YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2195
KARAR NO : 2022/4909
KARAR TARİHİ : 06.09.2022
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : … vd.
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.11.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08.09.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, imar uygulamasının iptali nedeniyle kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı; çekişmeli 5485 ada 2 parsel sayılı taşınmazın öncesinde kadastro harici, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yer iken Hazine adına sicil kaydı oluşturulmadan ihdasen Adana Büyükşehir Belediyesi adına tescil edildiğini, sonraki imar uygulaması ile de anılan parselin tamamının kamuda kullanılmak üzere terkin edildiğini, dayanak imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiğini ve böylece sicil kaydının TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düştüğünü ileri sürerek; bu kısmın tapusunun iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza dayanak imar uygulamalarının idari yargıda iptal edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen ilk karar, Dairemizin 24.11.2014 tarihli ve 2014/6123 Esas, 2014/13265 Karar sayılı ilamı ile “…Somut olaya gelince; teknik bilirkişi, çekişme konusu 1348 (2033) no’lu parselin kadastro paftasına göre dağlık, taşlık ve çalılıktan ihdas edildiği bildirildiği halde, tescil bildiriminde (beyannamede), 146 parselin yola terkinden ihdas edildiğinin belirtildiği, nevar ki, bu hususlardaki çelişkinin giderilmediği, öte yandan; çekişme konusu taşınmazın imar uygulamalarından önceki vasfı, kadastro harici bırakılan bir yer olup olmadığı ve Hazine ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, ayrıca Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı görülmektedir.
Buna göre; öncelikle 1348 (2033) nolu parselin tapu kaydı ile ilk tesisinden itibaren geldi tapu kayıtları ve dayanak belgelerin evrak arasına alınması, ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bu konuda gösterdikleri tüm delillerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir…” şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, hükmü, davacı Hazine vekili temyiz etmiş, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 24.02.2018 tarih, 2016/9924 Esas, 2018/9356 Karar sayılı ilamıyla ; “… dava konusu alanın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisine alındığının belirlenmesi, dava konusu alana ilişkin kadastral pafta ile ilk ve ikinci imar uygulamasıyla konumlarını gösterir imar krokileri ile 146 sayılı kadastral parselin tedavüllü tapu kayıtları ve dayanakları olan belgeler de getirtilerek şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin (ilk uygulama ve ikinci uygulama öncesi ve sonrası nitelikleri, nereden ihdas ile oluşturulduğu, vs) şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının net bir şekilde saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı … Belediyesi Başkanlığı vekili temyiz etmişlerdir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı … vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2) Davacı vekilinin vekalet ücreti yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Dava konusu taşınmaz davalı Seyhan Belediyesi ve davalı … Belediyesi tarafından imar uygulamalarına tabi tutulmuş, ancak davalı Belediyeler tarafından yapılan imar uygulamaları İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Böylece, davacının maliki olduğu kadastral parsel üzerinde imar uygulaması ile oluşan imar parsellerinin dayanağı idari işlemin iptal edilmesi nedeniyle sicil dayanaksız kalmış ve TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca imar parselleri yolsuz tescil durumuna düşmüşlerdir. Her ne kadar mahkemece dava tarihinden sonra gerçekleşen yasa değişikliği nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de; dava, davalı Seyhan Belediyesi ile davalı … Belediyesinin yapmış olduğu idari işlem nedeniyle açılmış olup, davanın açıldığı tarihte kadastral parselin ihyasını talep etmekte haklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacının davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden söz edilemeyeceğinden ve davacının dava açma tarihinde haklı olduğu göz önüne alındığında, vekalet ücretinden davanın açılmasına sebebiyet veren davalılar Adana Büyükşehir Belediyesi ile, dava konusu taşınmazın belediye sınırlarında meydana gelen değişiklik ile davalı … Belediyesi sınırlarına dahil olan davalı … Belediyesi sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki; anılan bu husus kararın bozulmasını gerektirmekte ise de; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile; hüküm sonucuna 7. bent olarak “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.400.00 TL vekalet ücretinin davalı … Belediyesi ile davalı … Belediyesinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine” ibaresinin eklenmesine,
hükmün DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.