YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6290
KARAR NO : 2022/2545
KARAR TARİHİ : 05.04.2022
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.02.2011 ve 11.03.2011 tarihinde verilen dilekçelerle vasiyetnameden dönmenin iptali talep edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesince Yargıtay 3. Hukuk Dairesi bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davalıların istinaf taleplerinin esastan reddine, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 26.05.2021 tarihli kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 05.04.2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Av. …, karşı taraftan asıl davada davacı vekili Av. …, birleşen dava davacı vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlşendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
I.DAVA:
1.Asıl Dava:
1.1.Davacı TSK Mehmetçik Vakfı vekili, davalıların murisi …’ın …. Noterliğince düzenlenen 06.11.2003 tarih, 23863 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile tüm malvarlığının %65’ini müvekkiline, %20’sini yeğeni davalı …’e, %15’ini ise 21.yy. Eğitim ve Kültür Vakfına vasiyet ettiğini, bu vasiyet ile murisin en büyük arzusunun müvekkili tarafından murisin adına Güneydoğu Anadolu ya da Doğu Anadolu’da yoksul bir köye okul yaptırılarak bu okulda okuyan başarılı kız öğrencilerine tahsillerinin sonuna kadar burs verilmesi olduğunu, murisin daha sonra davalı yeğenleri kendisi ile yeterince ilgilenmediğinden …. Noterliğinin 02.06.2005 tarih, 13104 yevmiye sayılı ek vasiyetnamesi ile daha önceki vasiyetnamede değişiklik yaparak tüm malvarlığının %70’ini müvekkiline, %10’unu yeğeni davalı …’e, %20’sini de 21.yy. Eğitim ve Kültür Vakfına bıraktığını; …. Noterliğinin 05.11.2008 tarih, 25393 yevmiye numaralı vasiyetnameden dönme belgesi ile murisin daha önceki vasiyetlerinden döndüğünü; vasiyetnamenin okunmasına ilişkin olarak İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/739 E. sayılı dosyası ile görülmekte olan davada mahkemece taraflarına vasiyetnameden dönmenin iptali davası açmak üzere süre verildiğini; vasiyetnameden dönme belgesinin düzenlendiği tarihte murisin fiil ehliyetinin yerinde olmadığını ve davalıların murisin yasal mirasçılarının kendileri olmalarından dolayı murisin tüm malvarlığını ele geçirme arzusuyla ağır hasta olan murise vasiyetnameden dönme belgesi tanzim ettirdiklerini belirterek, murisin …. Noterliğinin 05.11.2008 tarih, 25393 yevmiye numaralı vasiyetnameden dönme belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 25.11.2014 tarihli dilekçesinde, vasiyetnameden dönme belgesinin şekil şartlarına aykırılık nedeniyle de iptaline karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
2.Birleştirilen Dava:
2.1.Davacı 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı vekili; muris …’ın …. Noterliğince düzenlenen 06.11.2003 tarih, 23863 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile müvekkilini mirasçı olarak atadığını, murisin …. Noterliğinin 02.06.2005 tarih, 13104 yevmiye numaralı ek vasiyetnamesi ile müvekkilinin payını artırdığını, ancak murisin …. Noterliğinin 05.11.2008 tarih, 25393 yevmiye numaralı vasiyetnameden dönme belgesi ile önceki vasiyetlerinden döndüğünü; işbu vasiyetnameden dönme belgesinin murisin gerçek iradesini yansıtmadığını ve vasiyetnameden dönme belgesinin düzenlendiği tarihte murisin fiil ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek, …. Noterliğinin 05.11.2008 tarih, 25393 yevmiye numaralı vasiyetnameden dönme belgesinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
II.CEVAP:
1.Asıl ve Birleştirilen davada davalılar vekili, vasiyetnameden dönme belgesinin ekinde yer alan sağlık raporunda murisin fiil ehliyetinin yerinde olduğunun belirtildiğini, murisin iradesi ile davacı TSK Mehmetçik Vakfının Tüzüğünün uyuşmaması nedeniyle murisin vasiyetnameden döndüğünü, murisin kendi vakfı yerine davacı vakıflara mirasını bırakmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, vasiyetnameden dönme belgesinin şekil şartlarına uygun düzenlendiğini ve irade fesadının söz konusu olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
1.İlk derece mahkemesi 27.12.2016 tarih, 2011/78 E-2016/473 K sayılı kararıyla asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, Beyoğlu 28. Noterliğinin 05/11/2008 tarihli 25393 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetnameden dönme belgesinin iptaline karar vermiştir.
IV.BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
1.İlk derece mahkemesi kararına karşı davalılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine bölge adliye mahkemesi, 07.06.2017 tarih, 2017/811 E-995 K sayılı kararıyla davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın reddine karar vermiştir.
2.Bölge adliye mahkemesi kararının davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, vasiyetnamenin davalıların zorlaması sonucunda yapıldığı iddiasına ilişkin toplanan deliller ve ilk derece mahkemesinin bu deliller hakkında yapmış olduğu tartışma ve değerlendirmenin incelenmediği gerekçesiyle Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28/05/2019 tarih, 2017/15177 E- 2019/5068 K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
3.Bölge adliye mahkemesi, bozma ilamına uyarak 11.12.2019 tarih, 2019/2139 E-2183 K sayılı kararıyla davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir.
4.Bölge adliye mahkemesi kararının davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesi tarafından bozma ilamına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak işin bozmaya uygun olarak yeniden esas hakkında karar vermekten ibaret olduğu, bölge adliye mahkemesinin daha öncesinde kaldırılmasına karar verdiği, dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı davalıların yaptığı istinaf başvurusunun tekrardan incelenerek başvurunun esastan reddine karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.03.2021 tarih, 2020/865 E- 2021/2443 K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
5.Bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; vasiyetnameden dönme belgesinin murise yapılan baskı sonucu düzenlendiği ve bu nedenle geçerli olmadığı, önceden yapılan vasiyetnamelerin geçerli olduğundan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2 maddesi gereğince davacıların istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılması ve düzeltilmesi gerektiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış olduğundan asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, …. Noterliğinin 05/11/2008 tarihli 25393 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetnameden dönme belgesinin iptaline, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
V.TEMYİZ:
1.Temyiz Eden:
1.1.Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
2.Temyiz Nedenleri:
2.1.Davalılar vekili, murise baskı ve zorlama yapıldığına dair iddia olmadığı gibi tanıkların da bu yönde beyanlarının olmadığını, davacı tanıklarının bir kısmının davacı 21.yy. Eğitim ve Kültür Vakfında üye ve yönetici olduğunu, müvekkillerinin tanıklarının beyanlarının dikkate alınmadığını, murisin davacı TSK Mehmetçik Vakfının mirasından pay alamayacağını öğrendiği için vasiyetnameden döndüğünü, bölge adliye mahkemesinin hiçbir gerekçe göstermeden ve zorlamaya ilişkin hiçbir delili tartışmadan ve değerlendirmeden karar verdiğini, tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, mirastan feragat sözleşmesinin davayla ilgisi olmadığını beyan ederek ve re’sen gözetilecek sebeplerle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
VI.GEREKÇE:
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
1.1.Asıl ve birleştirilen dava, muris …’a ait …. Noterliğinin 05.11.2008 tarih, 25393 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetnameden dönmenin Türk Medeni Kanununun 557. maddesi uyarınca ehliyetsizlik, şekil noksanlığı ve irade sakatlığı (zorlama) nedenleriyle iptali istemine ilişkindir
2.İlgili Hukuk:
2.1.Bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin olarak düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar, Yargıtay tarafından tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde, dava dosyası kararı veren istinaf mahkemesine gönderilir.(HMK m.373/2)
2.3.Yargıtay’ın bozma kararına uyan istinaf mahkemesi (bölge adliye mahkemesi), bozma kararı uyarınca yargılama yaparak yeni bir karar verir. (KURU, Baki/AYDIN, Burak İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı,Ankara,2020, s.537)
2.4.Öte yandan; bölge adliye mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359’uncu maddesinin 1. fıkrasında belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk derece mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” bölge adliye mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir” hükmü yer almaktadır.
2.5.Buna göre kararda, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
2.6.Anayasanın 36’ıncı maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasanın 36’ıncı maddesine “adil yargılanma” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ıncı maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasanın 36’ıncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (AYM, Birinci Bölüm, Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
2.7.Anayasanın 141’inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
2.8.Gerekçe, mahkemenin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Mahkeme, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
2.9.Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder: 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı , Ankara 2011, s.472).
2.10.07/06/1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” ifadeleri yer almaktadır.
2.11.Uyuşmazlıkların çözümünde yargıya düşen en önemli görevlerden birisi de açık ve net çözümler bulmak, anlaşılabilir tutarlı kararlarla kamu düzen ve barışının sağlanmasına hizmet etmek olmalıdır. Hükmün açık ve net olması gereği hüküm sonucu ile sınırlı olmayıp, iddiaların tek tek ele alındığı, cevaplandırıldığı hukuka ve yasaya aykırı bulunma ya da bulunmama nedenlerinin açıklandığı, yasal dayanakların gösterildiği, anlamaya ve denetime elverişli gerekçenin varlığını da gerektirir. Zira taraflar ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddî ve hukukî sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi Yargıtay denetimi de ancak kararın gerekçe içermesi halinde, mümkün olacaktır.(YHGK, T. 03.12.2003, K. 2003/776, E.2003/720)
3.Değerlendirme:
3.1.Yukarıda açıklandığı ve bölge adliye mahkemesince uyulmasına karar verilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.03.2021 tarih, 2020/865 E- 2021/2443 K sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere, bozma kararına uyan bölge adliye mahkemesinin, bozma kararı uyarınca yargılama yaparak yeni bir karar vermesi ve verilecek kararın Hukuk Muhakemeleri Kanununun 359’uncu maddesindeki hususları içermesi, şüphe ve tereddüt uyandırmaması gerekir.
3.2.Bölge adliye mahkemesinin temyize konu kararında, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler yer almamaktadır. Diğer taraftan, davalılar vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlar değerlendirilmemiş ve bu itirazlara dair bir gerekçe de tesis edilmemiştir. Bir başka ifadeyle, karar somut olaya özgü hukuki gerekçe ihtiva etmemektedir.
3.3Ayrıca, kararın gerekçesi kendi içerisinde müphem ve çelişkili olduğu gibi; gerekçede, “Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2 maddesi gereğince davacıların istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılması ve düzeltilmesi gerektiği kanaatine varıldığının” belirtilmesine rağmen, hükümde “ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış olduğundan” ve “Davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine” ifadelerine yer verilmek suretiyle gerekçeyle hüküm sonucu arasında çelişki yaratılmıştır.
3.4.Açıklanan nedenlerle; bölge adliye mahkemesi kararı, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 359’uncu maddesine aykırı olarak tesis edildiğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
VII.SONUÇ:
Yukarıda nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazların kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2’nci maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 3.815,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, 05.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.