Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/32207 E. 2015/23866 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/32207
KARAR NO : 2015/23866
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

Mahkemesi : Bursa 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 13/05/2015
Numarası : 2015/154-2015/272

Taraflar arasında görülen dava sonucuda verilen Direnme kararının süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle temyiz isteğinin süresinde olduğu ve Dairemizin 6352 sayılı Kanun’un 40.maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Dairemiz ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve kar azaltımına bağlı kısa vadeli teşvik primi alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dairemizin “ 2..Mahkemenin davacının, iş sözleşmesi devam ederken rekabet teşkil edebilecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğünü ihlal ederek sadakat borcuna aykırı davrandığı ve bu eylemin İş Kanununun 25/2. maddesine girdiği yönündeki tespiti yerindedir. Dosya içinde bulunan fesih bildiriminden davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II.maddesine göre 25.02.2010 tarihinde feshedildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacının çalışması 06.04.2010 tarihine kadar devam etmiş ve bu tarihte fiili çalışması sona ermiştir. Davacının kayıtlara göre net ücreti 1483,00 TL civarındadır. Satış müdürü olup şirketin Türkiye’deki en üst düzey yöneticisinden biri olduğu dikkate alındığında davalının savunmasında olduğu gibi Amerika merkezli Sonoco Alcore Productb isimli şirketle imzaladığı ayrı bir sözleşmesinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf bulunduğu söylenemez. Bu nedenle davacının iş sözleşmesinin, haklı fesih nedenlerinin davalı şirket tarafından 17.02.2010 tarihinde öğrenilmesinden ve işveren yetkililerince Bursa’ya gelinerek yapılan soruşturma neticesinde süresinde 25.02.2010 tarihinde feshinden sonra, Amerika’daki şirket ile olan sözleşmesinin oradaki feshe yetkili mercilerin değerlendirmesine kadar 06.04.2010 tarihine kadar devam etmesi feshin süresinde yapılmadığını göstermez. Hal böyle olunca, davacının iş sözleşmesi haklı nedenlerle süresinde feshedildiğinden kıdem tazminatı talebinin reddi yerine yanılgılı değerlendirme ile kabulü hatalı olmuştur.
3-Davacının kar azaltımına bağlı geçmiş yıllara ait kısa vadeli prim talebinin yerinde olup olmadığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmaktadır.
Mahkemece ek rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alınan ilk bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alındığında, davacının kısa vadeli primlerin eksik ödendiği, davalı şirketin az prim ödemek için karını azalttığı iddiasını, davalı şirketin geçmiş yıllara ilişkin matrah arttırımı yapmasına bağladığı görülmektedir. Buna delil olarak da vergi idaresi ile 6111 sayılı Yasadan yararlanarak uzlaşmasını göstermiştir. Hemen belirtelim ki, kişilerin (gerçek ve tüzel kişilerin) yüzde yüz kazanacakları bir uyuşmazlıkta bile nispeten zaman ve para kaybına neden olan yargı (dava) seçeneği yerine uzlaşma yoluna gitmeleri mümkündür. Bu nedenle davalı şirketin ikinci seçenekten yana tercih yapması davacı tarafın iddialarının doğru olduğu, davalı şirketin karını gizlediği, vergi kaçırdığı anlamına gelmez.
Öte yandan bilirkişi raporundaki tespitlere göre davalı şirketin defter ve kayıtlarının Türk Yasalarına göre usulüne uygun biçimde tutulduğu ve yeminli mali müşavirler tarafından denetlendiği sabittir.
Başka bir husus ise, davalının sunduğu, davacıya kısa vadeli primlerin ödendiğine ilişkin belgelerden davacıya 2006-2010 yılları arasında prim ödendiği, davacının prim hesaplanmasına onay verdiği gibi mevcut muhasebe kayıtlarına göre hesaplanarak ödenen prim miktarlarını onayladığı, herhangibir ihtirazi kayıt koymadığıdır.
Bu itibarla, hükme esas alınan ek hesap raporunda davalı şirketin takım sözleşmesinin imzalandığı 2006 yılından itibaren prim ödenmesinde esas alınan karının giderek azalmasının, kara olumsuz etki eden davalı şirketin şirket dışı gerçekleşen giderlerinin 2006 yılından itibaren sürekli artması, kara olumlu yönde etki eden gelir tablosunda yer alan diğer gelir/gider kaleminin karı azaltıcı yönde 2006 yılından sonra tutarsız seyir göstermesi nedenleri ile, bu kalemlerde 2003-2005 yılları arasında gerçekleşen tutarların ortalaması alınarak tahmini ve varsayımsal olarak 2006/2009 yılları arasındaki tutarların tespiti ve buna göre geçmiş dönem eksik ödenen prim tutarlarının hesaplanması, hesaplama tamamen tahmine dayandığından varsayımsal olduğundan doğru bulunmamıştır. Hal böyle olunca bu talebin reddi yerine kabulü hatalı olmuştur. “gerekçesi ile verdiği bozma kararının usul ve yasaya uygun olmasına ve yerleşik uygulamanın da bu yönde bulunmasına göre direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici ek ikinci maddesi uyarınca yetkili ve görevli YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’NA GÖNDERİLMESİNE, davacının maddi hata talebinin incelenmesi gerektiğine ilişkin temyiz itizarlarının Hukuk Genel Kurulu kararından sonra değerlendirilmesine, 01/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.