Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/5713 E. 2022/7221 K. 28.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5713
KARAR NO : 2022/7221
KARAR TARİHİ : 28.11.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil (TMK 713/2 ölüm sebebine dayalı) davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 07/06/2022 gün, 2022/3028 Esas ve 2022/4108 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı olarak TMK. nun 713/1 – 2. madde ve fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davacı … vekili İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/942 Esas sayılı dosyasında bulunan 10.10.2012 tarihli dava dilekçesinde, İzmir ili, Bornova ilçesi, Erzene Mahallesi’nde bulunan 8326 ada, 3 parselin tapuda ölü … adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin taşınmazın tamamına 1970 yılından bu yana davasız ve aralıksız malik sıfatı ile zilyet olduğunu ileri sürerek, ölü … adına kayıtlı dava konusu taşınmazın Türk Medeni Kanununun 713/2. maddesi uyarınca tapu kaydının iptali ile müvekkili adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında Davacı …’ın 03.05.2015 tarihli ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/942 Esas sayılı dosyası, İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/188 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmiştir.
İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 26/11/2013 tarihli kararında; dava konusu taşınmazın malikinin ve mirasçılarının belirli olduğunu, 4721 sayılı Kanunun 713. maddesinin ikinci fıkrasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesince iptal kararı verildiğini, davacı tarafından Bornova Belediye Başkanlığı’na sunulan dilekçe ile 8326 ada 3 parselde kayıtlı binanın maliki olmadığına ilişkin beyanını gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 18.04.2019 tarihinde vermiş olduğu kararla, hükmü eksik inceleme nedeniyle bozmuştur.
İlk derece mahkemesi 22/10/2020 tarihli kararıyla, birleştirilen 2012/942 Esas sayılı dosya hakkında davacıların davasının kabulü ile tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar vermiştir.
Davalı vekili, hükmü temyiz etmiştir.
Dairemizin 07/06/2022 gün, 2022/3028 Esas ve 2022/4108 Karar sayılı ilamıyla, hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz edinme, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen maddenin 1. fıkrasına göre, kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinilebilmesi için “tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı, davasız, aralıksız olarak 20 yıllık süre ile ve malik sıfatıyla ile zilyetliğinde bulunduran kişi; taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise; “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Bu davanın hukuki dayanağını teşkil eden 4721 sayılı Kanunun 713. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “…ölmüş…” sözcüğü, bu davanın açıldığı 10/10/2012 tarihinden önce Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 gün ve 2009/58 Esas, 2011/52 sayılı Kararıyla iptal edilmiş ve bu hükmün yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiştir.
Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın malikinin ölü olması, ölü malikin bilinen mirasçıları lehine tapu kaydında intikal yapılmaması ve bu taşınmazın üçüncü bir kişi tarafından malik sıfatıyla uzun süre kullanması durumunda, gerek mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 639. maddesi ve gerekse 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713. madde hükmü gerekçe gösterilerek, zilyet lehine tescil kararı verilebileceği, kabul edilebilir bir uygulama olarak devam etmiştir.
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap edilebilmesi için kanuni dayanağının olması ve kanunda öngörülen şartların zilyet yararına oluştuğunun mahkemece sabit görülmesi gerekir. Malik sıfatıyla 20 yıl zilyetlik, kanunda öngörülen yasal şarttır. Malik sıfatıyla zilyetlikten kasıt; zilyedin malik gibi davranması, kendinden başkasının üstünlüğünü tanımamasıdır.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz, 19.01.1948 tarihinde yapılan kadastro tespiti nedeniyle … adına tapuya kayıtlı olup; tapu maliki 07.08.1972 tarihinde ölmüştür. Davacı …’ın Bornova Belediye Başkanlığı Gelirler ve Emlak Vergi Dairesi Müdürlüğüne verdiği 02.01.2001 tarihli dilekçesinde, “İzmir ili Bornova ilçesi, Erzene Mahallesinde bulunan 8326 ada 3 parselde kayıtlı binanın maliki olmadığı halde sehven adıma beyan tanzim edilmiş ve tahakkuk edilmiştir. İptali için gerekli işlemlerin tarafınızca yapılmasını bilgilerinize arz ederim.” ifadelerinin yer aldığı; dolayısıyla davacının malik sıfatı ile zilyetlik iradesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmektedir.
Hükmün temyiz incelemesi sonucunda Dairemizin 07/06/2022 gün, 2022/3028 Esas ve 2022/4108 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş ise de yazılı sebeple bozulması gerekirken maddi hata nedeniyle onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 07/06/2022 gün, 2022/3028 Esas ve 2022/4108 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak yukarıda belirtilen gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 07/06/2022 gün, 2022/3028 Esas ve 2022/4108 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 28.11.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli kararının temyizi sonrası Dairemiz tarafından yapılan inceleme sonucunda 07/06/2022 tarihinde oy çokluğu ile kararın onanmasına karar verildiği, bu sefer davalı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmakla, Dairemizce yapılan değerlendirme sonunda yukarıda belirtilen 28/11/2022 tarihli ilam ile İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi bu sefer “davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması nedeni ile” hükmün bozulmasına sayın çoğunluk tarafından karar verilmekle, aşağıdaki şekilde karşı oyumuz açıklanmıştır.
1-Birleştirilerek görülen iki ayrı dava sebebi ile İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/188-2013/504 sayılı dosyasında görülen davalarda mahkemece her iki davanın reddine dair verilen 26/11/2013 tarihli kararın temyizi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/9895 Esas sayılı dosyasında mevcut kararın bozulmasını 18/04/2019 tarihinde karar verilmiştir.
2-İlk derece mahkemesi bozma ilamına uymuş ve yukarıda açıklandığı üzere 22/10/2020 tarihli kararı ile öncelikle Hazine tarafından açılan davanın mevcut dosyadan ayrılmasına, davacı gerçek kişiler tarafından davalı gerçek kişiler ve bilahare yeni malik olan şirket aleyhine açılan davada ise TMK’nın 713/2 maddesi gereğince davanın kabulü ile davaya konu taşınmazın davalı şirket adına olan kaydının iptali ve davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
3- İş bu karar Dairemizin 07/06/2022 tarihli ilamı ile onanmış ise de, yukarıda açıklandığı üzere davanın dinlenme imkanı bulunmadığı ve böylece davanın reddi gerektiği kanaati ile oy çokluğu ile bozulmuştur. Sayın çoğunluk ile aramızda usul ve esas yönünden oluşan farklılık sebebi ile karşı oyumu açıklama zarureti doğmuştur.
4- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi yukarıda belirtilen bozma ilamı araştırmaya ve özellikle her iki davada davacılara, bazı eksiklikleri yerine getirmeleri için süre verilmesine ilişkin olduğunun ve ilk derece mahkemesince bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen, bozmanın gerekleri yerine getirilmemiş, özellikle dava açmaları için davacılara ayrı ayrı süre ve imkan verilmesinden bahsedilmesine rağmen, ayrıntılı ara kararı düzenlenmediği ve daha önce görülmüş dava sonuçları esas alınarak hüküm aşamasına geçildiği belirgindir.
Bu durumda öncelikle kararın eksik inceleme sebebi ile bozulması gerektiği açıktır.
5-Davacılar … mirasçıları TMK’nın 713/2 maddesi gereğince zilyetlikten dolayı tescil talebinde bulundukları halde, zilyetlik iddiaları yeterince araştırılmamış, bu hususta delillerin toplanmadığı görülmüştür.
Mahkemece daha önce görülüp sonuçlanan İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/100-2006/159 sayılı dosyasındaki toplanan tanık delillerine dayandığı mevcut gerekçeden anlaşılmakta ise de, belirtilen dosyanın bozmadan sonra ret ile sonuçlandığı ve ancak bugüne kadar kesinleşme şerhi verilmediği hususunun dikkate alınmadığı ve bu tespit ışığında birleşme hususunun değerlendirilmediği görülmektedir. Bundan dolayı davacılar ve miras bırakanının zilyetliği hususunda yeterli araştırma yapılmadığı ortaya çıkmaktadır.
6-Bu tespitler itibariyle kararın sayın çoğunluktan farklı olarak bu yönler itibariyle bozulması gerektiği kanaati ile karşı oyumuz açıklanmıştır.
7-Yukarıda belirtilen eksikliklerin bulunmadığı düşüncesi ağır basmakta ise bu durumda, sayın çoğunluğun hükmü esas aldığı 02/01/2001 tarihli dilekçenin de olayımızda değerlendirilemeyeceği kanaatindeyim.
8-Çünkü daha önce görülüp karara bağlanan dosyadaki tanık anlatımlarına göre o tarihteki malik … isimli şahsın 07/08/1972 tarihinde ölümünden sonra zilyetlik iddiasında bulunan …’ın davaya konu taşınmazı kullanmaya başladığı, arada herhangi bir kesitin bulunmadığı ve bu durumda yirmi yıllık sürenin 1973-1993 tarihleri arasında dolduğu ve bir hayli sürenin de geçtiği dikkate alındığında, 2001 tarihli sonradan verilen bir dilekçenin bozma gerekçesi olarak dikkate alınması kazanılmış olan hakka aykırı düşmektedir.
9- Ayrıca söz konusu dilekçenin belediye başkanlığına verildiği ve taşınmaz üzerindeki binadan dolayı, zilyet olan şahıstan vergi istemesi sebebi ile dilekçenin amacının vergi tanzim ve tahakkukuna ilişkin bulunması sebebi ile zilyetliğin inkarı niteliğinde bulunmadığı da belirgindir. Dikkat edildiğinde esasen itirazın vergiye ve özellikle binaya ilişkin bulunduğu, miras bırakanın o tarihlerde sadece zilyet sıfatının bulunduğu, bundan dolayı MALİK gibi değerlendirilerek kendisinden talepte bulunulamayacağına ilişkin bir itiraz niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
10-Bütün bu açıklamalar dikkate alındığında usul eksikliği ve eksik araştırmaya ilişkin yukarıdaki gerekçeler ışığında kararın bozulması gerektiği kanaatindeyim.
Eğer belirtilen konular itibariyle eksiklik bulunmadığı düşünüldüğünde ise, bozma gerekçesinin bu aşamada dinlenemeyeceği, temyiz sebebi sayılamayacağı açıklaması ile onama kararına karşı karar düzeltme isteminin reddi gerektiği şeklinde karşı oyum açıklanmıştır.