de denkleştirici adalet ilkesi uyarınca gerçekleştirilmesi gerektiği: satış bedellerinin dava tarihine denkleştirilmesi amacıyla alınan 30.11.2015 havale tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davacı ……..un 7.482,88 TL, davacı …’in 10.123,63 TL, davacı …’ın 8.713,36 TL, … mirasçıları Hatice Şen, …, …,…. ve Efrahim Şen’in 8.499,18 TL, … mirasçıları Nezihe Yentür, Kenan Demirdöver ve Erdoğan Demirdöver’in 5.672,93 TL talep edebileceği;

4. Miras bırakan …’in ise taşınmazın bir kısmını daha önce davalıların miras bırakanından devralan …dan; çocukları ….. ve …’in de bu kısmı babaları …’den devraldığı, alacağın temliki hükümlerine göre bu davacıların ancak …un davalıların miras bırakanına ödediği miktarın güncellenmiş hali olan 7.079,20 TL’yi; …’in ise taşınmazın bir kısmını daha önce davalıların miras bırakanından devralan babası …’den devraldığı, alacağın temliki hükümlerine göre bu davacının ancak …’in davalıların miras bırakanına ödediği miktarın güncellenmiş hali olan 6.045,14 TL’yi; …’un ise taşınmazın bir kısmını daha önce davalıların miras bırakanından devralan …..ten devraldığı, alacağın temliki hükümlerine göre bu davacının ancak…..’in davalıların miras bırakanına ödediği miktarın güncellenmiş hali olan 7.482,88 TL’yi; …’in ise taşınmazın bir kısmını daha önce davalıların miras bırakanından devralan Ahmet Karadağ’dan devraldığı, alacağın temliki hükümlerine göre bu davacının ancak Ahmet Karadağ’ın davalıların miras bırakanına ödediği miktarın güncellenmiş hali olan 2.174,94 TL talep edebileceği;

5. Ayrıca, davacıların taşınmazda iyi niyetli zilyet oldukları, bu durumda 4721 sayılı TMK’nın 723. maddesi gereğince yaptığı zorunlu ve faydalı masrafların karşılığını talep edebileceği, 21.12.2011 havale tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davacı …’un 16.644,41 TL, davacı … mirasçılarının 50.315,64 TL, davacı …’ın 25.073,59 TL, … mirasçıları…., …, …, ……..’in 116.085,09 TL, … mirasçıları …..in 36.210,83 TL, davacı …’in 19.825,59 TL, davacı …’in 55.353,70 TL, davacı …..’in 51.243,16 TL ve davacı ….ı bedeli talep edebileceği gerekçesi ile de alacak davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu iptal ve tescil talebinin tüm müvekkilleri yönünden kabul edilmesi gerektiğini, olmadığı taktirde ağaç bedellerinin de tazminat hesabına dahil edilmesi ve yapı bedellerinin de hüküm tarihine yakın rayiç değerlerinin hesaplanarak karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; harici satım sözleşmelerine değer verilemeyeceğini, temliken tescil şartlarının da oluşmadığını, zilyetliğin iade edilmemesi nedeniyle davacı tarafın tazminat talep etme hakkının da bulunmadığını, ayrıca davacılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, harici satıma ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 724 üncü maddesine dayalı temliken tescil, bu da olmadığı taktirde tazminat istemine ilişkin olup uyuşmazlık, kararın eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre; “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır.”

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237 inci maddesinin birinci fıkrasına göre de “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır.”

3. 4721 sayılı Kanun’un 722 inci maddesinde ise “Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur. Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir. Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 723 üncü maddesine göre de “Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hakim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.”

5. 4721 sayılı Kanun’un 724 üncü maddesi ise “Yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf, uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.

6. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (B.b) bendinde ise “Tapuda kayıtlı taşınmazda, kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa; zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde taşınmaz zilyet adına tespit olunur” hükmü düzenlenmiştir.

7. 6098 sayılı Kanun’un 97 nci maddesine göre de “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.”

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin tüm; davalılar vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684 ve 718 inci maddesi hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış; bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724 üncü maddelerinde özel olarak düzenlemiştir.

3. Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.

4. TMK’nın 724 üncü maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.

5. Malzeme sahibinin TMK’nın 724 üncü maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Subjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.

6. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, dava konusu tapulu taşınmazın haricen satışının geçersiz olduğu ve taşınmaz üzerine inşa ettikleri yapıların bulunduğu kısımların taşınmazdan ifrazının mümkün olmadığı göz önüne alınarak, davacılar … ile … mirasçıları dışındaki davacıların, harici satıma ve zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil talepleri ile temliken tescil taleplerinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

7. Ne var ki, davacıların satış bedelini geri isteyebilmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 nci maddesi uyarınca ancak kullanımında bulunan taşınmaz bölümlerinin zilyetliğini bırakmaları halinde mümkün olacağından mahkemece, satış bedelinin davalılardan alınmasına karar verilmekle birlikte, aynı zamanda ve karşılıklı olarak taşınmazın zilyetliğinin de davalılara teslimine karar verilmesi gerekir.

8. Davacılar tarafından, dava konusu taşınmaz için yapılan masraflara ilişkin talep yönünden ise; tüm dosya kapsamından, davacıların taşınmazı kullandıkları ve zilyetliğin halen devam ettiği anlaşıldığına göre, dava tarihi itibariyle henüz dava hakkı doğmadığının ve iktisabın da oluşmadığının kabulü gerekirken, masraflara ilişkin talebin kabulüne karar verilmesi de doğru değildir.

9. O halde mahkemece, dava konusu taşınmazın davalılara iadesi koşuluyla satış bedelinin davalılardan tahsiline; masraflara yönelik istemin ise reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

10. Davacılar … mirasçıları ile davacı … hakkında verilen karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda açıklanan gerekçelerle anılan davacılar yönünden tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu 2447 parsel sayılı taşınmazın 07.12.1973 tarihinde 04.01.1952 tarihli ve 4 sıra No.lu eski tapu kaydına dayalı olarak davalıların kök murisi … adına tespit ve tescil edildiği, kadastro tespitinin 15.11.1974 tarihinde kesinleştiği, tapu maliki … ile davacı … ve bir kısım davacıların murisi … arasındaki harici satış sözleşmesinin ise 27.12.1973 tarihinde yapılmış olup kadastro tespiti sonrası ancak tespitin kesinleşmesi öncesinde yapılan harici satıma, dava konusu taşınmazın bu tarih itibariyle tapulu olması nedeniyle değer verilemeyeceğinden; öte yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesinin de tespit kesinleştikten sonra malik sıfatıyla zilyetlik koşulları oluşmadığından somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı dikkate alınarak, adı geçen davacılar yönünden de tapu iptali ve tescil talebinin reddi ile ikinci kademedeki tazminat talebi yönünden değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle ve yazılı olduğu üzere infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

11. Bununla birlikte, davanın … mirasçıları ile … mirasçıları, diğer bir deyişle …..ve … terekesi adına açıldığı anlaşılmakta olup, dava dilekçesinde mirasçılardan…. ile ….. davacı sıfatıyla taraf olarak gösterilmediği halde, dava dilekçesi ekinde anılan mirasçılar adına vekaletname sunulduğu göz önüne alınarak, terekedeki tüm mirasçılar adına hüküm kurulması ve karar başlığında, davacı olarak ölü kişiler …, …, … ve ….. ile davalı olarak ölü kişi …’ün mirasçılarının gösterilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi de doğru görülmemiş; bu nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin tüm; davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan kararın BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.