Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/4813 E. 2015/9257 K. 18.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4813
KARAR NO : 2015/9257
KARAR TARİHİ : 18.05.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, iş akdinin ücretlerinin ödenmemesi nedeni ile kendisi tarafından haklı nedenlerle feshedildiğini bildirerek kıdem tazminatı ile fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının 04.08.2008 tarihine kadar çalıştığını, emeklilik nedeni ile ayrıldığını ve tüm haklarının ödendiğini, sonrasında çalışması bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Somut olayda davalı davacının alacaklarının ibraname alınmak suretiyle ödendiğini iddia etmiş, davacı ise ibranamenin imzalatıldığını ancak ibranamede yazılı ödemelerin yapılmadığını savunmuş, mahkemece 04/08/2008 tarihli ibraname makbuz olarak kabul edilerek makbuzda yazılı kıdem tazminatı miktarının ödendiği benimsenmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Dosyada bulunan davacının imzasını içerir ibranamenin miktar içermediği, kıdem tazminatı bordrosunun imzalı olduğu ve 10.133,00 TL olarak hesaplandığı, 12.03.2008 tarihli tediye makbuzu ile tazminata mahsuben 6.000,00 TL ödendiğinin belirtildiği görülmüştür. Mahkemece dinlenen davacı tanığı İffet Deniz Güçsay fesih tarihinde personel sorumlusu olarak çalıştığını, davacının emeklilik işlemlerini kendisinin yaptığını, ibranameyi ve tüm evrakları kendisinin imzalattığını, ödeme yapmadığını, bankaya para yatırılıp yatırmadığını bilmediğini beyan etmiştir. Davacının ibraname kapsamında yapıldığı iddia edilen ödemeleri inkar etmesi karşısında yapılacak iş; bir mali müşavir bilirkişiye davalı işveren kayıtları üzerinde inceleme yetkisi verilerek davalı şirketin ticari defterleri incelenerek, yapıldığı iddia edilen ödemelerin şirket kayıtlarında yer alıp almadığı belirlenerek dosyadaki tüm deliller bir arada değerlendirilip çıkacak sonuca göre karar vermektir. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Davalının adı ….. olduğu halde mahkemece infazda sorun çıkaracak şekilde karar başlığında …. olarak yazılmış olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 18/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.