Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/2565 E. 2022/5096 K. 13.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2565
KARAR NO : 2022/5096
KARAR TARİHİ : 13.09.2022

7. Hukuk Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22/06/2015 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30/12/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, davaya konu 1700 parselde kayıtlı taşınmazda yer alan 8 numaralı daireyi davacının cebri icra yoluyla edindiği, davalının haksız işgali nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 18.000 TL ecrimisilin faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece (ilk kararda), İİK’nin 135.maddesi gereğince davalıya 15 gün içerisinde davaya konu taşınmazdan tahliyesine ilişkin tahliye emri göndermediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 tarihli ve 2018/6788 Esas -2020/6638 Karar sayılı ilamında belirtilen “.. dava konusu 8 numaralı dairenin dava dışı … adına kayıtlıyken, 08.12.2010 tarihinde davacı banka adına satış yoluyla tescil edildiği, davacının davaya konu taşınmazı cebri icra yoluyla edindiğini beyan ettiği, dosya kapsamına göre taşınmazın davacıya cebri icra yoluyla ihale edildiği tarihe ilişkin tarihin belirlenemediği, davalının davaya konu taşınmazda önceki malik …’nın kiracısı sıfatıyla kullanımı olduğunu haksız işgali olmadığını savunmuş ise de dosya kapsamına göre kira ilişkisinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre,ihale tarihinde mülkiyetin davacı bankaya geçtiği ve kira ilişkisinin de kanıtlanamadığı anlaşıldığına göre, iddia ve savunma çerçevesinde tarafların delilleri toplanarak davacı lehine hesaplanacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyulduktan sonra Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz etmiştir.
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hakim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre ise kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurabilmektedir. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konulan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1)Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2)Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3)Yapılacak iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4)Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, davacı yana keşif delili masrafını yatırması için iki haftalık kesin süre verildiği, avansın yatırılmadığı, davacının bu delilden vazgeçmiş sayıldığı, dosyada mevcut delillere göre, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş ise de; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu verilen karar usul ve yasaya uygun değildir.
Şöyle ki; mahkemece, 08.04.2021 tarihli celsede davacı yana; keşif delil avansını yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olup, davacı tarafından keşif (04.06.2021) tarihinde (gider avansı adı altında) 1.700 TL’nin mahkeme veznesine yatırıldığı görülmektedir. Nitekim mahkemece, 04.06.2021 tarihinde (tarafların yokluğunda) keşif icra edildikten sonra keşif delilinden vazgeçilmiş sayılarak; mevcut delillere göre karar verilmiştir.
Bu durumda Mahkemece, bozma ilamı, toplanmış ve/veya toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek dosya kapsamına uygun bir karar verilmesi gerekirken az yukarıda açıklanan ilkelere aykırı ara karar üzerinden yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın ilgiliye iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.09.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.