Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/6951 E. 2016/10465 K. 10.05.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6951
KARAR NO : 2016/10465
KARAR TARİHİ : 10.05.2016

Mahkemesi :İş Mahkemesi

YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı …. Tur. San ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine.
2-Davacı, davalı işyerinde vinç operatörü olarak çalışırken işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı olarak iş sözleşmesini feshettiğini beyan ederek kıdem tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ve yıllık izin alacaklarının davalıdan tahsilini istemiş davalı-karşı davacı …. ise davacının bildirimsiz olarak iş sözleşmesini feshettiğini iddia ederek ihbar tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, işveren davacının ücretlerini ödemediği için iş akdi davacı tarafından haklı olarak feshedildiği ve fazla çalışma dışındaki alacaklara hak kazandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Fazla mesai yaptığının ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışıldığının ispat yükü işçiye, çalışma olgusunun ispatlanması halinde ücretlerinin ödendiğini ispat yükü ise işverene düşmektedir.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların tanık beyanlarıyla sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalarda bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, davacının 2009-2010 tarih aralığındaki çalışmaları yönünden saat 07:00-19:00 saatleri arasında 15 gün boyunca kesintisiz olarak çalıştığı sabit olup günlük çalışma süresi 12 saat olup 1,5 saat ara dinlenme süresi ve pazargünü hafta tatili süresi 7,5 saat düşüldükten sonra haftalık 66 saat çalışmış olup 45 saatlik yasal süreyi 21 saat aşmıştır. Ayda iki hafta çalıştığından aylık 42 saat fazla çalışma yapmış olup fazla çalışma alacağı hesabının buna göre yapılması gerekir.
Davacının 2004-2009 tarih aralığındaki çalışmalarına gelince, davacının haftanın 7 günü saat 07:00-19:00 saatleri arasında günde 12 saat çalıştığı 1,5 saat ara dinlenmesi düşüldüğü günlük 10,5 saat çalıştığı ancak mahkemece hükme esas alınan ve davacı tarafından temyiz nedeni yapılmayan hafta tatili hesabında davacının ayda 2 hafta tatilinde çalıştığı kabul edildiğinden davacının ayda 2 hafta ve haftada 7 günlük 10,5 saat üzerinden çalıştığının kabulü ile hafta tatilinde geçen 7,5 saat dışlanmak suretiyle hesaplama yapılması, diğer 2 hafta çalışmadığı için günde 10,5 saat haftada 6 günden hesaplama yapılıp fazla çalışma alacağının hesabının buna göre yapılması gerekirken reddi hatalı olup bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında dava değerinin ıslah ile arttırılan kısmına faiz uygulanıp uygulanmayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
HMK’nun 107.maddesinde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği, karşı tarafın verdiği bilgi veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği, ayrıca kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın var olduğunun kabul edileceği, 109.maddesinde ise talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı, kısmi dava açılması halinde dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkca feragat edilmiş olması hali dışında talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği bildirilmiştir.
Görüldüğü gibi her iki dava çeşidininde açılabilirlik şartı alacağın konusunun miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmamasıdır. Her iki dava çeşidinde de (alacak miktarınını tespiti davası dışında) dava açan alacağın asgari bir miktar ve değerini belirterek talepte bulunmaktadır.
Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı neye karar verilmesi istiyorsa onu açık şekilde yazar. Tespit davalarında davacı bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine karar verilmesini ister, kısmi davada davacının dava dilekçesinde kısmi dava açtığını açıkça bildirmesi gerekir, belirsiz alacak davasında ise alacağın miktarının belirlenmesi açıkça talep edilmelidir.
Talep sonucu açık değilse mahkeme talep sonucunu açıklattırmalıdır. Bundan başka, talep sonucunun açık olmaması halinde, onu dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığında bir yoruma tabi tutarak davacının açtığı davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemek hakimin ödevidir.
Somut olayda dava dilekçesinde davacı vekili davanın belirsiz alacak davası olduğunu açıklamadığı gibi talep ettiği alacakların miktarının da belirlenmesini talep etmemiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmakta olup, bu nedenle davacı ıslah dilekçesinde faiz talep etmediğinden ıslah ile arttırılan alacak miktarlarına faiz uygulanması hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı şirketin avukatlık ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 10/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.