Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2016/20527 E. 2016/20753 K. 08.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20527
KARAR NO : 2016/20753
KARAR TARİHİ : 08.12.2016

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade

YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının 2002 yılından beri davalı şirkete bağlı doğalgaz firmasında harita teknikeri olarak çalışmaktayken 2016 yılı Ocak ayında davacıdan fazla çalışma yapması için muvafakatname alınmak istendiğini, davacının da bu belgeyi ancak haftada bir gün hafta tatili kullanmak koşuluyla imzalayacağını belirttiğini, talebinin işveren tarafından kabul edilmeyerek iş akdinin feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespitine, davacının işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya iletimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabileceğini, davalı işverenin de ülke yararına çalışma yapan doğalgaz arzı ve kullandırılmasına yönelik çalışma yaptığını, işin niteliği gereği doğalgaz arzı sağlanması ve bu hizmetlerin gecikmeksizin en iyi şekilde yapılabilmesi için fazla mesainin işin doğasında olduğunu, bu sebeple çalışanların tamamından her yıl İş Kanunu’na uygun şekilde muvafakatname alındığını, ülke yararına hizmet sunan kurumlarda işin niteliği gereği ne zaman fazla mesai yapılacağı bilinmediğinden çalışanlardan her yıl bu hususta muvafakatname alındığını, davacıdan da daha önceki yıllarda bu hususta muvafakatname alındığını, 2016 yılı için de davacıdan muvafakatname alınmak istendiğini ancak davacının imzadan imtina ettiğini, bu hususta savunmasının alındığını, 31/12/2015 tarihli savunma dilekçesinde fazla çalışma hususunda bir itirazının olmadığını ancak haftanın 7 günü çalıştırılarak izin kullandırılmamasından kaynaklı olarak imzadan imtina ettiğini, 2015 yılı puantaj kayıtları incelendiğinde 52 haftalık zaman diliminde davacının sadece 6 hafta sonu tatilinde toplam 44 saat fazla mesai yaptığını, fazla mesai ücretlerinin de kendisine ödendiğini, hafta tatillerinde çalıştırılmasının devamlılık arz etmeyen mahiyette olduğunu, davacının iddia ettiği gibi her hafta haftanın 7 günü çalıştırılmadığını, 52 hafta boyunca sadece 6 hafta sonu mesai yaptırıldığını, bunun da davalı şirketin yaptığı işin doğasında bulunduğunu, yapılan feshin geçerli olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41/1. maddesindeki düzenleme uyarınca, ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden anlaşılacağı üzere davalı işveren doğalgaz arzı, dağıtımı ve kullandırılmasına yönelik çalışma yapmaktadır. Yapılan işin niteliği gereği, doğalgaz arzı sağlanması ve bu hizmetlerin gecikmeksizin en iyi şekilde yapılabilmesi için işverenin çalışanlardan fazla mesai yapmalarını isteyebilmesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41/1. maddesine uygun ve haklı bir taleptir. Somut olayda; davalı işverenin, yapılan işin niteliği gereği her yıl çalışanlardan fazla mesai hususunda muvafakatname aldığı, davacının da 01/01/2015 tarihinde vermiş olduğu muvafakatnamede “işverenin gerekli gördüğü zamanlarda mesai saatleri dışında, hafta tatili, genel tatil ve ulusal bayram günlerinde işlerin aksatılmadan yürütülmesi için 01/01/2015-31/12/2015 tarihleri arasında istenilen gün ve saatte fazla çalışma veya postalar halinde çalışma yapmak için muvafakatım olduğunu.. kabul ve beyan ederim.” diyerek işin niteliği gereği fazla çalışma yapılması gereken zamanlarda hafta tatillerinde dahi çalışma yapmayı kabul ettiği, 2016 yılı için de davacıdan bu şekilde muvafakatname istendiği, davacı işçinin ise fazla çalışma yapmaya bir itirazının bulunmadığını ancak haftanın 7 günü çalışmayı kabul etmediğini belirterek imzadan imtina ettiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın da bundan kaynaklandığı, davalı işveren tarafından dosyaya sunulan puantaj kayıtları incelendiğinde davacının muvafakatname verdiği 2015 yılı içerisinde sadece 6 gün hafta tatilinde çalıştığı, çalıştığı hafta tatili ücretlerinin de kendisine ödendiği, davalı işverenin yaptığı işin niteliği gereği hangi haftalarda fazla çalıştırma yaptırılacağının önceden öngörülemediği, işin niteliği gereği, ülkenin genel yararları ya da iş yoğunluğu nedeniyle sık sık olmasa dahi bazı haftalar hafta tatili kullandırılmaksızın çalıştırılmasının doğal olduğu, davalı işverenin de yapmış olduğu işin niteliği dikkate alındığında davacının bazı haftalarda haftanın 7 günü çalıştırılmasının işin doğası gereği olduğu, dosyadaki puantaj cetvelleri incelendiğinde 2015 yılı içerisinde davacının 52 haftalık zaman diliminde sadece 6 hafta tatili çalışmasının bulunduğu, hafta tatili çalışmalarının süreklilik arz etmediği, kaldı ki yapmış olduğu hafta tatili ücretlerinin de kendisine ödendiği, aksinin de davacı işçi tarafından iddia edilmediği, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41, 17 ve 18. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davalı işverenin yapmış olduğu işin niteliği gereği bazı haftalarda hafta tatili kullandırılmaksızın işçinin çalıştırılmasının işin doğasına ve mevzuata aykırı düşmeyeceği, işverenin bu talebini karşılamayan işçi ile hizmet akdinin devamının işverenden beklenemeyeceği anlaşılmış, davacının iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41, 17 ve 18. maddeleri kapsamında geçerli nedenle feshedildiği, iş akdinin feshedildiği tarihte de davacıya ihbar ve kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacaklarının ödendiği, işveren tarafından yapılan feshin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre somut olayda, davacının iş akdi hafta tatilini kullanmak istemesi nedeniyle geçerli nedenle feshedilmiştir.
Çalışanların ruh ve beden sağlığının korunması açısından büyük önem taşıyan dinlenme hakkı Anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir. Anayasa’nın “Çalışma şartları ve dinlenme hakkı” başlıklı 50. maddesinde, “Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” denilerek çalışanların dinlenme hakkı Anayasal güvence altına alınmıştır.
Esasen haftanın bütün günlerini çalışarak geçiren bir insanın hem fizyolojik hem de ruhsal bakımdan hayatını uzun süre sağlıklı olarak sürdürmesi mümkün değildir. Ayrıca insanın, sosyal yaşamın bir gereği sosyal ve kültürel etkinliklere katılması, ailesi ve dostları ile birlikte olması bir zarurettir. Bu yüzden kanunlar, haftanın bir gününde hafta tatili yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasal normun yanısıra bir kısım kanunlarda da hafta tatiline ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu bağlamda,
4857 sayılı Kanun’un “Hafta tatili ücreti” başlıklı 46. maddesinde “Bu Kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere tatil gününden önce 63’üncü maddeye göre belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmidört saat dinlenme (hafta tatili) verilir.” denilmektedir.
Buna göre, hafta tatili izni kesintisiz en az yirmi dört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Hafta tatilinin yirmi dört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.
Yine, 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesine göre, hafta tatili Pazar günüdür. Bu genel kural mutlak nitelikte olmayıp, hafta tatili izninin Pazar günü dışında da kullandırılması mümkündür.
Benzer şekilde, 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun’da da “10 bin veya 10 binden fazla nüfusu olan şehirlerde bütün fabrika, imalathane, tezgah, dükkan, mağaza, yazıhane, ticarethane, sınai ve ticari bütün müesseselerde haftada bir gün tatil yapılmasının mecburi olduğu”, “Çeşitli nedenlerle Pazar günü tatil yapmayan işyerlerinde çalışanlara haftanın bir başka günü 24 saat izin verilmesinin zorunlu olduğu” gibi düzenlemelere yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen 4857 sayılı Kanun’un 46. maddesindeki “en az yirmi dört saat dinlenme (hafta tatili) verilir” şeklindeki düzenleme emredici mahiyettedir. O halde, Anayasal güvence altına alınan, İş Kanunu’nda emredici düzenlemeyle kullandırılması buyurulan ve özünde bir dinlenme hakkı olan hafta tatilini kullanmak isteyen davacı işçinin bu davranışı haklı ya da geçerli feshe vücut vermez. Mahkemece, bu nedenlerle davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3.maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3-Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4-Davacı işçinin işe iadesi için süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Davacının yapmış olduğu Yargıtay’a geliş-dönüş dahil toplam 150,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre 1.800,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Artan gider ve delil avansının ilgilisine iadesine,
9-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davacıya iadesine, 08/12/2016 gününde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.