Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2021/7356 E. 2023/109 K. 11.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7356
KARAR NO : 2023/109
KARAR TARİHİ : 11.01.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki TMK’nın 713/1 ve 2 inci fıkraları gereğince açılan ölüm ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, 432 parsel sayılı taşınmazla birlikte komşu 436 parsel sayılı taşınmazı da 1980 yılından bu yana kullandığını, 436 parsel sayılı taşınmazın başkası adına kayıtlı olduğunun öğrenildiğini, kayıt malikleri …’ın hiçbir zaman zilyed olmadıklarını, davacının 1980 yılında miras yolu ile 432 no.lu parselin maliki olduğunu, o tarihten beri 432 parselin içinde olduğu düşünülen ve kadimden bu yana birlikte zilyed olunan 436 parselin de çiftçilik yapılmak suretiyle tasarrufunda olduğunu, TMK’nin 713. maddesinde belirtilen olağanüstü zamanaşımı yoluyla taşınmaz kazanımı şartlarının gerçekleştiğini, tapu kaydının hukuki kıymetini yitirdiğini açıklayarak, 436 parsele ilişkin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar; davacının zilyetliğinin yasanın aradığı koşulları taşımadığını, emlak vergilerini ödediklerini, taşınmazın davacı tarafından kullanıldığına ilişkin emare bulunmadığını, 1994 ve 1997 yılında … ve bir kısım akrabalarının muris tarafından ekilen ağaçların bulunduğunu ve herhangi bir zirai faaliyet olmadığını gördüklerini ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 1985- 1990- 1997 yılları hava fotoğraflarının getirtildiği, davacıya ait 432 parselle dava konusu 436 parselin bir bütün olarak kullanıldığı, arada sınır olmadığı, bütün olarak tarımsal faaliyete konu olduğu fen ve ziraat bilirkişilerince hava fotoğraflarından tespit edildiği, davacı tarafın babası muris Mestan’ın zilyetliğine dayanmadığını, onun ölümünden sonra 1980’den itibaren bizzat kendi malik sıfatlı zilyetliğine dayandığını bildirdiği ve bu şekilde taraf teşkili sorunu bulunmadığı, tüm tanıklar, mahalli bilirkişilerin yeniden yapılan keşifte dinlendiği, çelişkilerin giderildiği, tanık ve mahalli bilirkişilerin 436 (ve 437) parselde davalıları hiç görmediklerini, 436 parselin Mestan’ın ölümünden itibaren hep … tarafından tarımsal amaçlı ve ağaç dikmek gibi faaliyetlere konu edilerek kullanıldığı, 437 parselin 1959 tapulamasında davalı taraf adına tescilli iken 16.09.1959 tarihinde satış yoluyla…, 26.03.2009’da tashih yoluyla Hazine’ye ve 12.09.2012’de de tekrar tashihen devir ve kurumlar arası devir nedeniyle … adına tescil edildiği, 1980-17/03/2011 (Anayasa Mahkemesince yürürlüğün durdurulması kararının verildiği tarih) arasında davacı yararına TMK’nin 713/2 nci maddesi uyarınca 20 yıla aşkın kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulunun oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili, yasanın aradığı eklemeli zilyetlik koşullarının oluşmadığını, ilgili yasa hükmünün iptali öncesinde yirmi yıllık kazanım süresinin dolmadığını, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin de taraflarına yükletilmesinin doğru olmadığını savunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya arasında mevcut tapu kaydı ve kadastro tutanağına göre davacının da paydaş olduğu 432 parsele komşu 436 parsel sayılı taşınmazın davalıların miras bırakanları İsmail Aşkın ve Mustafa Aşkın adına ½’şer paylı mülkiyet şeklinde 18.01.1959 tarihinden itibaren tapulama nedeniyle kayıtlı olduğu, 436 parselin bitişiğindeki 437 parselle birlikte davalıların miras bırakanları adına, miras yoluyla intikalen ve kazanmayı sağlayan zilyetlikle tespit ve tescil edildiği, 432 parselin davacının da aralarında bulunduğu dava dışı paydaşlarıyla birlikte elbirliği şeklinde mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olduğu, diğer komşu taşınmaz olan 437 parselin ise 1959 tapulamasında davalı taraf adına tescilli iken 16.09.1959 tarihinde satış yoluyla …, 26.03.2009’da tashih yoluyla Hazineye ve 12.09.2012’de de tekrar tashihen devir ve kurumlar arası devir nedeniyle … adına tescil edildiği, davacı taraf açıkça, murislerinin zilyetliğine dayanmadıklarını, sadece ve bizzat kendi fiili zilyetliklerine dayandığını açıkladıklarından ve dosya kapsamına göre aktif husumet sorunu bulunmadığı, tanık ve bilirkişi anlatımları ile hava fotoğrafları ve teknik bilirkişi raporlarıyla da dava konusu parselin, Anayasa Mahkemesince yürürlüğün durdurulması kararının verildiği 17.03.2011 tarihinden geriye doğru çekişmesiz ve aralıksız malik sıfatı ile davacının zilyet ve tasarrufunda bulunduğu, davacının bizzat 20 yılı aşkın süredir zilyetliğinin olduğu, tapu kaydının dava tarihine kadar mirasçılara intikal görmediği davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleştiği, TMK’nın 713/2 maddesi uyarınca açılan davaların kabulü halinde yargılama giderleri ve harçtan davacı tarafın sorumlu tutulacağı, davacı yararına avukatlık ücretine hükmolunamayacağı, buna rağmen, harç, yargılama gideri ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulmasına dair hüküm fıkralarının doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, harç, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden hükmün kaldırılmasına, esasa ilişkin istinaf nedenlerinin ise reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili, dava konusu bölgenin ağaçlarla kaplı olması nedeniyle hava fotoğraflarından sınır tespiti yapılamamasının taşınmazın bütün halinde kullanıldığını göstermeyeceğini, son dönemde bahçe yapılmasının, taşınmazın etrafının tel ve çitle çevrilmesinin 1991’den itibaren zilyetliğinin bulunduğu anlamına gelmeyeceğini, Anayasa Mahkemesi karar tarihinden yani 2011 yılı öncesinden itibaren 20 yıllık zilyetlik koşulunun gerçekleşmediğini savunmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, TMK’nın 713/1 ve 2 inci fıkraları gereğince açılan ölüm ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
Dava, TMK’nın 713/2 inci maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan madde de, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş, ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” denilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Bölge Adliye Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere tanık ve bilirkişi anlatımları ile hava fotoğrafları ve teknik bilirkişi raporlarıyla da dava konusu parselin, Anayasa Mahkemesince yürürlüğün durdurulması kararının verildiği 17.03.2011 tarihinden geriye doğru çekişmesiz ve aralıksız malik sıfatı ile davacının zilyet ve tasarrufunda bulunduğu, davacının bizzat 20 yılı aşkın süredir zilyetliğinin olduğu, tapu kaydının dava tarihine kadar mirasçılara intikal görmediği davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince, davanın sübut bulmuş olması nedeniyle kabulü Dairemiz ve Yargıtay uygulamalarına uygun düşmektedir.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

11.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.