Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/4292 E. 2022/7104 K. 22.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4292
KARAR NO : 2022/7104
KARAR TARİHİ : 22.11.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07/06/2018 tarihinde verilen dilekçeyle el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve kâl talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesince bozulması üzerine, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/11/2021 tarihli hükmün davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili adına kayıtlı 764 parsel sayılı taşınmazı davalıların geçerli bir nedene dayanmaksızın seracılık yapmak suretiyle kullandığını ileri sürerek davalıların el atmasının önlenmesini, 10.000,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuş, kesin hüküm itirazında bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, davanın taraflarca takipsiz bırakıldığı ve üç aylık yasal süre içinde yenilenmediği gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, davacıya yapılan tebligatın usulüne uygun olmaması nedeniyle işin esasına girilmek üzere karar bozulmuş, bozmaya uyan ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi raporunda B ve C harfiyle gösterilen yerden el atmanın önlenmesi ile yapıların kal’ine, A1 ve S1 harfli seralar yönünden kesin hüküm sebebiyle davanın usulden reddine dair verilen karar, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına göre, mahkemece mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğinden ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazına gelince;
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 303. maddesinde yer alan; “1- Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. 2- Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.”, hükmüne göre, şekli anlamda kesinlik (yani o hükme karşı artık başvurulabilecek bir olağan kanun yolunun kalmaması ya da baştan beri hiç olmaması), maddi anlamda kesinliğin ön şartı olarak kabul edilmiştir. Maddenin devamında ise; bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesini, her iki davanın da taraflarının, dava sebeplerinin ve son olarak dava konularının aynı olması şeklinde belirlenen üç şarta bağlamıştır. Kesin hüküm, öncelikle hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Bir hüküm maddi anlamda kesinleştikten ve hangi tarafın ne yönde haklı olduğu tespiti yapıldıktan sonra artık tüm mahkemeler, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak, aynı dava konusu hakkında verilmiş bulunan kesin hüküm ile bağlıdırlar. Bunun sonucunda; aynı dava yeniden incelenemeyeceği (kesin hüküm itirazı) gibi, aynı konuya ilişkin yeni dava, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdır (kesin delil). Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2014 tarihli ve 2014/17-1656 E., 2014/1099 K. ve 04.12.2013 tarihli ve 2013/20-300 E., 2013/1629 K. sayılı kararları ile de benimsenmiştir.
Kesin hüküm bir dava şartı olup kamu düzenine ilişkindir. Buna göre bir dava karara bağlanıp verilen hüküm kesinleştikten sonra aynı taraflar arasında, aynı konuda aynı hukuki sebebe dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Açılması halinde ikinci dava kesin hüküm nedeniyle esasa girilmeden dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilir. Kesin hükümden söz edebilmek için tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ve biri kesinleşmiş iki davanın varlığı gerekir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz dava dışı … ’a ait iken, 10.10.2017 tarihinde davacıya satılmıştır. Önceki malik … Koç’un davalıya karşı dava konusu taşınmaz için açtığı ve kabul edilerek kesinleşen el atmanın önlenmesi ve kal davasında eldeki davanın davacısı … taraf olmadığından onun yönünden kesin hüküm teşkil etmez.
Hal böyle olunca, A1 ve S1 harfiyle gösterilen seralar yönünden davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığından, kararın bu yönüyle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE; 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nin 373/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın yatırana iadesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.