YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5469
KARAR NO : 2022/5810
KARAR TARİHİ : 05.10.2022
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 28.01.2019 tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ile tescil olmaz ise bedelin iadesi talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.06.2020 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, tüm dosya içeriğine, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 05/10/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
I. Davacılar vekili 28.01.2019 tarihli dava dilekçesiyle; davacıların ve davalıların kardeş olduklarını, dava konusu İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, 11 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına göre malikinin davalı görünmesine rağmen aslında tek başına ona ait olmayıp müvekkillerine de ait olduğunu belirterek, müvekkillerine ait payların belirlenip adlarına tescilini, olmazsa bedelinin ödenmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 05.09.1988 tarihinde bedelinin tamamı müvekkilince ödenerek satın alındığını, davacıların taşınmaz üzerindeki haklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi 25.06.2020 tarihli kararıyla, dava konusu taşınmazın davacıların da katkılarıyla alındığı iddiasının ispat edilemediğini, dosyaya bu yönde yazılı belge sunulmadığını gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir.
İstinaf talebinde bulunan davacılar vekili, tarafların kardeş olduğunu, dava konusu taşınmazın alınması sırasında bedelinin tarafların babası tarafından köydeki mallar satılarak temin edilip gönderildiğini, taşınmazın tüm ailenin birikimleriyle alındığını, bu hususun şahitlerle ispatlandığını, yazılı belgeyle ispatlanmasının şart olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi taraflar arasındaki ilişkinin inanç ilişkisine dayalı tapu iptali ve tescil davası niteliğinde olduğunu ve ispatı için davacılar tarafından yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sunulmadığı gibi yemin deliline de dayanılmadığını belirterek, istinaf talebini reddetmiştir.
Davacılar vekili, inanç ilişkisinin kardeşler arasında olması nedeniyle ispatı için yazılı belgenin şart olmadığını, şahit beyanlarıyla da ispatının mümkün olduğunu, şahit beyanlarına göre iddialarının ispatlandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
II- 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1- “İspat …” kenar başlıklı 189. maddesinin üçüncü fıkrasında, “(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.”,
2- “Kanunda düzenlenmemiş deliller” kenar başlıklı 192. maddesinde, “(1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.”,
3- “Senetle ispat zorunluluğu” kenar başlıklı 200. maddesinde, “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”,
4- “Senede karşı tanıkla ispat yasağı” kenar başlıklı 201. maddesinde, “(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”,
5- “Delil başlangıcı” kenar başlıklı 202. maddesinde, “(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”,
6- “Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları” kenar başlıklı 203. maddesinin birinci fıkrasının “a” bendinde “(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 189. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, bir hususun belirli delillerle ispatını ancak kanun emredebilir.
Bu hüküm uyarınca, içtihadı birleştirme kararı ile dahi bir hususun belirli bir delille ispatı şart koşulamaz, yargılama ispat konusundaki kanun hükümlerine göre yapılmalıdır.
“Mülkiyet hakkına” dayanarak, inançlı işlem iddiasıyla açılan tapu iptal davası ile “şahsi hakka” dayanarak inançlı işlem iddiasıyla açılan tapu iptali davası arasında farklılık bulunmaktadır. Şöyle ki, mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal davasında, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin önceden davacıda bulunduğu, teminat amacıyla veya başka bir sebeple davalıya devredildiği ve yapılan inanç sözleşmesi gereğince taşınmazın mülkiyetinin davacıya iadesi gerekirken, davalı tarafın bu inanç sözleşmesine aykırı davranması nedeniyle iadeye yanaşmadığından tapunun iptali ile davacı adına tescili talep edilmektedir. Davacı taraf, mülkiyetinde bulunan taşınmazı resmi akit ile davalıya devretmiş ise senede karşı tanıkla ispat yasağını düzenleyen HMK’nın 201. maddesi nazara alınarak, taraflar kardeş olsalar bile resmi satış sözleşmesinin aksi tanıkla ispat edilemez.
Ancak, resmi sözleşmeye konu olan olayların gerçekte farklı olduğu veya resmi sözleşme dışında, taraflar arasında yapılmış gizli bir inanç sözleşmesi bulunduğu iddia edilir ise bu durumun mevcudiyetini aynı kuvvetteki bir delille, yani “resmi bir sözleşmeyle” ispat edilmesini beklemek hayatın olağan akışına ters düştüğünden, 1947 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararıyla, hiç olmazsa bu durumun “yazılı delille” ispatlanabilmesine imkân tanınmıştır. Böylece, resmi sözleşmenin aksini ispat yükü zorlaştırılmamış, aksine kolaylaştırılmıştır.
III- Davacılar ile davalılar arasındaki akrabalık ilişkisi “kardeş” yakınlığındadır. Davacılar, mülkiyeti dava dışı bir kişiye ait iken, satın alma yoluyla davalı ağabeyleri adına kayıtlı bulunan taşınmazın satış bedelinin ailenin ortak birikimleriyle ödendiğini, satın alındığı tarihten itibaren taşınmazın birlikte kullanıldığını, taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğunu belirterek, tapusunun iptali ile davacıların hak sahibi oldukları oranda adlarına tesciline karar verilmesi talep etmişlerdir.
Davaya konu olay, “mülkiyet hakkına” dayanmayıp, “şahsi hakka” dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır. Tapu iptal davasının şahsi hakka dayanması halinde, davalı tarafın iddianın aksini ispat amacıyla senet ileri sürmemesi halinde, HMK’nın 201. maddesi uyarınca bir senedin varlığından ve senede karşı tanıkla ispat yasağından söz edilemeyecektir.
Mahkemece, şahsi hakka dayalı inançlı işlem gerekçe gösterilerek açılan bu davada, davacı tarafın tanıkları dinlenmiştir. Şahsi hakka dayanan ve kardeşler arasında yapıldığı iddia olunan inanç sözleşmesinin şahitlerle de ispatı mümkündür. Mahkemece, dinlenen tanık beyanları değerlendirmeden, sözleşmenin yazılı belgeyle ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp, hükmün bu nedenle bozulması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyorum.