Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/6240 E. 2023/1062 K. 22.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6240
KARAR NO : 2023/1062
KARAR TARİHİ : 22.02.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen suya elatmanın önlenmesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkeme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların boru döşemek suretiyle su kaynağını tahrip ettiklerini ileri sürerek, müdahalenin önlenmesi ve boruların kâl’ini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalıların babası tarafından suyun getirildiğini ve davacıların taşınmazından çıkmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.04.2016 tarih ve 2015/123 Esas, 2016/114 Karar sayılı kararı ile Küpeli Mahallesinde bulunan 100, 101 ve 102 parsel sayılı taşınmazların davacıya, 90 parsel sayılı taşınmazın ise davalılara ait olup, 90 parsel sayılı taşınmaz içerisinde elma ağaçları ile muhtelif cins ve sayıda meyve ağaçlarının bulunduğu, davacıya ait taşınmazların ise genellikle buğday bitkisi ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığı, davacı adına tapuda kayıtlı olan 181 ada 102 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan suyun davacının ihtiyacından fazla olduğu, taraflara ait taşınmazların bulunduğu yerde başkaca su kaynaklarının mevcut olmadığı, daha önce alınan bilirkişi raporlarında buğday bitkisinin suya en fazla ihtiyaç duyduğu ayların Mart, Nisan ve Mayıs ayları olduğu, ayrıca buğday ekim mevsiminde çıkış için toprakta yeterli nem yoksa ve mevsim itibarıyla kurak geçiyorsa Ekim ayında da sulama yapılması gerektiği, elma ağaçları için en önemli sulama zamanının ise yaz ayları olduğu, davacı adına tapuda kayıtlı olan 181 ada 102 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan suyun tamamını davacının Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Ekim ve Kasım aylarında, davalıların Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında, Mayıs ayında ise tarafların yarı yarıya eşit olarak kullanması suretiyle sulama rejimi kurulmasına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (14). Hukuk Dairesinin 29.06.2020 tarih ve 2019/2868 Esas, 2020/4161 Karar sayılı kararıyla; “Mahkemece yapılan keşif sonucunda alınan bilirkişi raporu ile dava konusu suyun genel su olduğu belirlenmiş ise de kurulan su rejiminin tarafların ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte olmadığı, keşif sırasındaki zirai üretim esas alınarak su rejimi kurulmasının doğru olmadığı belirtilmiş;
Bilirkişilerden dava konusu suyun bulunduğu yörede mutad yapılan zirai faaliyetler dikkate alınarak tarafların ihtiyaçları belirlendikten sonra haftalık bazda su dağıtım cetveli düzenlenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken bir tarafın zararına olacak şekilde dönemsel tarihler esas alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin 14.06.2022 tarihli celsede, davalıların dava konusu suya herhangi bir müdahalelerinin kalmadığını beyan etmesi nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu suyun genel su olduğunun tespit edildiğini, bozma ilâmları doğrultusunda araştırma yapılmadığını ve kabule göre de müvekkiller aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, suya elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 718 inci maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.

2. Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanunu’nun 756 ncı maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”

3. Gerek Türk Medeni Kanunu’nun 718 inci maddesi, gerekse 756/2 nci maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.

4. Davaya konu edilen su kaynağı, davacıya ait 181 ada 102 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunmaktadır.

5. Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabii ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması hâlinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu’na tâbidir.

6. Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb.) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlâl edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.

7. Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tâbi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.

8. Türk Medeni Kanunu’nun 756/2 nci maddesi gereğince; “Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur” hükmü doğrultusunda kaynak hakkı ancak tapuda düzenlenecek resmi senetle tapu malikinin rızası ile kurulabilir.

9. Yine benzer şekilde Türk Medeni Kanunu’nun 837 nci maddesi de; “Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin malikini suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar. Bu hak, aksi kararlaştırılmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer. Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az 30 yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

10. Madde hükmünde belirtildiği üzere, kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanunu’nun 780 inci maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (m.704/2). Bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılması mümkündür.

11. Gerçekten Türk Medeni Kanunu’nun 756/2 ve 837 nci maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su, özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyu bu düzenlemelerin dışındadır. Nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.

12. 5/1465 sayılı Yeraltı Suları Tüzüğü’nün 15 inci maddesi gereğince yeraltı suyunu kullanacak arazi veya kuyu sahibinin veya işletmecilerinin faydalı su ihtiyacı; sırasıyle içme, temizlik, belediye hizmetleri, hayvan sulaması, zirai sulama ve maden ve sanayi suyu, sportif ve benzeri tesislerin faydalı kullanış miktarı gözönünde bulundurularak tahsis edilecek maksada göre ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle DSİ tarafından tespit edilir. Faydalı ihtiyaç için ayrılacak su miktarı hiç bir zaman yeraltı suyu deposunun emniyetli veriminden daha yüksek olamaz.

3. Değerlendirme
1. Somut olayda; davacı vekili tarafından 14.06.2022 tarihli celsede, davalıların dava konusu suya herhangi bir müdahalelerinin kalmadığını; davalılar vekili ise; davaya konu suyun özel su olmayıp genel bir su olduğunu, daha önce verilen kararlarda da bu husus belirtilerek suyun kullanımının belirlendiğini, bu durumun dikkate alınarak karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davacı vekilinin beyanına itibar edilerek konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

2. Bilindiği gibi, bozma ilâmına uyulmakla bozma kararı lehine olan taraf bakımından usuli kazanılmış hak oluşur ve bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılması gerekir. Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmeksizin ve sadece davacı beyanı üzerine hüküm kurulmuştur. Oysa, uyuşmazlığa konu suyun genel su olduğu anlaşıldığından davacı tarafça yargılama sırasında davanın konusuz kaldığı beyan edilmişse de, davalı tarafın suyun genel su olması nedeniyle bozma ilâmları doğrultusunda su rejimi kurulması gerektiği yönünde beyanı bulunmaktadır. O halde, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının (kesinleşme şerhi kaldırılarak) BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.