Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2022/1963 E. 2023/2854 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1963
KARAR NO : 2023/2854
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının aralarında anlaşarak 1989 yılında davaya konu 2899 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki kerpiç eve talip olduklarını, taşınmazın satın alınması için davalı tarafından yüksek bir meblağın ödendiğini, o dönemde husumet çıkacağı gerekçesiyle taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, 1990 yılında davalı ile birlikte oturmakta iken evlerin ayrıldığını, tarafların babasına ait müşterek hane ve dava konusu ev ile ilgili kura çekildiğini, kura sonucunda müşterek evin davalıya dava konusu taşınmazın ise müvekkiline isabet ettiğini, ancak davalının devre yanaşmadığını, taşınmazın müvekkili tarafından yenilendiğini belirterek öncelikle 2899 parselde yer alan 564 m2 müştemilatlı kerpiç evin davalı adına kayıtlı bulunan hissesinin iptali ile müvekkili adına tescilini aksi halde taşınmaz hissesinin rayiç bedelinin tespit edilerek tapu devir tarihinden itibaren faizi ile birlikte günümüz değerine güncellenerek ve değiştirilerek davalıdan hissesi oranında tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; açılan davanın haksız olduğunu, davanın ve talebin zamanaşımına uğradığını, tapu iptali ve tescil davasının hangi durumlarda açılabileceğinin ortada olduğunu, eldeki davanın bu kapsama girmediğini ve davacının iddiasını destekleyici yazılı bir belgeyi sunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.07.2021 tarihli ve 2019/690 Esas, 2021/336 Karar sayılı kararında belirtilen “…davacının iddialarını yazılı delil veya davalı tarafın elinden çıkmış bir delil ile ispatlayamadığı, dosyada davacının iddiasını ispata elverişli delil başlangıcı niteliğinde herhangi bir belgenin bulunmadığı, yazılı bir delil sunmayan davacının usulüne uygun şekilde yemin deliline dayanması karşısında davacıya bu hakkının hatırlatıldığı, davalının duruşmaya katılarak bildirilen hususlarda yeminli beyanda bulunduğu bu hali ile davacının iddialarını ispatlayamadığı…” gerekçesiyle asıl ve terditli taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 07.02.2022 tarihli ve 2021/1889 Esas, 2022/196 Karar sayılı kararıyla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davalının hileli davranışları ve müvekkiline verdiği güven sonucu dava konusu taşınmazın davalı adına tescil edilmiş olduğunu,

2. Taşınmaz bedelinin büyük bir kısmının müvekkili tarafından karşılandığını,

3. Tanıkların müvekkilinin haklılığını ortaya koyduğunu,

4. Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,

6. Müvekkili tarafından taşınmazın uzun süre kullanımına ilişkin ev ve eklentilerin davalı tarafça müdahalesiz ve tasarruf bilgisi sorulmaksızın yapılması ve 30 yılı aşkın süredir kendisinden herhangi bir bedel talep edilmemesi hususları göz önüne alındığında malum taşınmazın davalıya ait olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; terditli olarak tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26 ncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202, 225 vd. maddeleri, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E., 2015/2838 K.

3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26 ncı maddesi, “sözleşme özgürlüğü” başlığı altında, “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda sui generis (kendine özgü yapısı olan) sözleşmelerin yaratılması imkân dâhilindedir. “Kanunda düzenlenmemiş herhangi isimli bir sözleşmenin unsurunu içermeyen, tamamen yeni unsurların yeni bir sözleşme yaratmak amacıyla bir bütünlük içinde bir araya getirilmesiyle oluşan sözleşme” (Fikret Eren: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2020, s.961) olarak tanımlanması mümkün olan bu sözleşmelerden biri de inançlı işlemlerdir (Fahrettin Aral/Hasan Ayrancı: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara, 2021, s.63).

3. Roma Hukukunda aynî bir teminat oluşturmak için yaratılan fiducia teriminin günümüzdeki karşılığı olan (Belgin Erdoğmuş: Roma Eşya Hukuku, İstanbul, 2020, s.119) inançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

4. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

5. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

6. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

7. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

8.Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.

9.Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K.)

10. Somut olayda; dosya içinde yapılan incelemede, davacı tarafın “inanç” iddiasını kanıtlar nitelikte davalı taraf ile yapılan bir inanç sözleşmesini dosyaya sunmadığı gibi böyle bir sözleşmesel ilişkinin varlığını ispata elverişli delil başlangıcı niteliğindeki bir belgeyi de sunmadığı anlaşılmıştır. Davacının dava dilekçesine bakıldığında doğrudan “yemin” deliline dayandığı görülmüş ve davacı yargılama aşamasında yemin deliline başvurmuş, davalı da davacı ile arasında herhangi bir inanç ilişkisinin olmadığına dair yeminini eda etmiştir. 6100 sayılı HMK’da kesin deliller arasında sayılan “yemin” delilinin eldeki davada davacı aleyhine olduğu ortadadır.

11. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı görülmüştür

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.