YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3484
KARAR NO : 2022/6658
KARAR TARİHİ : 07.11.2022
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26/02/2013 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tazminat talebi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul – kısmen reddine dair verilen 14/02/2022 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalı kardeşinin 562 ada 10 parselde 3 ve 5 numaralı taşınmazların davacıya satışını 27.11.1998 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile vaad ettiğini, taşınmazların 2000 yılında fiilen teslim edilmesine karşın tapuda ferağ verilmediğini, 3 numaralı bağımsız bölümün 20.05.2004 tarihinde, 5 numaralı taşınmazın da 01.04.2004 tarihinde başka bir şahsa satıldığını davacının kısa bir süre önce öğrendiğini ileri sürerek; 3 ve 5 numaralı taşınmazların 3. şahıslara satış tarihindeki rayiç değerinin tespiti ile bu değerden şimdilik 10.000,00 TL’nin en yüksek faiziyle birlikte tahsiline, satış bedeline denkleştirici adalet ilkesi uygulanarak dava tarihine kadar oluşacak munzam zarardan şimdilik 5.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiş, 25.04.2014 tarihli dilekçesi ile, taşınmazların rayiç değerine ilişkin talebini 135.711,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, talep zamanaşımına uğradığından davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 135.711,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, munzam zarar talebinin ise reddine dair verilen ilk kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 11/10/2017 gün, 2015/21621 E.- 2017/9396 K. sayılı ilamı ile davacının tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş, davalının temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede ise; ‘‘…mahkemece davalıya davacının ıslah dilekçesi tebliğ edilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Islah dilekçesi geçerli şekilde davalıya tebliğ edilmeden yargılama yapılarak hüküm verilmesi davalının savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. O halde ıslah dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliği ile savunma … tanındıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, bu yönün gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Davalının zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede; davacının 27.11.1998 tarihli noter satış vaadi sözleşmesi gereğince satışı vaad edilen taşınmazların tapuda devredilmediğini iddia ederek rayiç değerlerinin tazmini isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde düzenlenen sözleşme ile taşınmaz mal satışları 10 yıllık genel zamanaşımı hükümlerine bağlı olup zamanaşımı süresinin başlangıcı tapuda ferağ verilmeyeceğinin anlaşıldığı tarihtir. Mahkemece davalının zamanaşımı itirazı yönünden bu açıklamalar dikkate alınarak bir değerlendirme yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken sözleşme tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Kabul şekli bakımından ise, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın değerleri hatalı tarihlere göre tespit edilmiştir. Dosya arasında bulunan tapu kayıtlarının incelenmesinden, 3 nolu bağımsız bölümün 17.5.2002 tarihinde, 5 nolu bağımsız bölümün ise 6.10.2003 tarihinde dava dışı şahıslara devredildiği anlaşılmaktadır. Oysa bilirkişi raporunda 3 nolu taşınmazın 2004 yılındaki, 5 nolu taşınmazın ise 2013 yılındaki değerleri hesaplanmış mahkemece de bu rapor hükme esas alınmıştır. Bu durumda bu rapor hükme esas alınamaz. Mahkemece eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…’’ gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 3 numaralı bağımsız bölüm yönünden, 25.044,05 TL ile 5 numaralı bağımsız bölüm yönünden 31.422,60 TL toplamı olan 56.466,65 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5.000 TL munzam zararın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre; bozma öncesi verilen ilk hükümde munzam zarar talebi reddedilip bu yöne ilişkin davacı vekilinin temyiz itirazları da Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince reddedildiğinden, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece zamanaşımının tespiti bakımından bozma ilamına uyulduğu halde, bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden … davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Davacının tazminat talebi yönünden ise zamanaşımının başlangıcı, tapuda ferağ verilmeyeceğinin anlaşıldığı tarihtir.
Somut olayda; 3 numaralı bağımsız bölümün 17.05.2002 tarihinde, 5 numaralı bağımsız bölümün ise 06.10.2003 tarihinde dava dışı şahıslara devredildiği, eldeki davanın ise 26.02.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davalı vekilinin 5 numaralı bağımsız bölüm yönünden davacının talebinin zamanaşımına uğradığına ilişkin temyiz itirazı yerinde değil ise de; 3 numaralı bağımsız bölüm yönünden davacının talebinin zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir. Davalı vekilinin 3 numaralı bağımsız bölüme ilişkin temyiz itirazları yerindedir.
Mahkemece; 3 numaralı bağımsız bölüm yönünden dava tarihi itibarıyla zamanaşımı dolduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, her iki taşınmaz bakımından, bozmaya uyulduğu halde gerekli araştırma ve delillendirme yapılmadan, 2004 yılının zamanaşımının başlangıcında esas alınması ve zamanaşımının dolmadığına dair afaki ve soyut bir değerlendirme yapılması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin 3 numaralı bağımsız bölüm yönünden zamanaşımının dolduğuna yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, hükmün taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/11/2022 tarihinde oy çokluğu karar verildi.
KARŞI OY
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 14.02.2022 tarihli davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik kararı usul ve kanuna uygun olup onanması görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.