Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2021/8044 E. 2023/145 K. 12.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8044
KARAR NO : 2023/145
KARAR TARİHİ : 12.01.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki suya elatmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ilçesi, 134 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalılardan …’ın ise 447 parsel sayılı komşu taşınmazın maliki olduğunu, davalı …’in 447 parsel sayılı taşınmazı 21.10.2013 tarihinde oğlu davalı …’a temlik ettiğini, her iki taşınmazda da fidanların bulunduğunu, tarafların yakın akraba olduklarını, 2013 yılında taraflarca taşınmazların sınırında masrafı yarı yarıya karşılanarak yeraltı suyu çıkarıldığını, bu suyun davacı taşınmazına konulan su tankına akıtıldığını ve tarafların sulama ihtiyacının karşılandığını, 3 yıldır tarafların sulama ihtiyacı bu şekilde karşılanmasına rağmen davalıların kanal kazıp boru döşemek suretiyle suyu davalının tarlasına götürdüklerini, davacının suyu kullanmasına engel olduklarını iddia ederek suya elatmanın önlenmesine, eski hale iadesine, taraflar arasındaki önceki anlaşma doğrultusunda suyun münavebeli olarak kullanılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı … vekili; davanın husumetten reddini istemiştir.

2. Davalı … vekili; suyun müvekkilinin taşınmazından çıktığını, davalı … ile davacının amca çocukları olduğunu, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi bir anlaşma bulunmadığını, davacının fidanları kurumasın diye suyu kullanmasına izin verildiğini, davalı taşınmazına kuşburnu ağaçları dikince haklı olarak kendi suyunu kullanmak istediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “dava konusu suyun genel su olduğu, genel sudan herkesin ihtiyacı oranında istifade edebileceği nazara alınarak su rejiminin kurulması için Jeoloji mühendisinden rapor alındığı, suyun debisinin tespit edildiği, denetime elverişli kabul edilen fen bilirkişisi, ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisinin bilirkişi raporları hükme esas alınarak tarafların su ihtiyacının giderilmesi için 23.10.2018 tarihli kadastro mühendisi bilirkişisinin raporunda belirtildiği şekilde C harfi ile gösterilen depoya suyun akıtılarak havuzda biriktirilip su tankında biriken suyun tek vana ile dolan su tankının bir defa davacının kullanması bir defa davalıların kullanması şeklinde sıralı ve dönüşümlü kullanarak çıkan suyu yarı yarıya bölüşerek kullanmaları şeklinde su rejimi kurulmuştur” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir,

IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile karar verildiğini, suyun davalının taşınmazından çıktığını, genel su olmadığını, dava konusu suyun davalının sulama ihtiyacını bile karşılamadığını, davalılarca yapılan kazının önceki suyun kurumasından sonra gerçekleştirildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen kararın toplanan deliller ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 inci maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın mülkiyet hakkına aykırılık teşkil ettiğini, davacının kadim kullanım hakkının bulunmadığını, taraflar arasında suyun kullanımına ilişkin bir sözleşme bulunmadığını, dava konusu suyun genel su niteliğinde olmadığını, davalı yanın bahçesini sulama ihtiyacını dahi karşılamadığını, genel kuraklık nedeniyle suyun artık damlayarak akmaya başladığını eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini ileri sürerek ve re’sen belirlenecek nedenlerle kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, suya elatmanın önlenmesi, eski hale aidesi, su rejimi kurulması istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Türk Medeni Kanunu’nun 718 inci maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.

2. Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”

3. Gerek Türk Medeni Kanunu’nun 718 inci maddesi gerekse 756/2 nci maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.

Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su, kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/ Eren/ Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu’na tabidir.

Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb.) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.

4. Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.

5. 6100 sayılı HMK’nın 297/2 nci maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

3. Değerlendirme
1. Somut olayda, mahkemece fen, ziraat ve jeoloji bilirkişileri refakatiyle gerçekleştirilen 19.07.2017 tarihli keşif sonucu alınan 05.09.2017 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda dava konusu suyun genel su olduğu belirlenmiş, 05.09.2017 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu suyun tarafların meyve ağaçlarını sulamaya yetmediği belirtilmiştir. 19.10.2018 tarihli 2 nci keşif sonucu alınan 11.11.2018 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda genel su olduğu tekrar edilmiş, 27.11.2018 tarihli ziraat bilirkişi raporunda davaya konu suyun tarafların ayrı ayrı sulama suyu ihtiyacını karşılamaya yetmediği belirlenmiştir. Suyun niteliği açısından jeoloji ve ziraat bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu görülmüştür. Bu durumda anılan çelişkinin giderilmesi ve yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda suyun niteliği belirlenmesi, ayrıca taraf tanıklarının kadim kullanım hakkına ilişkin herhangi bir açıklayıcı beyanlarının bulunmadığı da gözetilerek suların en az olduğu dönemde fen, ziraat ve jeoloji bilirkişileri ile birlikte mahallinde yeniden keşif yapılarak tarafların tanıkları dinlenilerek davanın karara bağlanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, Bölge Adliye Mahkemesince de bu durumun dikkate alınmadan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 inci maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

2. Kabule göre de; 23/10/2018 tarihli kadastro mühendisi bilirkişisinin raporunda belirtildiği şekilde C harfi ile gösterilen depoya suyun akıtılarak havuzda biriktirilip su tankında biriken suyun tek vana ile dolan su tankının bir defa davacının kullanması bir defa davalıların kullanması şeklinde sıralı ve dönüşümlü kullanarak çıkan suyu yarı yarıya bölüşerek kullanmaları şeklinde su rejimi kurulmasına yönündeki hüküm de infaza uygun görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.