Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2016/11610 E. 2016/9187 K. 25.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11610
KARAR NO : 2016/9187
KARAR TARİHİ : 25.04.2016

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı, davalı ….’e ait işyerinde alt işveren nezdinde güvenlik görevlisi olarak çalışırken, bir akrabasının işyerinde hırsızlık yaparken yakalanması nedeniyle işverence “kendisine güvenleri kalmadığından bahisle” iş akdinin feshedildiğini, açtığı işe iade davasını kazanarak feshin haksızlığını ispatladığından bahisle hırsızlığa yardım ettiği isnadı ile kişilik haklarının ihlal eden davranışı sebebiyle işverenden manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalılar vekili dava konusu itibariyle iş mahkemesinin görevli olmadığını görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece “…Dava niteliği itibariyle manevi tazminat istemidir . Dosyamızda da davacının iş akdinin fesih bildiriminin incelenmesinde fabrika içerisinde yaşanan hırsızlık olayına davacının aile bireylerinden birisinin dahil olduğunun tespit edildiğinin ve bunun işverende güven eksikliği oluşturduğu şeklinde ifadelerin yer aldığı, söz konusu feshin mahkemece işe iade davasında geçersiz kabul edildiği ve işe iadesine karar verildiği, mahkemeye sunulan dava ve cevap dilekçeleri birlikte incelendiğinde davacıya suç isnadında bulunulduğu, sözü edilen eylemin davacının kişilik haklarına saldırı olup manevi tazminatı gerektirdiğinin iddia edildiği, davacının zarar gördüğünü iddia ettiği işveren davranışının iş sözleşmesinin ihlaline dayanmadığı, başlı başına haksız fiil sorumluluğu kapsamında ele alınması gerektiği ve iddia edilen haksız fiilden kaynaklanacak manevi tazminat taleplerine Medeni Kanunumuzdaki düzenleme karşısında genel mahkemelerde bakılması gerektiği ” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1’inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanunun 2’nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
Somut olayda davacı, iş akdinin feshine dair bildirimle, işverence kişilik haklarına saldırıldığı gerekçesiyle manevi zararının tazminini istemiştir. Şu halde davacı tarafça iş sözleşmesinin feshine sebep olan davalının eylemlerine atıfla ve iş sözleşmesine dayanılarak talepte bulunulmuş olmakla somut uyuşmazlığın çözüm yeri iş mahkemesidir. Tarafların tüm delilleri toplanarak davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.