Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2021/4120 E. 2022/3153 K. 26.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4120
KARAR NO : 2022/3153
KARAR TARİHİ : 26.04.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar tarafından, davalı aleyhine 18.06.2007 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davalının taşınmazı satın aldığı tarih itibariyle iyiniyetli olduğu kabul edilerek 2209 ada 13 parselde kayıtlı taşınmazda fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 02.01.2012 tarihli rapor ve krokide (A) harfi ile gösterilen 47,30 m2’lik yerin ifrazı ile davalıya ait taşınmaza eklenmesine, davalı adına tapuya kayıt ve tesciline, mahkeme veznesine yatırılan 18.920,00 TL bedelin tüm getirileriyle birlikte davacılara payları oranında ödenmesine dair verilen 10.12.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, davalı savunma yoluyla Türk Medeni Kanununun 725. maddesi uyarınca taşkın bölüm bakımından temliken tescil isteğinde bulunmuştur.
Davacı …, mirasbırakanı …’a ait 2209 ada 13 parsel sayılı taşınmaza, komşu 5 parsel sayılı taşınmaz maliki olan davalının taşkın yapı yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek davalının çekişme konusu 13 sayılı parsele yönelik el atmasının önlenmesini ve taşkın kısmın yıkımını istemiş, yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın diğer paydaşları davaya dahil edilmiştir.
Davalı, dava konusu binanın kendisi tarafından yapılmadığını, 32 yıl önce önceki malikler tarafından inşa edildiğini, öncelikle davanın reddedilmesi gerektiğini, öte yandan yıkım isteğinin binaya zarar vereceğini, bu nedenle tecavüzün saptanması halinde iyiniyetli olması nedeniyle tecavüzlü kısmın bedeli karşılığında adına tescilini, temliken tescil isteği olduğundan diğer paydaşların da davaya dahil edilmesini istemiştir.
Mahkemece, (ilk kararda) dava konusu 13 sayılı parselin 12/01/2012 tarihli raporda “A” harfi ile gösterilen 47,30 m²’lik kısmının ifrazı ile davalının maliki olduğu 5 sayılı parsel ile tevhidine ve davalı adına tesciline, depo edilen 18.920,00 TL’nin davacılara payları oranında ödenmesine, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin ise reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 06.06.2017 tarih, 2014/20401 E. – 2017/3199 K. sayılı ilamı ile; ‘‘…Somut olaya gelince; öncelikle davalının iyiniyetli olup olmadığı hususu üzerinde durulmadan salt yıkımın fahiş zarar doğuracağından bahisle temliken tescile karar verilmesi doğru değildir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklandığı üzere yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından, iyiniyet üzerinde önemle durulması, olaylar, karineler, tüm taraf delillerinin bir arada özenle değerlendirilmesi, davalının ( yapıyı yapan önceki malikler dahil ) iyiniyetli olup olmadığının tespit edilmesi, daha sonra diğer koşulların aranması gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır. … ’’ gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda dava konusu 2209 ada 13 parselin 02/01/2012 tarihli raporda “A” harfi ile gösterilen 47,30 m²’lik kısmının ifrazı ile davalıya ait taşınmaza eklenmesine ve davalı adına tapuya tesciline, depo edilen 18.920,00 TL’nin tüm getirileriyle birlikte davacı ve dahili davacılar adına payları oranında ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 2209 ada 13 sayılı parselin 27/09/1978 tarihinde davacıların mirasbırakanı … adına tescil edildiği, çekişmeli binanın inşa edildiği komşu 2209 ada 5 sayılı parselin ise 23/06/1998 tarihinde davalı adına tescil edildiği, yapılan keşif neticesinde 5 sayılı parsel üzerine inşa edilen binanın 47,30 m2’lik kısmın dava konusu 13 sayılı parsele taşkın olduğu kayden sabittir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan, inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
Bu tür davalarda taşkın yapıyı yapan kişinin taşınmazı lehine, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı yoksa durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde taşkın yapıyı yapan kimse, taşan kısım için uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
TMK’nın 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14/02/1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen husus uygulama ve doktrinde inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının karşılaştırılması şeklinde değerlendirilmektedir. Kastedilen değer sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle TMK’nın 4. TBK’nın 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde dava tarihine ve objektif esaslara göre tespit ve takdir edilmelidir. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
Taşkın inşaatın yıkılması gerekmiyorsa, mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda belirlenecek bedel arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; savunma yolu ile temliken tescil isteyen davalı, dava konusu binanın kendisi tarafından yapılmadığını, 32 yıl önce önceki malikler tarafından inşa edildiğini, yıkım isteğinin binaya zarar vereceğini ve iyiniyetli olduğunu ileri sürmüş ise de elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmediğini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilebilecek durumda olmadığını ispatlayamamıştır. Bu durumda iyiniyetin varlığı kabul edilemeyeceğinden TMK’nın 725. maddesindeki temliken tescil koşulları gerçekleşmemiştir. Elatmanın önlenmesini isteyen davacılara ait dava konusu 13 parsel sayılı çaplı taşınmaza, bina yapılmak suretiyle tecavüzde bulunulduğu anlaşıldığından elatmanın önlenmesi ve kal isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.