YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1298
KARAR NO : 2023/2580
KARAR TARİHİ : 15.05.2023
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki mirasçılıktan çıkarmanın iptali, vasiyetnamenin iptali uygun görülmezse terditli tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların babaları olan….’in 07/02/2016 tarihinde öldüğünü, defin işlemleri tamamlandıktan sonra yıllardır murise ait olduğu bilinen İzmir ili, ….. ilçesi, …. Mahallesinde bulunan 3393 ada 13 parsel sayılı taşınmazda 15 gün bile geçmeden satılık ilanlarının asılması üzerine tapu müdürlüğüne giden müvekkillerinin taşınmazın yarı oranında davacılar adına kayıtlı olduğunu öğrendiklerini, murisin sağlığında 02.03.2012 tarihli satış işlemi ile vasiyetnameye konu taşınmazı intifa hakkı kendinde kalmak üzere davalı kızı …’ya temlik ettiğini, …. tarafından da 02/07/2012 tarihli satış işlemi ile yarı hissesinin diğer davalı …’a temlik edildiğini, bu devirleri ancak murisin ölümüyle öğrenen müvekkillerin derhal muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davası açtıklarını, murisin 23/09/2008 tarihinde Bornova …. Noterliğinde yaptığı vasiyetname ile TMK 510 uncu madde şartları bulunmadığı halde davacıları miras paylarından ıskat edip 3393 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı evini davalılara vasiyet ettiğini, söz konusu vasiyetnamenin Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/546 Esas, 2016/1128 Karar sayılı ilamı ile açılarak okunduğunu, taraflarına 22.11.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, kararın 07.12.2016 tarihinde kesinleştiğini, mirastan ıskat sebeplerinin gerçek olmadığını ve gerçekleşmediğini dolayısıyla mirastan ıskatın iptalinin gerektiğini, ayrıca vasiyet edenin 02/03/2012 tarihli satış işlemi ile vasiyetnameye konu taşınmazı intifa hakkı kendinde kalmak üzere davalı kızı …’ya temlik ettiğini, …. tarafından da 02/07/2012 tarihli satış işlemi ile yarı hissesinin diğer davalı …’a temlik edildiğini, bu satış işlemi ile murisin vasiyetnamedeki tasarruf iradesini ortadan kaldırdığını, yapılan satış işleminin gerçek satış işlemi değil bila bedel bağış işlemi olduğunu, satış işleminin şekil şartına uyularak gerçekleştirilmesi halinde ise vasiyetnamenin tenfizi ve uygulanmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla vasiyetnamenin hükümsüzlüğünün tespitinin gerektiğini, açıklanan sağlararası kazandırmaların saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığını, dava konusu taşınmazların satış tarihi itibari ile rayiç değerinin 350-400 bin TL iken sözde satış adı altında 25 bin TL bedelle davalıya bila bedel satılmasının murisin gerçek amacının bağış olduğunu gösterdiğini ileri sürerek, ıskat sebepleri bulunmadığından ıskata dayalı vasiyetnamenin iptalini, mümkün olmaması halinde vasiyetten dönme sebebiyle hükümsüzlüğünün tespitini, mümkün olmaması halinde ise vasiyetname ile saklı payı zedelenen davacıların saklı paylarının tenkisi ile davalılardan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davacılar tarafından müvekkilleri aleyhine İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/124 Esas sayılı dosyasında 14.03.2016 tarihinde muris muvazaası ile tapu iptal tescil davası açıldığını, belirtilen davaya müvekkilleri tarafından 25.04.2016 tarihli cevap dilekçesi sunulduğunu, cevap dilekçesinde vasiyetnameden ve davacıların mirastan ıskat edildiğinden bahsettiklerini, cevap dilekçesi ekine vasiyetnamenin bir suretini eklediklerini, davacıların vasiyetnameyi ve mirastan ıskatı cevap dilekçelerinin tarihi itibari ile öğrendiklerini dolayısıyla 25.04.2016 tarihi itibari ile vasiyetnamenin ve mirastan ıskatın iptali için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süresinin başladığını, öte yandan vasiyetnamenin açılıp okunması dosyasında İzmir 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/85 talimat sayılı dosyası kapsamında davacılara vasiyetnamenin 2016 haziran aylarında tebliğ edildiğini, davacıların murisin ölümünden 15 gün geçmeden satılık ilanı asılması ile tapuya giderek murisin sağlararası tasarruflarını öğrendiklerini belirttiklerini, bu durumda tenkis davasına ilişkin hak düşürücü sürenin de en geç 14.03.2016 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağını, davacının tüm taleplerinin hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini, ayrıca davanın esastan da reddinin gerektiğini belirtmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi, “… taraflar arasında İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/124 Esas sayılı dosyasında görülen muris muvazasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında davalılar tarafından verilen 25/04/2016 tarihli cevap dilekçesiyle birlikte davacı tarafından vasiyetnamenin öğrenildiği, eldeki davanın 22/11/2017 tarihinde açılmış olması sebebiyle TMK’da düzenlenen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği anlaşıldığından ıskatın iptaline ilişkin talebin, sonradan gerçekleştirilen tasarruf ile vasiyetnameden dönüldüğünden bahisle hükümsüzlüğün tespiti talep edilmişse de, sonradan gerçekleştirilen tasarrufun vasiyetnamenin içeriğine aykırı olmaması sebebiyle bu talebin, tenkis talebinin ise TMK’da düzenlenen TMK’nın 571 inci maddesinde düzenlenen süre içinde açılmamış olması nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” gerekçeleriyle karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davaya yönelik kararın kesinleşmesinden sonra 1 yıl içinde dava açıldığını, ayrıca vasiyetnamenin 22/11/2016 tarihinde davacılara tebliğ edildiğini, davanın 22/11/2017 tarihinde açıldığını, Türk Medeni Kanunu’nun 510 uncu maddesinde belirtilen mirasçılıktan çıkarma nedenlerinin davacılar için mevcut olmadığını, vasiyetnamedeki iradesinden farklı olarak muris tarafından davalı …’ye 4 yıl sonra yapılan satış işlemiyle vasiyetnameden dönüldüğünü, davacıların saklı paylarına el atıldığını, deliller toplanmadan karar verildiğini, tanıkların dinlenmediğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesi, “…Somut olaya gelince; 23/09/2008 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetname ile muris Murat Tezer, sağlığında yaptıkları hal ve hareketler nedeniyle mirasçılarından olan davacıları mirasçılıktan çıkardığını, 3393 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı evini mirasçılarından olan davalılara vasiyet ettiğini bildirmiştir. Vasiyet eden …..’in, sağlığında vasiyetnameye konu taşınmazı 02/03/2012 tarihinde intifa hakkı kendinde kalmak üzere satış suretiyle davalı kızı …’ya temlik ettiği, davalı … tarafından da anılan taşınmazın 1/2 payının diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Tarafların, mirasbırakan…..’in 07/02/2016 tarihinde ölümü ile mirasçı sıfatını kazandıkları, Ankara 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/546 Esas sayılı vasiyetnamenin açılıp okunması talepli dosyasında mirasbırakana ait Bornova 1. Noterliği 23/09/2008 gün ve 29448 yevmiye sayılı vasiyetname örneğinin ve tensip zaptının davacılara tebliğ edildiğine ilişkin dosya kapsamında tebellüğ belgesi bulunmadığı, ancak söz konusu davanın 21.06.2016 tarihli celsesinde davacılar ….. ve …’in vasiyetnameyi kabul etmedikleri ve Ankara’da iptali için dava açtıkları yönünde beyanda bulundukları, anılan mahkemenin gerekçeli kararının ise 22.11.2016 tarihinde davacılar vekiline tebliğ edildiği, yine davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan İzmir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/124 esas sayılı muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil istemli dava dosyasında da davacılar vekili tarafından verilen 25.04.2016 tarihli dilekçede vasiyetnameye ilişkin açıklamalarda bulunulduğu, dolayısıyla davacıların vasiyetnameyi, iptal sebeplerini ve saklı paylarının zedelendiğini öğrendiklerinin kabul edileceği 21.06.2016 tarihi ile işbu davayı açtıkları 22.11.2017 tarihi arasında TMK’nın 559 ve 571 inci maddelerinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu, ayrıca vasiyetnamenin hükümsüzlüğü istemi yönünden de vasiyetnamenin tenfizi istemiyle açılacak davada itiraz olarak ileri sürülebileceğinden davacının eldeki tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince; davacıların vasiyetnameyi, iptal sebebini ve kendilerinin hak sahibi olduğu ve saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarih ile iş bu davanın açıldığı tarih arasında bir yıllık hak düşürücü süre geçtiği gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında yukarıda açıklanan nedenlerle bir isabetsizlik bulunmamaktadır…” gerekçeleriyle karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, delillerinin toplanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, hukuka aykırı karar verildiğini, vasiyetnamenin Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/546 Esas, 2016/1128 Karar sayılı ilamıyla açılarak okunduğunu ve taraflarına 22.11.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, kararın 07/12/2016 tarihinde kesinleştiğini, eldeki iptal davasının 22.11.2017 tarihinde açıldığını, bir yıllık hak düşürücü sürenin yerleşik içtihatlara göre vasiyetnamenin açılıp okunması kararının kesinleşmesi ile başlayacağını, davalarında hak düşürücü sürenin geçmediğini, mirastan ıskat sebeplerinin gerçekleşmediğini ve gerçek olmadığını, vasiyetnamenin murisin sonradan gerçekleştirdiği tasarrufun vasiyetname içeriğine uygun olmaması nedeniyle hükümsüz olduğunu, vasiyetname ile murisin 2 kızına eşit olarak taşınmaz bağışladığını, 4 yıl sonra 02.03.2012 tarihinde 3002 yevmiye sayılı işlemle taşınmazın tamamını davalı …’ye satış göstererek gerçekte kızına bağışladığını, sadece intifa hakkını üzerinde bıraktığını, davalı …’nın da 02.07.2012 tarihinde 9630 yevmiye sayılı işlem ile yarı hisseyi davalı …’a intifa hakkı murise ait olmak üzere temlik ettiğini, zaten tapuda sözde satış suretiyle taşınmazın davacılar üzerine geçtiğini, dolayısıyla artık tenfizi mümkün olmayan vasiyetnamenin hükümsüzlüğünün tespitinin gerektiğini, ayrıca mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalarının tenkise tabi olduğunu, dava konusu taşınmazın satış tarihi itibariyle rayiç bedelinin 350-400 bin TL iken sözde satış adı altında 25 bin TL bedelle davalı …’ye bila bedel satılmasının aslında murisin gerçek amacının bağış olduğunu gösterdiğini, devamında da aynı şekilde 1/2 hissenin diğer kardeş davalı …’a temlikinin de aynı saikle yapıldığını, belirtilen tasarruflarla müvekkillerinin saklı payına tecavüz edildiğini dolayısıyla tenkis taleplerinin kabulü gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, mirasçılıktan çıkarmanın iptali, vasiyetnamenin iptali uygun görülmezse terditli tenkis istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 510, 511, 512, 557, 559 ve 570 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Açıklanan nedenlerle temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.