YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8404
KARAR NO : 2023/945
KARAR TARİHİ : 16.02.2023
MAHKEMESİ :…Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin feshi ve tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; tarafların muris …’nın mirasçıları olup muris adına Alibeyköy Mahallesi, 171 ada, 27 parsele ilişkin tapu tahsis belgesi bulunduğunu, murisin kardeşi ve kardeş çocukları olan davacılar tarafından tapu tahsis belgesinin tapuya dönüştürülmesi amacıyla vekil tayin ettikleri dava dışı Abdi İpek’in davalı ile birlikte işbirliği içinde 07.05.2002 tarihli noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesiyle dava konusu yerin davalıya devrini sağlayarak görevini ve vekaletnameyle verilen yetkilerini kötüye kullandığını beyan ederek; noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin muvazaa nedeniyle feshine, taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras hisseleri oranında davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davalı …’nin murisin eşi olup murisin evli ve çocuksuz olarak vefat ettiğini, mirasın 1/2’lik kısmının davacılara, 1/2’lik kısmının da müvekkiline kaldığını, aynı zamanda davacılardan Bahtiye’nin eşi olan Abdi İpek’i, davacıların tamamının vekil tayin etmeleri üzerine satış vaadi sözleşmesinin yapıldığını ve tapu tahsis belgesinin tapuya dönüştürülmesi sonrasında satış vaadi sözleşmesinin yerine getirildiğini, davalı … lehine yapılan işlemde hiçbir yolsuzluk bulunmadığını, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sözleşmeye konu bedelin vekile ödendiğini beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “… Dava konusu İstanbul ili, Eyüp ilçesi, Alibeyköy Mahallesi, 171 ada, 27 parselde kayıtlı taşınmaz tarafların murisi Bahtiyar Sancaklı adına kayıtlı iken, murisin vefatı sonrasında aynı zamanda davacılardan Bahriye’nin eşi de olan Abdi İpek’in davacıların tamamı tarafından 30.04.2002 ve 07.05.2002 tarihlerinde noterlikçe düzenlenen vekaletnamelerle vekil tayin edilerek muristen intikal eden taşınmazların satışı ve diğer hususlarda yetkilendirildiği, sonrasında Eyüp 1. Noterliği’nin 07.05.2002 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle dava konusu taşınmazın davalıya satılmasının vekil tarafından vaat ettiği, bu sözleşme doğrultusunda satış işleminin 18.09.2015 tarihinde yapıldığı, dava konusu vekaletnamelerin ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin usulüne uygun düzenlenmiş oldukları, her ne kadar davacılar tarafından satış bedelinin kendilerine ödenmediği iddiasında bulunulmuşsa da vekalet iç ilişkisinden kaynaklanan bu iddianın ancak vekile karşı ileri sürülebileceği, her ne kadar dava dilekçesinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına yer verilerek dava açılmışsa da, bu davanın vekile karşı açılmadığı, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre davalıya yönelik muvazaa iddialarının kanıtlanamadığı ve davacı tarafın yemin deliline de dayanmadığı …” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2. Tavzih Kararı:
İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında davalı lehine 2.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi üzerine, davalı vekilinin 04.07.2018 tarihli düzeltme istemli dilekçesi doğrultusunda, mahkemece 05.07.2018 tarihinde verilen tashih kararıyla, davalının 7/20 hissesine karşılık gelen 113.000,00 TL üzerinden davalı lehine yeniden vekalet ücreti hesaplanarak 11.790,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; vekil Abdi İpek’in temsil yetkisini müvekkillerinin irade ve çıkarlarına aykırı kullandığını, noterde gerçekleşen satış vaadini müvekkillerinin ancak 2016 yılında öğrenebildiklerini, satış bedelinin ödenmediği gibi hem satış vaadi sözleşmesinin hem tapudaki satışın
gerçek değerinin çok altında bedelde muvazaa ile yapılmış olduğunu, vekil Abdi İpek’in davacılardan birinin eşi olmasının danışıklı hareket etmesini veya kötüniyetle hareket etmesini engelleyen bir durum olarak kabul edilemeyeceğini, gerçekte satış değil bağış işlemi bulunduğunu, oysaki vekile bağış konusunda yetki verilmediğini, davacı …’nin vekil Abdi’ye vekaletname verdiği aynı gün Abdi ile davalının noterde satış vaadi sözleşmesi yapmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira asil Bahtiye’nin o gün yapılan sözleşmede bizzat yer alabilecek olduğunu, davanın ispatlanmış olduğunu beyan ederek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılıp davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Tapu kaydı incelendiğinde; dava konusu taşınmazın 403 m2 arsa vasfında olup İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına 13.08.2012 tarihinde tam hisseyle tescil edildiği, 4706 sayılı yasa kapsamında 17.09.2015 tarihinde taşınmazın davalı … adına satış işleminin gerçekleştiği, 18.09.2015 tarihinde ise davalı …’nin 7/20 hisseyi üzerinde bırakarak 13/20 hissesini Ekin İnşaat ve Madencilik Tic. Ltd. Şti’ye sattığı, davacıların verdikleri tüm vekaletnamelerde vekile satış vaadi sözleşmesi yapma yetkisinin verildiği, vekilin de bu vekaletnamelerle Bahtiyar Sancaklı’nın vefatında tapu tahsis belgeli 35 ada 7 parseldeki hak ve hisselerin tamamını Eyüp 1. Noterliği’nin 07.05.2002 gün 8683 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile davalıya 500.000.00 TL’ye satmayı vaadettiği, satış bedelinin de nakden ve peşinen aldığının sözleşmeye şerh edildiği, aksinin davacı tarafça ispatlanamadığı, akabinde tapu tahsis belgesine konu 7 parselin davalı adına 171 ada, 27 parsel olarak tapuda tescil işleminin gerçekleştiği, noterlikte düzenlenen vekaletnamede açıkça satış vaadinde bulunma yetkisi verildiği, aksi hususun aynı kuvvetle delil ile ispat edilemediği, dinlenen tanıkların da vekilin açıkça vekalet görevini kötüye kullandığı yönünde bilgilerinin olmadığı, davacıların açıkça yemin deliline de dayanmadıkları anlaşılmakla vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve vekaleten yapılan satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmadığı, satış vaadi sözleşmesinde bedelin düşük gösterilmesinin de tek başına muvazaa nedeni olamayacağı, zira dava ya konu vekaletnamelerde herhangi bir bedel sınırlaması yapılmadığı, vekile karşı da açılmış herhangi bir dava da bulunmadığı; öte yandan ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında davalı lehine 2.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiş olmasına rağmen davalı vekilinin 04.07.2018 tarihli düzeltme istemli dilekçesi doğrultusunda davalının 7/20 hissesine karşılık gelen 113.000,00 TL üzerinden vekalet ücretinin yeniden hesaplanarak 11.790,00 TL vekalet ücretine “tashihen” hükmedilmesinin HMK’nın 304 üncü maddesi kapsamında tashih işlemi sayılamayacağı, hesap hatası olmadığı, yapılan işlemin “tavzih” niteliğinde olduğu, HMK’nın 305/2 nci maddesinin amir hükmü karşısında taraflara tanınan hak ve yüklenen borçlar ise tavzih yoluyla genişletilemeyeceği için 05.07.2018 tarihli tavzih kararının hatalı olduğu, kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil eden tavzih kararının re’sen yapılan inceleme sonucu kaldırılması gerektiği; ayrıca tamamlama harçlarının hükümde değerlendirilmemesi hatalı ise de bu husus istinaf sebebi yapılmadığından yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmesi gerektiği…” gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 05.07.2018 tarihli tashih kararının kaldırılmasına, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki başvuru nedenleriyle hükmü temyiz etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; tashih kararının re’sen kaldırılmasının hatalı olduğunu zira bu hususun taraflarca istinaf konusu yapılmadığını, ayrıca bölge adliye mahkemesince 05.07.2018 tarihli tashih kararı kaldırıldığı halde yerine bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönüyle yerel mahkemenin tashih kararı doğrultusunda istinaf hükmünün düzeltilerek onanması gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, işlemin bağışlama olduğu yönündeki iddiaların davayı genişletmeye yönelik olup buna muvafakatlarının olmadığını ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, satış vaadi sözleşmesinin feshi ve tapu kaydının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı HMK’nın “İspat yükü” kenar başlıklı 190 ıncı maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “İspat yükü” kenar başlıklı 6 ncı maddesine göre; “Kural olarak herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.”
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yukarıda “Gerekçe ve Sonuç” paragrafındaki gerekçeyle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesinin ve Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.