YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4030
KARAR NO : 2023/455
KARAR TARİHİ : 24.01.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 14. Hukuk Dairesince hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 24.01.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde temyiz eden davacı vekili Av. … geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklaması dinlenildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İşin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin paydaşı olduğu tarla niteliğindeki 64 parsel sayılı taşınmazın dava dışı önceki paydaşı …’ın 1/4 payını 14.05.2014 tarihinde 8.000,00 TL bedelle davalıya sattığını, müvekkiline satışla ilgili noter bildirimi yapılmadığını ileri sürerek önalım hakkı nedeniyle dava konusu taşınmazda, davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunduğunu, gerçek satış bedelinin 120.000,00 TL olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.06.2017 tarihli ve 2016/781 Esas, 2017/330 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile 64 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin 13.06.2017 tarihli ve 2016/781 Esas, 2017/330 Karar sayılı kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 22.12.2020 tarihli ve 2017/4594 Esas, 2020/8699 Karar sayılı ilamıyla özetle; “Mahkemece, fiili taksim savunmasına yönelik olarak usulüne uygun keşif kararı kurulmadığı, taşınmaz başında dinlenilmesi gereken tanıkların keşif mahalline davet edilmedikleri, dinlenen iki davalı tanığının da taşınmaz başında değil duruşmada dinlendikleri, dosya içerisine alınan bilirkişi raporunda da çekişme konusu taşınmazın kuzey bölümünde üç parça, güney bölümünde ise bir parça yerin telle çevrilerek zeytin fidanı dikildiğinin, tanık gösterimi vs. olmadığından davalı ve davacının kullandığı kısım olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği; hal böyle olunca, dava konusu taşınmaz üzerinde fiili taksim yapılıp yapılmadığının ve özellikle davacı ile davalının kullandığı bölümler bulunup bulunmadığının mahallinde yeniden keşif yapılarak taraf tanıklarının da taşınmaz başında dinlenmek suretiyle araştırılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamı doğrultusunda keşfin icra edildiği, keşif sırasında davalı tanıklarının dinlendiği ve tanıkların beyanlarında, herkesin kullandığı bölümler olduğunu ve taşınmazın bölüm bölüm ayrıldığını, bazı yerleri ise kimlerin kullandığını bilmediklerini beyan ettikleri; keşif sırasında yapılan gözlemde de taşınmazın bölümlere ayrılmış halde, kimi kısımların ekili, kimi kısımların telle çevrili ve kimi kısımların sürülmüş vaziyette olduğunun tespit edildiği, fen bilirkişi raporundaki krokinin taslak olarak keşif sırasında düzenlenip numaralandırılarak bu kroki üzerinden tanıklara gösterilmek suretiyle beyanlarının alındığı, dosyaya sunulan fen bilirkişi raporunda da taşınmazda ayrılmış bölümlerin krokide gösterildiği, dosya kapsamındaki rapor ve beyanlar kapsamında dava konusu taşınmazda fiili taksimin söz konusu olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunmadığını, duyuma dayalı davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceğini ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, önalım davasına konu taşınmazda fiili taksim bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 732 ve devamı maddeleri, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438 inci maddesinin son fıkrası.
3. Değerlendirme
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 732 inci maddesine göre önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
2. Anılan kanun hükmü uyarınca, davacının paydaşlığını, davanın devamı sırasında da koruması zorunludur. Yargılamanın devamı sırasında, davacının kendi payını yitirmiş olması, önalım hakkının da kaybedilmesi sonucunu doğurur. Paylı mülkiyet nedeni ile doğan kanuni önalım hakkı, müessesenin mahiyeti gereği ancak müşterek mülkiyet ilişkisi devam ettiği sürece mevcuttur.
3. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu 64 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kaydının incelenmesinde, davacının taşınmazdaki 771/6512 payına dayanarak 30.05.2014 tarihinde iş bu davayı açtığı, yargılama sırasında söz konusu payını 02.10.2018 tarihinde İzzet Meuz isimli üçüncü bir kişiye satış yoluyla devrettiği ve taşınmazda payının kalmadığı anlaşılmıştır.
4. Bu durumda mahkemece, davacının önalım hakkını kullanmasında dayandığı payı, yargılama sırasında üçüncü bir kişiye devretmesi nedeniyle taşınmazdaki paydaşlığını ve buna bağlı olarak önalım hakkını da yitirmiş olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de davanın reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438 inci maddesinin son fıkrası gereğince hükmün gerekçesinin düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan hükmün gerekçesinin yukarıda (3) numaralı paragrafın 1, 2, 3, 4 No.lu açıklamalarda belirtildiği şekilde değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
Yargıtay duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
24.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.