Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2021/8465 E. 2023/2270 K. 25.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8465
KARAR NO : 2023/2270
KARAR TARİHİ : 25.04.2023

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Erdek Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki temliken tescil, olmadığı takdirde tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı duruşmalı olarak davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 25.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde duruşmalı temyiz eden davacı vekili Avukat … ile diğer taraftan duruşmasız temyiz eden davalı vekili Avukat … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İşin incelenerek karar bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin dava konusu 101 ada 67 parselin 409,38 m²’sini dava dışı…’ten 17.07.1989 tarihli zilyetlik devri ve satış senedi ile satın alarak 1990 yılında üzerine ev inşa ettiğini, ancak kadastro tespiti sırasında Maliye Hazinesi adına tespit gördüğünü, ölçü krokisinde D harfi ile gösterilen kargir evin davacı …’ye ait olduğuna dair muhdesat şerhine yer verildiğini, kadastro tespitine itiraz davasının reddedildiğini, akabinde davacı ile parsel üzerinde evleri bulunan davalı ve dava dışı üçüncü kişiler tarafından Maliye Hazinesinden parselin satışının talep olunduğu, ancak satış bir kişiye yapılabileceğinden ihaleye güvenilen kişi sıfatıyla dava dışı …’nın girdiğini, taşınmaz bedelinin davacı ve davalı ile diğer dava dışı ev sahipleri tarafından ödendiğini, bu suretle yapılan satış sonucunda taşınmazın dava dışı…adına tescil edildiğini, malike karşı açılan tapu iptali ve tescili davasının taşınmazın ifrazı mümkün olmadığından reddine karar verildiğini, daha sonra üzerinde evi bulunan kişilerle 16.04.2011 tarihinde haricen taksim sözleşmesi imzaladıklarını, sonra…tarafından yine güvenilen kişi sıfatıyla ve bedelsiz olarak taşınmazın davalı …’a devredildiğini, bu defa da davalı … tarafından davacı … aleyhine dava konusu taşınmaza yönelik olarak el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açıldığını belirterek TMK’nın 724 üncü maddesi gereğince taşınmazın 409,38 m²’sinin hisseli olarak iptali ile davacı adına tapuya tesciline, mahkemece uygun görülmediği takdirde taşınmaz arsa ve yapının rayiç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; davacı tarafından daha önce açılan tapu iptali ve tescili davasının reddedildiğini, tarafları farklı olsa da kesin hüküm oluşturduğunu, dava konusu taşınmaz 5.000 m²’den küçük olup parsellere bölünmesinin mümkün olmadığını, TMK’nın 724 üncü maddesinde belirtilen iyiniyet koşulunun gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı tespit edildiğinden, TMK’nın 724 üncü maddesi gereğince temliken tescilin objektif koşulunun (yapının bulunduğu alanın ifrazının mümkün olması) oluşmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin temliken tescil talebinin reddine karar vermek gerektiği, taraflar arasında 16.04.2011 tarihli Taşınmaz Alım Satımı ve Rızai ve Harici Taksim Anlaşması’nın imzalandığı, bu anlaşmaya göre de davalının söz konusu muhdesatın davacıya ait olduğunu bildiği anlaşılmakla, davacının tapu iptal ve tescil davasının reddine, davacı tarafça mahkeme veznesine depo edilen 44.920,00 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, davacının terditli olarak açtığı tazminat davasının kabulüne; dava konusu yapı değeri olan 117.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olmaması nedeniyle tapu iptali ve tescili talebinin reddine karar verilmiş ise de özel kanun niteliğinde olan Kadastro Kanunu’nun 14/2 nci maddesi gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiğini, tazminat miktarı yönünden karara itiraz ettiklerini, arsa bedeli ile birlikte yapı ve ağaç bedelinin de hesaplanması gerektiğini belirtmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tazminat miktarından arsa bedeli olan 53.219,40 TL’nin düşülerek 63.780,60 TL’ye hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca faiz başlangıç tarihinin dava tarihi değil yerel mahkeme kararının kesinleştiği tarih olması gerektiğini belirtmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen esas ve karar numaralı kararı ile; dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davacının dava dışı…’ten 17.07.1989 tarihli Zilyetlik Devri ve Satış Senedi ile davaya konu 409 m²’ye miktarındaki yeri satın alarak 1990 yılında üzerine ev inşa ettiği, davacı tarafından satın alınan bu yerde dahil olduğu taşınmazın 1.999,49 m² yüzölçümü ile 01.03.1993 tarihinde düzenlenen kadastro tutanağı ile 101 ada 67 parsel numarası ile Maliye Hazinesi adına tespit gördüğü, düzenlenen kadastro tutanağının beyanlar hanesinde “ölçü krokisinde D harfi ile gösterilen kargir evin davacı …’ye ait olduğuna” dair muhdesat şerhine yer verildiği, Erdek Kadastro Mahkemesinin 1994/40 Esas, 1996/15 Karar sayılı dosyası ile görülen kadastro tespitine itiraz davasının reddedilerek taşınmazın dava dışı Maliye Hazinesi adına tescil edildiği, akabinde davacı ile parsel üzerinde evleri bulunan davalı ve dava dışı üçüncü kişiler tarafından Maliye Hazinesinden parselin satışının talep olunduğu, ancak satış bir kişiye yapılabileceğinden ihaleye güvenilen kişi sıfatıyla dava dışı …’nın girdiği, taşınmaz bedeli davacı ve davalı ile diğer dava dışı ev sahipleri tarafından ödendiği, bu suretle yapılan satış sonucunda taşınmazın dava dışı …..adına tescil edildiği, davacı tarafından 409 m²’ye denk gelen kısmın hissenin tapu kaydının iptali ile adına tescili talebiyle dava dışı…aleyhine Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/231 Esas, 2009/342 Karar sayılı dosyası ile açılan davanın taşınmazın ifrazı mümkün olmadığından reddine karar verilerek kararın Yargıtay tarafından da onanarak kesinleştiği, davacı tarafından bu defa ödediği paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesi talebiyle yine…aleyhine Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/39 Esas, 166 Karar sayılı dosyası ile açılan davanın yargılaması sırasında davacı ve davalı ile dava dışı ev sahipleri arasında 16.04.2011 tarihinde Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/231 Esas, 2009/342 Karar sayılı dosyasında keşfen alınan fen bilirkişi …’un 18.08.2…009 tarihli krokili raporu esas alınarak akdedilen “Taşınmaz Alım Satımı ve Rızai ve Harici Taksim Anlaşması” sonrasında davadan feragat ettiği, söz konusu anlaşmaya esas alınan rapor ve krokide B harfi ile gösterilen taşınmazın dava konusu kısmının davacıya ait olduğunun kabul edildiği, akabinde taşınmazın tapu kaydının …. tarafından yine güvenilen kişi sıfatıyla ve bedelsiz olarak davalı …’a devredildiği, bu defa da davalı … tarafından davacı … aleyhine dava konusu taşınmaza yönelik olarak Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/314 Esas sayılı dosyası ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açılması üzerine davacı tarafından da eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Eldeki dava ise 03.09.2018 tarihinde açılmış olup, davadaki istem kadastrodan önceki nedenlere dayanmaktadır. Kadastro tespitinin kesinleştiği 17.03.1997 tarihi ile davanın açıldığı 03.09.2018 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun’un 12/3 üncü maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği dikkate alınarak davacının tapu iptali ve tescil talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken, mahkemece ifrazın mümkün olmadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemekle birlikte, tapu iptali ve tescil talebinin reddine ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle yerinde olup, davacı vekilinin bu hükme ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.

Öte yandan; davacı taraf dava dilekçesinde terditli olarak tescil isteminin kabul edilmemesi halinde taşınmaz üzerine inşa ettiği bina nedeniyle tazminat isteminde bulunmuş olup, mahkemece davacının tazminat talebinin kabulü ile yapı değeri 117.000,00TL hüküm altına alınmıştır.

“…Dava konusu yerde davacı tarafından inşa edilen ev vasıflı yapı dava konusu taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığı dönemde 17.07.1989 tarihli dava dışı üçüncü kişi ile düzenlenen Zilyetlik Devri ve Satış Senedi’ne dayalı olarak inşa edilmiş olup, davacı taşınmazın ifraza elverişli hale geldiğinde kendisine devredileceği inancı ile yapıyı inşa etmiştir. Bu durumda davacının yapıyı inşa ederken iyiniyetli olduğunun kabulü gerekir. Davalı ise taşınmazı sonradan ve bu durumu bilerek bedelsiz olarak güvenilir kişi olarak yine dava dışı …’dan tapuda devralmış olup, iyiniyetli olduğunun kabulü mümkün değildir. Bu nedenle davacı tam zararının tazminini talep hakkına sahiptir.

…Davacı vekilinin ödenecek tazminata ağaç bedellerinin de dahil edilmesi dair beyanı ön inceleme duruşmasından da sonra tahkikat aşamasında ileri sürüldüğünden iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında olup, davalı tarafından savunmanın genişletilmesine açıkça muvafakat edilmediği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince bu talebe ilişkin gerekçeye yer verilip hüküm kurulmamış olması yerinde olmamakla birlikte ağaç bedeline hükmedilmemiş olması bu yönü ile yerinde olup, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.

…Bilirkişi raporuna karşı davacı tarafından arsa bedelinin fazla olması ve yapı bedelinin az hesaplanması nedeniyle itiraz edilmiş ise de, davalı tarafından arsa bedeline itiraz edilmediği ve arsa bedelinin fazla hesaplanması davacı aleyhine olmadığı anlaşıldığından, ayrıca yapı bedeline ilişkin alınan ek raporda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, davacı vekilinin ek rapora itiraz etmediği bu nedenle davalı lehine müktesep hak doğduğundan bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir.

…Taleple bağlılık kuralı dikkate alınarak yapı bedeli ile birlikte arazi bedelinin de tahsiline karar verilmesi gerekirken, mahkemece arazi bedeli talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmayıp, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerindedir. Davacı 101 ada 67 parselin kadastro tespit maliki Maliye Hazinesinden satın alınması sırasında dava konusu ettiği 409,38m²’lik kısmın bedelini ödemiştir. Davalı tarafından taşınmaz tapuda devralınırken herhangi bir bedel ödenmiş değildir. Bu itibarla az davalının arsa bedelinin tazminat miktarından düşülmesi ve faiz başlangıç tarihine ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının tapu iptali ve tescili talebinin reddine, davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilen 44.920,00 TL’nin davacıya iadesine, davacının tazminat talebinin kabulü ile 53.219,40 TL arazi bedeli ile 117.000,00 TL yapı bedelinin dava tarihine itibaren yasal faizi ile davadan tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili duruşmalı olarak ve davalı vekili duruşmasız olarak temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinin tekrar etmekle birlikte, bölge adliye mahkemesinin davayı yanlış yorumladığını, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde muhdesat değerinin arsa değerine nazaran düşük kaldığına dair itiraz ettiklerini, bilirkişi raporu ve ek raporuna karşı 28.01.2020 tarihli celsede itiraz etmiş olmalarına rağmen davalı lehine müktesep hak oluştuğunun değerlendirilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir.

2. Davalı vekili yukarıda IV-B-2 bölümünde belirtilen sebeplerle kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescili, terditli olarak tazminat talebine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına göre, Mahkemece mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğinden ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

3. 6100 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesi uyarınca hâkim Türk Hukuku’nu re’sen uygular. Bu ilke uyarınca, olayları belirlemek taraflara, bu olayların hukuki sonuçlarını tayin etmek hâkime aittir. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde her ne kadar 4721 sayılı Kanun’un 724 üncü maddesine dayalı tapu iptali ve tescili talebinde bulunmuş ise de dilekçe içeriğinden taraflar arasında imzalanan 16.04.2011 tarihli taşınmaz alım satım ve rızai harici taksim anlaşması başlıklı protokol içeriğine dayanmaktadır. Bu protokol, inanç sözleşmesi niteliğindedir. Sözleşmenin 2-b maddesine göre, taraflar arasında görülen Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinde alınan 18.08.2009 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde B harfi ile gösterilen ve üzerinde … tarafından inşa edilen ev bulunan, 409,38 metrekarelik parsel …’ye ait olduğu belirtilmiştir. Davacı inanç ilişkisini bu sözleşmeyle ispat etmiştir. Dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı ilgili kurum tarafından bildirilmiş ise de sözleşmedeki hüküm esas alınarak arsa vasfındaki taşınmazda davacıya hisse verilmesinde yasal olarak bir engel bulunmamaktadır. O halde, davacının pay iptali ve tescili istemi hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Yukarıda V-C-3-1. paragrafta açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Yukarıda V-C-3-2. paragrafta açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

8.400,00 TL Yargıtay duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

25.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.