Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2021/2220 E. 2022/870 K. 09.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2220
KARAR NO : 2022/870
KARAR TARİHİ : 09.02.2022

7. Hukuk Dairesi

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.12.2018 tarihinde verilen dilekçeyle taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 12.02.2020 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nce istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, Mersin 1.Noterliğinin 04.06.1986 tarihli, 28950 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi ile davalıya ait …,…,… hissenin tamamının 20.000.000TL bedel ile davacıya satımının vaad ve taahhüt edildiğini, davacının satış bedelinin tamamını nakden ve peşin olarak ödediğini ancak davalının taşınmazdaki hissesini devretmediğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan 63/2240 hissenin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazdaki iştirak halindeki mülkiyetin 1998 yılında müşterek mülkiyete dönüşmesi nedeniyle davanın zamanaşımına uğradığını, satış vaadi sözleşmesinin aslında teminat amacı ile yapıldığını, herhangi bir bedel ödenmediğini, davacıya zilyetliğin teslim edilmediğini davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “taraflar arasında düzenlenen Mersin 1. Noterliğine ait 04.06.1986 tarihli, 28950 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesinde zilyetliğin davacıya teslim edildiği ve satış bedelinin peşin ve nakden olarak ödendiği hususları açık bir şekilde yazılı olduğundan davalı vekilinin zamanaşımı itirazına itibar edilmeyerek davanın kabulüne; davalı adına olan hissenin 63/2240’ının davacı adına tesciline” karar verilmiştir.
Davalı vekili, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davalı vekili yasal temyiz süresi geçtikten sonra 26.10.2021 tarihinde mahkemeye sunduğu ek temyiz dilekçesinde; hükme esas bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın m2 miktarının tapuda kayıtlı miktardan fazla hesaplandığını, bu nedenle dava değerinin 76.846,52TL olarak belirlendiğini, yargılama gideri, vekalet ücreti ve harçların fazla tahsil edildiğini belirterek hükmün bu yönüyle de bozulmasını istediklerini dile getirmiştir.
1-Her ne kadar davalı vekili, hükme esas alınan 26.11.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın m2 miktarının yanlış hesaplandığını belirterek ek temyiz dilekçesi ile bu hususu da ileri sürmüş ise de; dosya kapsamında bilirkişi raporu taraflara tebliğ edildiği halde davalı tarafça itiraz edilmemiş, bu husus istinaf sebebi olarak ileri sürülmediği gibi süresi içerisinde sunulan temyiz dilekçesine de konu edilmemiştir. Kaldı ki istinaf sebebi olarak ileri sürülmeyen bir hususun temyiz sebebi olarak ileri sürülmesi de mümkün değildir.
Hal böyle olunca yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı vekilinin bu husustaki ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlardaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2.maddesinde hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu açıklanmıştır.
Somut olaya gelince;
Dava konusu 104 ada 3 parsel sayılı taşınmazda davalıya ait hisse 84/2240 olup davacı vekili dava dilekçesinde 63/2240 hissenin davacı adına tescilini talep ettiğinden ilk derece mahkemesince 63/2240 hissenin davacı adına tesciline karar verilmiş ise de; hükümde yer alan bu hisse için tapunun iptaline karar verilmeden tescil hükmü kurulması doğru değildir. Ne var ki bu husus, hükmün bozulmasını gerektirmiş ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ve Mersin 9.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/15 Esas ve 2020/28 Karar sayılı kararının hüküm sonucunun 1.bendinde yer alan “63/2240’ının” ibaresinden sonra gelmek üzere “davalı adına tapuda kayıtlı olan hisseden iptali ile” ibaresinin eklenmesine, hükmün DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, karardan bir örneğin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 09.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.