YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/240
KARAR NO : 2023/1081
KARAR TARİHİ : 23.02.2023
Taraflar arasındaki suya elatmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait 104 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tarla ve bahçe olarak kullanıldığını, davalı …’ın aynı mahallede zilyetliğinde bulunan 103 ada 85 parsel sayılı taşınmazda ev ve bahçesi olduğunu, davalının köyün ortak kullanımına ait kaynak suyunun doğal akış yönünü keserek kendi arazisine yönlendirdiğini, kendisine ait 2 adet kaynak suyu olup ihtiyacından fazlasını kullandığını, davalının yaptığı işlemle köyün ortak kullanımında bulunan çeşme ve diğer kaynak suları etkilendiğinden davacının tarla ve bahçesinin su ihtiyacının karşılanamadığı gibi köy çeşmesinin de kurumasına neden olduğunu, bu nedenlerle davalının suya vaki müdahalesinin önlenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kaynak suyunun daha önce müvekkillerinin maliki olduğu ancak kadastrodan sonra Hazine adına kaydedilen taşınmazın içinde kaldığını, mezkur suyu kadimden beri müvekkili ve ailesinin kullandığını, sudan köylülerin veya davacının istifadesinin mümkün olmadığını, suyun debisinin çok düşük olduğunu, davalının suyu sebze yetiştirmede, içme, hayvan ve de ağaç sulamada kullandığını, kaynak suyunun bulunduğu yerde başka suların olduğunu, köy ile kaynak suyunun bulunduğu alanın mesafesinin 2 km olduğunu, suyun köylüler tarafından hiç bir zaman ortak su olarak kullanılmadığını, çeşmenin ise yoldan geçenlerin kullanması için açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “Davanın Kabulüne, davaya konu olan ve Fen bilirkişi Mustafa Güzel’in tanzim ettiği 19/09/2018 havale tarihli bilirkişi raporu ve krokisinde 3 ve 4 No.lu su kaynağı olarak gösterilen kaynaklara davalının müdahalesinin önlenmesine,” karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 2 No.lu kaynağa yönelik davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi gerektiğini, 1 No.lu kaynak hakkında ise raporda belirtilen şekilde su rejimi kurulmasına karar verilmesi gerektiğini, 4 No.lu kaynağın davacı ihtiyacını karşılamayacağını belirterek hükmün düzeltilmesini istemiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahalli bilirkişinin dinlenmediğini, 3 No.lu kaynağın kurumayıp yanına 4 No.lu kaynak açılarak hayır çeşmesi yapıldığını, davacının 1 ve 2 No.lu kaynağı hiçbir zaman kullanmadığını, ayrıca 15 yıldır da ekim veya tarım yapmadığını, davalının ise yaz aylarında hayvanlarını buraya çıkarıp ağaçlarını sulayarak sebze yetiştirdiği halde bu hususların dikkate alınmadığını, köyün birçok içme suyu kaynağı olduğunu ve 1 No.lu kaynağın genel su olmadığını belirterek itiraz etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; 2 No.lu kaynağa yönelik davalının müdahalesinin önlenmesi ile 1 No.lu kaynak hakkında ise raporda belirtilen şekilde su rejimi kurulmasına karar verilmesi gerektiğini, 1 No.lu suyun genel su olup su rejimi kurulması hakkında taleple bağlılığın söz konusu olmayacağını, davalının müdahale ettiği kaynağın 2 No.lu kaynak olduğunu bu nedenle onun hakkında hüküm kurulmasını, 3 No.lu kaynağın zaten kuru olduğunu, 4 No.lu kaynağın ise davacı ihtiyacını karşılamayacağını belirtmek suretiyle hükmün bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; mahalli bilirkişinin dinlenmediğini, 3 No.lu kaynağın kurumayıp yanına 4 No.lu kaynak açılarak hayır çeşmesi yapıldığını, davacının 1 ve 2 No.lu kaynağı hiçbir zaman kullanmadığını, ayrıca 15 yıldır da ekim veya tarım yapmadığını, davalının ise yaz aylarında hayvanlarını buraya çıkarıp ağaçlarını sulayarak sebze yetiştirdiği gibi başka taşınmazlarını da bu kaynaklardan suladığı halde bu hususların dikkate alınmadığını, köyün birçok içme suyu kaynağı olduğunu ve 1 No.lu kaynağın genel su olmadığını belirterek itiraz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanununun 718 inci maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756 ncı maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718 inci maddesi gerekse 756/2 nci maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
3. Değerlendirme
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Mahallinde 14.09.2018 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarına göre dava konusu suyun genel ya da özel su niteliğinde olup olmadığı tespit edilmediği gibi tarafların ihtiyacı belirlenmemiş, kullandıkları başka su bulunup bulunmadığı araştırılmamış, eksik inceleme ile sonuca gidilmiştir. Bu durumda mahkemece, suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraatçi ve jeoloji mühendisi bilirkişiler hazır bulundurularak yeniden keşif yapılarak davacının suya ihtiyacı olup olmadığı bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli, davalıların içme suyu ihtiyaçları olup olmadığı, bu ihtiyacı şebeke suyu veya başka kaynaktan karşılayıp karşılamadıkları araştırılmalı ve gerekirse içme suyu ihtiyacının sulama suyu ihtiyacına nazaran öncelikli olduğu da gözetilerek herkesin ihtiyaçları oranında yararlanabileceği bir su rejimi kurulması yoluna gidilmelidir. Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.