YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8433
KARAR NO : 2022/3891
KARAR TARİHİ : 31.05.2022
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26/12/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21/09/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 31/05/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
Davacı tarafından açılan maddi tazminatın davalıdan tahsiline dair davada, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucu, kararın onanmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmadığıma dair karşı oyum aşağıdaki şekildedir.
Davacı, kendisine ait apartman dairesinin üst katında yer alan dairedeki çalışma sırasında, bulaşık makinesine ait su tesisatının bağlanması sırasında, borunun patlaması sonucu alt katta yer alan dairesinde maddi hasar oluştuğunu belirterek tespit davası sonucu belirlenen 6.500,00 TL zararının 7 Ağustos 2012 olay tarihinden itibaren davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece 07/02/2014 tarihinde açılan işbu davanın yargılaması yapılarak, 27/01/2015 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 10/10/2019 tarihli ilamı ile kararı bozmuştur.
Bozma gerekçesinde, oluşan hasarın tam olarak davalıya ait borudan mı, yoksa ana taşınmaza ait ortak yer sayılan tesisattan mı kaynaklandığı açık olmadığı için, bu hususların belirlenmesi ile araştırma sonucuna göre hüküm verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı bulunmuştur.
İlk derece mahkemesi bozma ilamına uyularak eksikleri gidermiş, mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırmış olup, neticeten bilirkişinin getirilen mimari ve tesisat projelerini mahalline tam olarak nasıl uygulandığı açıklanamamakla birlikte, aradan geçen zaman içerisinde deliller ortadan kaybolduğu için, hasar verici olayın sebebinin ne olduğunun belirlenemediği rapor ile tespit edilmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporunda belirtilen belirsizliğin giderilmesi yerine, oluşan bu belirsizlik davalı lehine yorumlanmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada bulunan deliller itibariyle olayın görgü tanığı bulunduğu gibi, davalının da olayı kabullenir tarzda açıklamaları bulunmaktadır.
Olay anında davacının evde bulunmadığı, olayı 20 gün sonra öğrendiği, tarafların bir araya gelmesi sonrası davalının başlangıçta olayı kabullenir tarzda zararı karşılama tavrının bulunduğu, 3. kişiye bir miktar paranın davalı tarafından verilip bilahare paranın geri alınması süreçleri birlikte değerlendirildiğinde esasen, hasar verici olayın davalıya ait üst dairedeki arıza sebebiyle meydana geldiği açıktır.
Özellikle olay öncesi davalıya ait evde çalışma yapıldığı ve bulaşık makinesinin bağlı olduğu tahliye borusundan bir miktar suyun fışkırdığı davalının cevap dilekçesinin 8. bendinde etraflıca açıklanmış, böylece evde tamirat-tadilat yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Olayımızdaki en büyük belirsizlik konusu, olayın hemen akabinde tespit yapılmamasıdır. Ancak tarafsız tanık Uğur Yılmaz olaya en yakın kişi olarak etraflıca beyanda bulunmuş ve özellikle davalının evinin içindeki durumu ayrıntısı ile anlatmış bulunmakla, esasen olayın açık olduğu, bozma ilamının bu anlatımlar itibariyle olayımıza uygun gelmediği ve böylece olayımızda davalının kusurlu hareketlerinin bulunduğu açık olmakla davanın kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Hasar verici olaydan kısa süre sonra 26/12/2012 tarihinde işbu tazminat davası açılmış ise de, sonuçlanması uzun zaman almış olup, mevcut hali ile makul yargılama sürelerinin de aşıldığı, aynı zamanda davacının gerçek bir zararı bulunduğu halde, mevcut hukuk düzeni içerisinde uzun süre beklemesine rağmen zararın giderilemediği, adil yargılanma hakkı itibariylede davacının ayrıca zarar gördüğü sabittir.
Neticeten davacıya ait daireye, davalıya ait üst kattaki daireden sızan suların muhtelif eşyalar itibariyle zarar verdiği, zararın raporlar itibariyle sabit olduğu halde, tazminat davasının reddine karar verilmesi hatalı olup, bu yönden kararın bozulması gerekirken sayın çoğunluk tarafından kararın onanmasına karar verilmesine katılmadığımı karşı oy olarak bildiririm.