Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/219 E. 2023/1852 K. 30.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/219
KARAR NO : 2023/1852
KARAR TARİHİ : 30.03.2023

Taraflar arasındaki noter senedinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; muris …’ın 23.09.2016 tarihinde vefat ettiğini, davacıların murisin kardeşleri olduğunu, davalının ise murisin eşi olduğunu, taraflardan başka mirasçı bulunmadığını, buna ilişkin mirasçılık belgesi alınarak malların intikali için işlemlere başlanacakken, davalı tarafın … Noterliğince düzenlenen 14 mart 1990 tarihli ”Düzenleme şeklinde mal ortaklığı evlenme mukavelesi” başlıklı evrakı gerekçe göstererek, malların tamamının kendisinin olduğunu ancak, kendisi öldükten sonra terekenin davacılara intikalinin yapılabileceğini iddia ettiğini, dava konusu bu belgenin ölüme bağlı tasarruflar içerdiğini, bu nedenle resmî vasiyetname hükmünde olduğunu, ortak vasiyetnameye hukuk düzenimizin izin vermediğini, şekle aykırılık nedeniyle iptal edilmesi gerektiğini, yine iptalini istedikleri resmî vasiyetnamenin “okudum” ve “vasiyetname son arzularımızı muhtevidir” sözlerini içermediğini, söz konusu şekil şartı gerçekleşmediğinden vasiyetnamenin iptalinin gerektiğini, resmî vasiyetname hükmündeki evrakın geçerli olacağı kabul edilse dahi içeriği itibarıyla murisin kardeşlerini tamamen mirastan mahrum etme, ıskat gibi bir iradesinin bulunmadığını, sağ kalan eşin vefatından sonra kalan malların muris Kadri’nin mirasçılarına intikal edeceğinin belirtildiğini ancak, davalı tarafın kötü niyetle hareket ederek davacı müvekkillerini tamamen mirastan mahrum bırakmayı istediğini, İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/400 Esas sayılı dava dosyasından müvekkilleri aleyhine açılan mirasçılık belgesinin iptali konulu dava ile hakları olan mirastan mahrum bırakılmaya çalışıldığını, bu nedenlerle kanuna aykırı vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu iptali istenen …. Noterliğince tanzim edilen 14.03.1990 tarih ve 22983 yevmiye No.lu düzenleme şeklindeki mal ortaklığı evlenme mukavelesine ilişkin uyuşmazlıkta 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerektiğini, taraflar arasında dava konusu sözleşmeye dayalı olarak …. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/400 sayılı dosyasında görülmekte olan tek mirasçının davalı olması nedeniyle davacılar tarafından alınan mirasçılık belgesinin iptaline yönelik derdest dava olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle reddinin gerektiğini, aksi hâlde bekletici mesele olarak kabul edilmesinin gerektiğini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, dava konusu belgenin davacıların iddiasının aksine vasiyetname olmayıp yapıldığı dönemde yürürlükte bulunan mal ortaklığı sözleşmesi olduğunu, sözleşmede sadece …’ın malları söz konusu olmayıp akdin diğer tarafı olan davalı eşinin mallarının da mal ortaklığı içinde belirtildiğini, mal ortaklığı sözleşmesine ilişkin Kanun’un aradığı şekil, ilân ve mahkeme kararı ile tasdik şartlarının yerine getirildiğini, tarafların vasiyetname yapma iradesi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Kadıköy 4. Noterliğinde düzenlenen, 14.03.1990 tarih ve 22983 yevmiye No.lu “Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Evlenme Mukavelesi” başlıklı sözleşmenin içerdiği bazı hükümlerin eşler arasında sözleşmesel rejim olan mal ortaklığı rejimine ilişkin bulunmasına karşın, sözleşmenin 5 inci sayfasında mal rejimi sözleşmesinden farklı olarak ölüme bağlı tasarruf hükümleri taşıdığını, sözleşme ile eşlerden birinin ölümü hâlinde ortaklığa dahil malların tamamının sağ kalan eşe ait olacağının kararlaştırıldığını, iki taraflı bir hukuki işlem olması itibarıyla bir olumlu miras sözleşmesi (TMK m. 527) niteliğinde olduğunu, resmî vasiyetname şeklinde yapıldığını, miras bırakanın son arzularının mümkün olduğu kadar ayakta tutulması gerektiğini, olumlu miras sözleşmesinin eşler açısından geçerli ve bağlayıcı olduğunu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Senedin mal rejimi sözleşmesi olarak kabul edilmesi durumunda sözleşmenin murisin ölümüyle değil 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sona erdiğini, bu durumda mirasçı atamaya ilişkin maddenin de geçersiz olacağını, 01.01.2002 tarihi itibarıyla edinilmiş mallara katılma rejimine tâbi olduklarını, senedin ölüme bağlı tasarruf olarak kabul edilmesi durumunda ise resmî vasiyetname şartlarını taşıyıp taşımadığının tartışılması gerektiğini, ortak vasiyetnamelerin şekle aykırılık nedeniyle iptali gerektiğini, Mahkemece tartışılmadığını, miras sözleşmesi olarak kabul edilmesi durumunda ise şekil şartlarını taşımadığını, senet geçerli kabul edilse dahi mirastan tamamen ıskat iradesi taşımadığını belirtmek suretiyle hükmün kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacılar tarafından resmi vasiyetname niteliğinde ve hükmünde olup şekle ve kanuna aykırı düzenlendiği iddiasıyla iptali istenen muris … ile eşi davalı … arasında… Noterliğinde 14/03/1990 gün ve 28983 yevmiye nosu ile düzenlenen ” düzenleme şeklinde mal ortaklığı evlenme mukavelesi ” başlıklı sözleşmenin eşler arasında düzenlenen mal rejimi sözleşmesi olup, vasiyetname niteliğinde olmadığı, iptali istenilen sözleşmenin … Sulh Hukuk Hakimliğinin 13/06/1990 tarih ve 1990/184 esas 1990/100 karar sayılı kararı ile mal ortaklığı usulünü kabul etmiş olduklarından MK’nun 173.maddesi gereğince iş bu mukavelenin tasvibine ve tasdikine karar verildiği, muris…. ile davalı eşi … arasında düzenlenen sözleşme mal rejimi sözleşmesi olup vasiyetname niteliğinde olmaması nedeniyle davacılar tarafından davalı aleyhine açılan vasiyetnamenin iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği açıktır. Yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup doğru görülmüştür.” gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Senedin mal rejimi sözleşmesi olarak kabul edilmesi durumunda sözleşmenin murisin ölümüyle değil 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sona erdiğini, bu durumda mirasçı atamaya ilişkin maddenin de geçersiz olacağını, 01.01.2002 tarihi itibarıyla edinilmiş mallara katılma rejimine tâbi olduklarını, senedin ölüme bağlı tasarruf olarak kabul edilmesi durumunda resmî vasiyetname şartlarını taşıyıp taşımadığının tartışılması gerektiğini, yine miras sözleşmesi olarak kabul edildiği takdirde şekil şartlarının tartışılması gerektiğini, sözleşme tarafları eşlerin vasiyetnameyi okuduğunu ve vasiyetnamenin son arzularını içerir olduğunu beyan etmelerinin tanıkların huzurunda gerçekleştiğinin ve de tanıkların eşleri tasarrufa ehil gördüklerinin sözleşmeye derç edilmesi gerekirken bu beyanların sözleşmede yer almadığını, buna rağmen İlk Derece Mahkemesince şekle uygun kabul edildiğini, şekle aykırılığın her aşamada ileri sürülebileceğini, bu nedenle temyiz dilekçesinde ileri sürdüklerini, belgenin vasiyetname niteliğinde olduğunu ve geçerlik şartlarını taşımadığını, ortak vasiyetnamenin tartışılmadığını, İstinaf Mahkemesince gerekçesiz karar verildiğini belirtmek suretiyle temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; eşler arasında noterde düzenlenen mal ortaklığı şeklindeki mal rejimi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
743 sayılı Medeni Kanun’un 222 nci maddesi (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 276 ncı maddesi).

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.