Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/3612 E. 2022/7227 K. 28.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3612
KARAR NO : 2022/7227
KARAR TARİHİ : 28.11.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22/01/2007 gününde verilen dilekçe ile asıl davada; temliken tescil; karşı dava ve birleştirilen davada müdahalenin men’i ve ecrimisil talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl dava, karşı dava ve birleştirilen davalarda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen 15/03/2022 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asıl davada davacı – birleştirilen davada davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı-karşı davalı … vekili, dava konusu 1773 parsel sayılı taşınmazın … oğlu …, zevcesi Aliye, üvey validesi … ve … ile biraderi … adına tahsis edildiğini, bunlardan …’in 1999 tarihinde vefat ettiğini ve kendisinin bu şahsın mirasçısı/eşi olduğunu, 60 yıldır taşınmazı kullandığını ayrıca üzerinde mevcut yapıların da arsadan daha değerli olduğunu belirterek tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.
Davalı karşı davacılar … ve … … vekili, davacı karşı davalı …’in 1773 sayılı parsele elatmasının önlenmesini, 10.000,00TL ecrimisilin tahsilini ve taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde yer alan şerhin terkinini istemiştir.
Birleştirilen davanın davacıları … ve … … vekili, davalı …’in 1773 sayılı parsele elatmasının önlenmesi, 6.000,00TL ecrimisilin tahsili ve taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde yer alan şerhin terkinini istemiştir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının reddine, süresinde açılmayan karşı davanın reddine ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen hükmün, davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 17.01.2013 tarihli 2012/14101 Esas 2013/503 Karar sayılı ilamı ile “Somut olayda, dosyaya sunulan Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/357 Esas 2000/383 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre çekişmeli parselin beyanlar hanesinde kargir samanlık, ahır ve evin kendisine ait olduğu belirtilen … oğlu … …’in davalı … dışında da mirasçısı bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, bu şerhin terkinine karar verilmiş ise de, lehine şerh bulunan … oğlu … …’in tüm mirasçılarının davada taraf olarak yer alması sağlandıktan sonra davanın sürdürülmesi gerekirken çekişmenin esasının incelenip davanın sonuçlandırılması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak çekişmeli parselin beyanlar hanesinde lehine şerh bulunan … …’in tüm mirasçıları davaya dahil edilmiş; dahili davalılar, davanın reddini savunmuş; yapılan yargılama sonucunda, tapu iptal ve tescil davasının reddine, süresinde açılmayan karşı davanın reddine ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm davacı-karşı davalı ve dahili davalılarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2016 tarihli 2015/18058 Esas, 2016/6447 Karar sayılı ilamı ile “…Dava konusu taşınmazın tapulama tutanaklarına göre, üzerindeki muhdesatların kadastro tespitinin yapıldığı 18.07.1975 tarihinden önce oluşturulduğu, temliken tescil istemine ilişkin davanın ise, kadastro tespitinin kesinleştiği 26.04.1976 tarihinin üzerinden 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 18.01.2006 tarihinde açıldığı anlaşıldığından temliken tescil talebinin hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle reddi gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru görülmemiştir. Çekişmeli parselin beyanlar hanesinde lehine şerh bulunan … …’in davacı karşı davalı … dışındaki mirasçıları şerhin silinmesi talebi yönünden davaya dahil edilmiş olduklarına ve haklarında taşınmaza müdahalede bulundukları iddiasıyla men’i müdahale ve ecrimisil talebiyle dava açılmadığına göre, haklarında müdahalenin men’i ve ecrimisil talebi yönünden davalı kabul edilmeleri ve aleyhlerine karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın reddine, karşı davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 173 parsel sayılı taşınmaza davalı …’in haksız mühalesinin men’ine, dahili davalılar murisi … … adına olan şerhin iptaline 13.787,46TL ecrimisil yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacılara hisseleri oranında verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen kararın davacı-karşı davalı vekili … vekili, dahili davalılar vekili ve davalılar-karşı davacılar vekili temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarih, 2019/1795 Esas, 2020/1272 Karar sayılı ilamı ile “…1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, hüküm usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalılar-karşı davacılar vekilinin tüm, davacı-karşı davalı … vekili ve dahili davalılar vekilinin aşağı bendin kapsamı dışında kalan tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesinde de, “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekili, 27.01.2007 tarihli dava dilekçesinde 6.000,00TL dava değeri üzerinden 81 TL peşin harç yatırılmıştır. 13.03.2012 tarihinde 422,00TL tamamlama harcı yatırmış, aynı tarihde 66,00TL ıslah harcı yatırmış, 13.07.2015 tarihinde 411,00TL daha tamamlama harcı yatırdığından harçlandırılan değer üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre nisbi vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı olduğu şekilde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun olmadığından…” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak; davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı – birleştirilen dosyada davalı vekili temyiz etmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür ve hüküm bir bütündür. Mahkemece Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma kararından sonra hüküm tekrarı ile tüm talepler yönünden yeniden bir hüküm kurulmadan yalnızca vekalet ücreti yönünden hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine aykırı görülmüş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı – birleştirilen dosyada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelemeye yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
28.11.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.